Müstakiller

Birincil sekmeler

Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği Cumhuriyet döneminin ilk ve Osmanlı Ressamlar Cemiyetin’den sonra Türk ressamlarının kurduğu ikinci dernektir. 1914’ten sonra Sanayii Nefise Mektebi’nde resim öğrenimine başlayan, Avrupa’da resim eğitimini tamamladıktan sonra yurda dönen ressamlarca 1929’da kurulmuştur. Ali Avni (Çelebi), Ahmet Zeki (Kocamemi), Refik (Ekipman), Cevat (Dereli), Şeref Kamil (Akdik), Mahmut (Cuda), Nurullah Cemal (Berk), Hale Asaf, heykelci Muhittin Sebati ve Ratip Aşir (Acudoğlu) ile dekoratör Fahrettin Bey tarafından kurulan dernek, aynı zamanda Cumhuriyet’ten sonra gerçekleştirilen ilk grup hareketidir.

Sanayii Nefise Mektebi’nin öğrencilerinden olan Müstakiller, Salvatore Valeri ve Warnia Zarzecki gibi yabancı hocaların yerine atanan Türk eğitimcilerin yetiştirdiği ilk kuşak sanatçılarıdır. Eğitim dönemleri Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı, Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluş yılları arasında geçen bu sanatçılar, aynı zamanda Avrupa’daki eğitim dönemlerinde de farklı bir toplumun toplumsal ve kültürel yaşamını tanımışlar ve eserlerine yansıtmışlardır. Müstakiller Birliği, bütün bu nedenlerle Türk resminin kendi gelişim süreci içinde oluşmuş doğal bir bütünleşme, homojen bir birlik değildi. Bir önceki kuşağın sanat alanındaki etkisine ve egemenliğine karşı koymak, yenilik aramak ortak güdüleriydi. Bu nedenle kendilerinden önceki ressamlar için bazen suçlayıcı, bazen tümüyle reddeden eleştiriler de yapıyor, basında yoğun tartışmalara neden olan görüşler öne sürüyorlardı. Avrupa’da kübizm ve konstrüktivizm uzantısı resim anlayışlarından etkilenen Müstakiller, Türk resim sanatında yeni bir dönemin öncüleri olmuşlardı.

Anlayış farklılıklarına rağmen grup üyeleri, Türkiye’de resim sanatının benimsenmesi için çaba harcadılar; sanatçının ekonomik özgürlüğünü gündeme getirdiler; resim karşısında tutucu ve yasakçı anlayışla mücadele ettiler. 1940’a kadar sergi etkinliklerini sürdüren grubun birçok üyesi, “d” Grubu’nun soyutlamacı anlayışının öne çıkmasıyla bu yeni gruba katıldılar

Müstakiller büyük bir inanç ve çabayla, Türk resim ve heykel sanatını toplum kültürüne yerleştirmeye çalışmışlardı. Amaçları, resim ve heykel sanatının da geleneksel el sanatları gibi benimsenmesini kolaylaştırmaktı. Ne var ki o günlerin Türkiye’sinde resim ve heykel, çok kısıtlı bir çevrede ilgi görüyordu.

Müstakiller, Türkiye’de resmin yerini belirlerken kurdukları hayalin gerçek olabilmesi için ressama düşen görevin de bilincindeydiler. Ressam, geçimini sağlamak için resim sanatından başka işle uğraşacak olursa, bundan yalnızca kendi resmi değil, Türk resim sanatı da zarar görürdü. Bu düşüncelerini her fırsatta dile getiren birlik üyeleri, 1930’da Avrupa’da öğrenim gören ressam, heykelci ve dekoratörlerin, uygun iş alanlarında çalıştırılmasını konu alan bir yazıyı Maarif Vekaleti’ne sundular. Söz konusu yazıda, Sanayii Nefise Mektebi’nin kurulmasıyla başlayan girişimlerin Türk sanatının gelişmesi için atılan önemli bir atılım olduğunu, bundan sonraki gelişmelerin hızlı ve sağlıklı olabilmesi için sanatçının çalışma olanağı bulmasını sağlamak gerektiğini vurguluyorlardı. Aynı yazıyı Güzel sanatlar Akademisi Öğretmenler Meclisine ve Darülfünun Divanı’na da iletmişlerdi.

