"Deney" dendiğinde neden kulaklarım dikilmiyor artık

Birincil sekmeler

Çünkü onu klişe haline getirenler ile, ezbere deney diyenler arasında eleştirel bir zihniyet farkı görmüyorum. Yapılan tartışmalar deney, deneysellik, deneyim gibi kelimeleri bile içerdiğinde artık bana aşırı anlamsız geliyor. Deney, eylemin adından öte, bir marka olmaya başlamış gibi de. Hani bu peçeteye "selpak" demek gibi biraz. Tanıdık ve can sıkıcı bir şeylere benzemeye başlaması da ayrı cinslik. Bunun sebeplerini aşağıda sıralamaya çalışacağım, umarım ne dediğimi anlatmaya çalışabilirim;

-

  • "Deney" ile "görsel şiir" ifadesini yan yana kullanma zorunluluğunuz yok. Nefî de deneyseldi, Ercümend Behzad Lav da, Enderunlu Fazıl da. Görsel Şiir de bir deneydir ve deney her türlü sanatsal yaratının en önemli araçlarından biridir ya da değildir, bunu anlama gücünüz yoksa, hepsi birdir zaten.
  • - Deney, bir "durum"dur, bir "amaç" değil. Hata payı vardır ve bu herkesin göze alabileceği bir şey değildir. (Yayınlamadığınız deneyleri daha fazla merak ediyorum)
  • - Şairlerin bir çoğu birşeyler deniyor, ama biz bunları göremiyoruz, sezemiyoruz demek ki şiirde sorun ettiğimiz konular çakışmıyor. Örneğin şiirin bugün artık üzerinde uzlaştığımız biçimi (biçim, formation) ile bunun taşıdığı bilgi (içerik, info) düzeneğine saldıran, bununla hesaplaşmaya çalışan şeyler beni daha çok ilgilendiriyor. Yoksa ha çiçek resmi çizmişsin, ha çiçek yazmışsın, arada gerçekten bir fark var mı okur için?
  • - "Deneyselci" ifadesi çok çocukça ve saçma bir ifade.
  • - Tüm toptancı ifadelerden uzak durmakta fayda var sanki. Çünkü bunların klişeleşmesi çok daha kolaylaşıyor. Klişenin en önemli zaafı, artık "enerjisiz" oluşudur.
  • - Daha önce de , tekrar edeyim, görsel şiir, günümüz şiiri içinde şiirin "içerebileceği" bir hadise değil. Çok yüksek sanat ya da çok zor olduğundan değil bu. Şiirsel bilginin envanterinin, meraksız biri için çok az imkan sağlamasından kaynaklanıyor. Milli Şiir Ölçümüz olarak Hece ve İlerici Şiir Ölçümüz olarak Serbest Vezin dışında, elimizdeki poetik ölçüm aletleri, izlenimcilikten ötede değil. Eleştiri her ne kadar mumla aransa da, zaten geldiği yerde, biz, bir şairin şair olarak devam ettiği sürece uğraştığı şeyleri ve bunun şiiri üzerinden gerçeklenmelerini öyle kolay kolay öğrenemiyoruz.
  • - Deney, bazen bir kullanma kılavuzu ile gelebilir. Çoğu şairin, denedikleri şeylere rağmen, yazdıkları yazılarda "şiir kelimelerle yazılır" nakaratını (verili saygınlık kalıpları içinde) tekrarladığını görüyoruz. Oysa, şiirin ne ile yazıldığından bu kadar emin olduktan sonra fazla düşünmeye gerek yok değil mi?
  • - Deney, şiirin tarihsel malzemeleri ile insanların dil ile girdiği mücadelede yaptıklarının tümü arasında bir gerilimdir. Şair dediğimiz kişinin Mikro düzeyde türkçe ve çevre diller, makro dilde, İletişim için kullanılan her araç, gereç ile ilgisi olmadıkça, sanki ne yaptığı çok da önemli değil.
  • - Dizeli şiir dediğim şeyde -bu tabirin, konvansiyonel ifadesi yerine geçmeye başladığını seziyorum, imkanların kısıtlı olduğununu görmeyen bir şairin, yazdığı şiirin önemini kavrayamıyorum.
  • - Şiir tarihinin verimlerini yeniden üretmeye dayalı (Poetik Mcdonaldlaştırma) çabaların hepsi, Ödipal bir tuhaflık sergiliyor sanki.