Müstakiller’in bu düşünceleri için somut önerilerinin başında ressamları “maarif ve hükümet namına yaptırılacak milli tablo, dekor ve abidelerde çalıştırılmak suretiyle istihdam etmek” geliyordu. Ressamlar için öğretmenlik uygun görülüyorsa, sanat merkezleri olan büyük kentlerdeki sanat okullarına atanmalarını ve 8 saatten fazla derse girmemelerinin sağlanmasını istiyorlardı. Bu öneride uygun değilse, müzelere ya da mesai saati az olan işlere atanmaları öneriliyordu.

Ne var ki, aynı dönemde Güzel Sanatlar Akademisi, “Avrupa’ya gönderilen öğrencilere iş bulunamıyor” gerekçesiyle yurtdışına öğrenim için öğrenci göndermeye ara verilmesinin uygun olacağı görüşünü benimsemiş, Müstakiller’in önerileri de karşılık bulamamıştı.

Önerilerin karşılık bulmamasının yanında, Milli Eğitim’in sanatla ilgili konularda Akademi’ye öncelik tanıması, Birlik ile Akademi arasında bir gerginliğe yol açtığı gibi, üyeler arasında da bağlılığın sarsılmasına neden olmuştu. Birlik üyeleri, daha iyi çalışma ortamları bulacaklarını umarken daha kötü yerlere atanmaktan ve iş imkanlarının tamamen kısıtlanmasından çekinmeye başlamışlardı. Nitekim Mahmut Cuda “ Hale Asaf’la yer değiştirmeseydim bir nedenini bulup Akademi’den atılacaktım” diyecek, Ali Avni Çelebi, Refik Epikman ve Cevat Dereli Akademi’deki görevlerinden uzaklaştırılacaktı.

Müstakiller Birliği üyelerini bir bölümü devletten yardım isteme çabalarını sürdürmeyi savunurken, diğerleri resim çalışmalarına ağırlık vermeyi ve devlete başvurmaktan vazgeçmeyi savundu. Bu görüşler uzlaşamayınca Elif naci ve Nurullah Berk’in üyeliğine son verildi.

Müstakiller, daha sonra sergi çalışmalarında yoğunlaştılar, gelir sağlamak için balolar düzenlediler, devlet ile görüşmeyi sürdürdüler ve diğer ressam gruplarla ilişkilerini sıklaştırdılar. 1937, 1938,1939 yıllarında Güzel sanatlar Birliği ve “d” grubu üyeleriyle ortak sergiler düzenlediler. 1942’de ressamlar ve heykelciler için daha geniş katılımlı bir örgüt olan Türk Ressamlar ve Heykeltraşlar Cemiyeti’ni kuracaklardı. Türkiye’yi dolaşan resimler

Ankara Etnoğrafya Müzesi Sergi salonu 1929 nisanında genç Türk ressamlarının eserleriyle donatılmıştı. Sergide 100 kadar resim ve 6 heykel yer alıyordu. Bunlar arasında özellikle Hale Asaf’ın Bursa Peyzajı, Şered Akdik'in eşinin portresi, Zeki Kocamemi’nin Masa Üstünde Saksı, Ali Avni Çelebi’nin Maskeli Balo adlı eserleri, ziyaretçilerin ve basının ilgisini toplamıştı.

Türk ressamlar tarafından o güne kadar hiç ele alınmamış konularda resimler üreten ve yepyeni teknikler, anlayışlar sergileyen genç sanatçıların eserleri bu sergiyle ilk kez tanıtılıyordu. Münih ve Paris’ten dönen sanatçılar, sanat anlayışlarını içeren resimleriyle bir sergi ortamında ilk defa bulunuyorlardı. Yurtdışındayken bir birlik oluşturma eğiliminde olan sanatçılar bu sergini hemen ardından 15 Temmuz 1929 da Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği’nin kuruluşunu gerçekleştirdiler; birliğin kuruluşundan sonra peş peşe sergi etkinliklerine başladılar.