  • - Şiir şudur, şu değildir diye kesin türkçe ve renkli bir tanımımız yok.
  • - Büyük Edebiyat (Grand Poetry/Literature) Ulus Devlet sürecinde, geçmişi öven, romantik ve çoğu kez lirik/epik bir geçmiş hayranlığından öte bir şey değildir. Uluş İnşasına Duyuş İnşası alet edilmesi değildir sorun, aşılması gereken bir çocukluk hastalığı gibi tekrar etmesidir (Büyük edebiyatımız var mıdır?)
  • - Büyük Anlatıların sorunu, faizlerinin, bizim mevcudiyetlerimizi eritecek kadar fazla olmasıdır. Şiiri söze, kelimeye dayandırmayı kabul ettiğinde kafadan yanında verilen menü insanın midesini kaldırıyor.
  • - Modern şiirimizin resim ya da görsellik ile ilişkisi, Cumhuriyet döneminin kültür politikalarından değil, daha derinde bir yerde olan gariplikten kaynaklanıyor. Müzik ile de ilişkimiz böyle tuhaftır.
  • - Edebiyat, yazılı metinlerle olduğu kadar sözlü iletişim ile de ilgilidir. Ama bizim seçtiğimiz şekli ile önemli söz, "kayıt altına alınmış" sözdür. Bu kayıt konusunu kuşağımız henüz anlamamıştır.
  • - Şiir, şairlik söyleminin gerisinde kalmış gibi görünüyor.
  • - Poetik söylemi/alanı/dinamiği/mekaniği tuhaf bir şekilde "üç" şey ile ifade etmeye çalışıyoruz. Ya da onu öğelerine ayırırken "üç"te karar kılıyoruz. Ses, Görüntü, Akıl. Bu tuhaf formülasyon, modern zamanda binbir biçim ve içerik değiştirmiş. Geleneği anlamak için kullandığımız araçları, şimdiyi anlamak için kullanmamız tuhaf değil mi?
  • - Bugünün geçmişten daha kötü olduğunu söylemek başka şeydir, geçmişin her şeyin ötesinde iyi olduğunu zannetmek başka şey.
  • - Üzerinde anlaştığımız bir şiir tarihimiz yok.
  • - Dergilerin çoğu şairlere kötülük etmektedir. Dergi, derginin bekası ile ilgili değildir, dergi, içeriği ne ise, onun gündemi ile ilgilidir. Birileri size şiir gönderirken, derginize uygun şiir gönderiyorsa, gerçekten mahvolmuşsunuzdur.
  • - 21. yüzyılda elde kalem, defter, ilham bekleyen adam kadar acınası bir varlık yoktur.
  • - Modern ve modern sonrası kentte Şiir, kadim bir tür olarak bukalemunlaşmış ve gizlenmiştir. Şu söylenebilir, kentte unutulan şiirdir. Bunu bulup çıkarmaya çalışan ve şartnamesi olmayanlar ile ihaleyi alanlar arasında bir kavga her zaman olacaktır. Devlet genelde ihaleleri böyle yapar, halka hizmet adına.
  • - Batı'nın "tamlık" iddiası, sadece bir iddiadır ve bundan fersah fersah kaçanlarla daha rahat anlaşabiliyoruz.
  • - İyi, sıkı kendi içinde "kapalı"dır. Dışarı enerji vermez, dışarıdan ısı almaz. Kapalı sistemler, kendileri için iyidir, güzeldir sanki. Açık şiir istiyoruz.
  • - Açık = çok katmanlı = az oyun = şeffaflık
  • - Tek bir insana şiir yazdığımız gibi bir sınıfa, bir mevcudiyete, bir zümreye ya da bir sınıfa şiir yazamayız.
  • - Şair Dilin yerine geçebilir fakat dil yetisinin değil.
  • - İnsan kendi geleceğinden ya da geçmişinden kopya çekemez. Çünkü çektiği andan itibaren artık o geleceğe gelmiştir ya da geçmişe dönmüştür. Neden sonuç birbirine karışmıştır. Kopyalanacak bir gelecek kalmamış, gelecek geçmiş, gitmiştir.
  • - Deney, size deneyim kazandıramadığı için "durum"dur. O yüzden deneyin enerjisi (bu anlamda anarşisi) sonsuzdur. (modus)
  • - Şairlerin çoğu iyi şairlerden etkilenme endişesi ile değil, kötü şiir yazarım korkusu ile şiir yazıyor.

Yorumlar

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 25

‘yukarı’ dedin

Ödül jürileri bile kitaplara ödül verirken şu ifadeleri kullanmaya başladı isi, zaten çoktan işin cılkı çıkmış demektir;

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 22

‘yukarı’ dedin

haliyle zaman zaman ödül kurumlarının da kendilerini yenilemeleri gerekiyor... tüm ödül gerekçeleri giderek klişeye dönüştüğü için... aslında şaşırtıcı değil.. fakat ifade ilginç. "gelenekten el alarak", "deneysel arayış"... söz konusu şiir bunu nasıl yapmış, o da soru işareti... bunu hiç bilemicez...

diğer yandan ortamın (evet aynı ortam, bildiğimiz) "deney"in, "deneysel"in herkesin deneyebileceği hatta hatta denediği için ödüllendirilebileceği" hale gelmiş olmasına, bu pencereden gülerek mi ağlayarak mı bakmak lazım, bilemiyorum...

Ama "yazılan her şiir zaten deneydir" diyen seslerin de bu altyapıya katkıları olduğu düşünülebilir...

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 31

‘yukarı’ dedin

yürütülen tuhaf tartışmalarda bizzat "deney neymiş, postmodern neymiş, şu neymiş" diyerek efelenen herkesi içinde deneyle ilgili bir şeyler geçen taltif metinleri ile ödüllendirilmeleri kadar büyük cezalandırma yoktur herhalde. bu sitede görsel şiir üreten herkes deneyi öne çıkardığı için bu çevreler tarafından gayet güzel şekilde paylandı, aklı eren ermeyen herkes, kendince bu işlerde bize utanmaz şekilde çıkıştı, eleştiriyoruz adı altında. şimdi "deneysel arayışları" yüzünden sistem bir şaire ödül veriyor ise, bu küçük büyük herkesin oturup üzerinde düşünmesi gereken bir şeydir. elbette herkes deneyle iştigal edebilir de, madem bu kadar deniyordunuz, "deneyelim" diyene niye bu kadar tuhaf davrandınız? nasıl olabiliyormuş gerçekten birkaç zaman önce tu kaka edilip, sağa sola çarpılmaya çalışılan şeyler böyle baştacı edilebiliyormuş? ben merak ediyorum, etmekle kalmıyorum. bunun bir etiket haline gelmesi beni tiksindiriyor. , Sistemler, bu tür ehlileştirmeler ve içe almalar, dahil etmeler ve sterelize etmelerle çalışırlar. Örneğin şu ifade bile bu tür bir ehlileşmeyi şart koşar: "gelenekten el alarak giriştiği deneysel arayışlar". Bu şartlı bir ifade olarak, "gelenekten el almayan deneysel arayışları"n pek de bir halta yaramayacağını söylemiyor mu bize? konu o ödül almış, bu ödül almış şeysi değildir bu arada, ödüllerle ilgili bir ton problematik var zaten. ama ödülün böyle bir ifade ile verilmesi, insanı çok çok işkillendiriyor, çok hem de. Bir de şaşırdığım şey şu -gerçekten laf atmak için sormuyorum, dergilerimizde başyazı ile savunmaya çalıştığımız o ayrıksı fikirlerin, havaların, şiir kitaplarımızda öncelikle bizi bağlaması ve böylelikle bizimle, söylediklerimizle ilgili bir hakikat efekti yaratması gerekmiyor muydu, en azından? Yoksa zaman geçtikçe, insan yaşlandıkça, o sivri fikirler, o ayrıksı söylemler yerini meşru olmaya, söylediğimi yap ama yaptığımı yapma gibi çok tuhaf bir mantığa doğru mu gidiyor? Neden şairler, genelde böyle şeylerde yakalanıyorlar? Neden İkinci Yeni'nin hepsi de ödüllüdür örneğin?