15 Ekim 1929 ‘da Türkocağı Sergi Salonu’nda şair Abdülhak Hamit’in (Tarhan) açılışını gerçekleştirdiği sergi, birliğin ilk, Müstakil ressamların ikinci sergisiydi. Bu sergide 73 tablo ve 3 heykel yer alıyor, eserlerin büyük çoğunluğunu Ankara Etnoğrafya Müzesi sergisinde yer alan resimler oluşturuyordu. Sanatçılar, sergi sonrasında yaptıkları değerlendirmede, toplumun ilgisinin yetersizliğinden, eleştirmenlerin eserlerin önemini anlayamayışlarından yakınmışlardı. Ama ardından üst üste düzenledikleri iki sergi, basının büyük ilgisini çekti. Ancak resim eleştirmeni olmadığı için, dergi ve gazeteler doğrudan ressamların görüşlerine veya yazılarına başvurmak zorunda kalıyorlardı. Bu yazılardan biri de Nurullah Berk’indi. Berk, genç sanatçıların çalışma koşullarını, inanç ve umutlarını anlatırken, bir önceki kuşağın, Güzel Sanatlar Birliği üyelerinin resimlerini de sert bir dille eleştiriyordu. 1930’da Türkocağı’nda ve EtnoğrafyaMüzesi’nde iki sergi daha açan Müstakiller, yeni sergi mekanları aramaya koyulmuşlardı. 1931’de Turkuvaz ve 1932’de Galatasaray ve Halkevi sergilerini gerçekleştirmiş olan Müstakiller Birliği, her yıl Ankara’da da bir sergi açmıştır.

Müstakiller’in Anadolu’da açtıkları sergilerden en önemlisi Zonguldak sergileridir. Daha önce yeterli satış yapılamadığı için izleyicilerden sergiye giriş ücreti alınması alışkanlık olmuştu. Bu sergilerde bu uygulamadan vazgeçildiği gibi, halkın jüri olmasını sağlayacak bir yarışma düzenlenir. Aynı yıl sergilerini Bursa’ya, Balıkesir’e, Samsun’a taşıyan ve halkevleri salonlarında resimlerini halka tanıtmaya özen gösteren Müstakiller, ziyeretçileriyle sohbet ederek halkın tepkisini almışlar ve sanat anlayışlarını anlatma fırsatı bulmuşlardır. Müstakiller halkın sanat birikimi edinmesi için, resimlerini ilden ile taşıdılar.

Müstakillerin 1939 nisanında İzmit’te açtıkları sergide yer alan resimlerden altısı, bir hanım savcı tarafından “müstehcen” gerekçesiyle sergiden çıkarılmıştır. Bu olayla basında “sanat eseri ve müstehcenlik” konulu tartışmalar gündeme gelir.

Müstakiller Güzel Sanatlar Birliği ve “d” Grubu ressamlarıyla da ortak sergiler açmaya özen gösterdiler. 1938 yılında Cumhuriyet Halk Partisi tarafından düzenlenmeye başlayan “ Yurt Gezileri” programına da katılan Müstakil ressamlar, Türkiye'nin birçok köşesinden görüntüleri tuvale aktardılar. Bütün bu resimler 1944 yılında açılan “ Yurt Gezileri Resim Sergisi”nde yer aldı ve büyük ilgi gördü.

Yurt çapında büyük bir kampanyayla gerçekleşen bu girişim sonunda eserler ilden ile dolaşmış, bazıları satın alınmıştı. Sanatçıların bu döneme ait 664 resminin günümüzde nerelerde olduğu bilinmemektedir.

Kaynak:

  • Thema Larousse -Tematik Ansiklopedi
  • Sanat ve Kültür: Türk-İslam
  • Fotoğraflar için kaynak: