Geçti Geçti Merak etmeyin, Yalayıp Geçti Direği

Birincil sekmeler

Gol mu değil mi tartışmaları, hiç bir zaman fotofiniş ile sonlanmaz. Onları sonlandıran şey, genelde, tartışma iştahımızın kaçması, kendimizden emin o rezil ideallerimizin, müzakere içinde sinüs eğrisi gibi haller alması ya da çoğu kez alakasız başka bir konu ile kesişen yolların ısrarı olabilir. Hakkında fikrimiz olmayan her konuya yenilerin kösnül dediği şekilde (kös vurgusu, sesi) dalmak kadar eğlenceli şey yok. [w:De bord] buna [w:Gösteri Toplumu]'nda (bu nereden çıktı şimdi!) 'üstün körü yargıların üstünlüğü' diyor. Üstün körü, bir noktada, ne yazık ki benim gibi istatistiklere de önem veren biri için enformasyon teorisinin önümüze sürdüğü dedikodu ile ilgili olması yüzünden değerli. Böyle bir yazıya neden başladım? Biraz önce korsansozluk'e, sonra da ihl sözlük'e baktım (eminim başka yerlerde başka şeyler de vardır). Gördüm ki o insanları bu kadar meşgul eden, en azından entri yazmak için bile ATP harcamalarına sebep olan şu görsel şiir, ne acayip bir şey imiş! Ama merak eden var ise, evet, direği yaladı geçti.

Şut çekildiğinde ilk elde kıçını dönen vatandaşın iki avantajı vardır, birincisi darbeden korunur, ikincisi eğer top ona çarpmazsa, gittiği yeri görür. O da en az şutu çeken kadar meraklıdır gittiği yer için. Öyle ya, bir refleks olarak hayatının her yerinde yaptığı şey, sahada, mesleki bir alanda, yapılmaması gereken ilk 5 şey içinde (topa sırtını dönme!) yer alıyorsa, o da 90 dakikalık maç dışında da sahip olduğu gövdesine kıyamıyorsa...Mahalle maçında olmadık yerlerine top geldiğinde, yaptığın ilk şey hemen koşup duvara işemektir. Böyle öğretirler. Acımasızdır çocuk oyunları ve yaralanmaların da öyle sağlık ocağına ya da eczaneye kadar nefesi yoktur. Orada halledilir, çünkü oynadığın şey, her zaman dünyanın en güzel maçıdır.

Az önce anlattığım sırtının dönenlerin, havada süzülen topu izleyerek, o Matrix'teki efekte benzer şekilde yavaşlatılmış bakışları ilgi çekicidir. Kaptan Tsubasa izleyerek büyüyen herkes için o anlar, çok çok uzun anlardır. Topa vurulan yerden bakıldığında, o falso, sırtını dönen futbolcuyu da yalayıp, çok şık şekilde kaleye doğru yol alırken, ancak süper yavaşlatılmış -ki bu tür yavaşlatmalar için film makinası aşırı hızlı şekilde çalışır- tekrar gösterimde tadına varabileceğimiz şeyler olur. O tartışmalara tekrar bakıp da, sözlük yazarlarının olay ile ilgili her türden yorumu yapmalarını da böyle izledim.

O yıllardan bu güne görsel şiir üretenler için, konu elbette kapanmadı. Başka türlü bir hal aldı çünkü. Magnolia ya da The Fighter, The Wrestler filmlerini izlerseniz, orada, onbeş dakika bile ünlü olmayı kaldıramamış ya da kaldırmasına rağmen, baş edememiş tiplerin hallerini görebilirsiniz. Örneğin Sugar Ray gibi bir devi yere devirmenize rağmen (Dickie Eklund), bunu yaparken, aslında vurduğunuz yumruktan değil, Ray'in ayağının kaymasından adamı yere yıktığınızı herkesler biliyor da, zaten kazanmadığınız maçın, havasını on yıllar boyunca böyle atıyorsanız, size acıyacak çok insan bulabilirsiniz. Bir tane aptal yarışma programında, çocukken, her bir haltı bilip de bir soruyu yanlış cevaplayıp, sonra bütün hayatınız boyunca herkese ama herkese anlatacağınız hikayeniz bu ve bunun yorumları olursa (bkz. Küçük Donnie Smith), elbette sıkıcısınızdır. O karakterlerin, bu kadar canlı ortaya konmasının sebebi, hile ya da değil, yalan ya da değil, bunların, Ulysses'in tam tersine bir halde olmaları. Yani ne Truva Savaşı'nı bitirecek kadar akıllıdırlar, ne de kötü huylarını bizi eğlendirmek ya da düşündürmek için kullanırlar. Hoşumuza bile gitmeyen kahramanı, neden çekelim sayfalar boyunca?

"" isminde bir antolojinin yayınlanacak olması, geçen yıllar içinde bu sitede cirit atan çoğu kişinin (çoğu şair), işlerini bitirmiş de, sırtlarını dönmüş yatmış halleri elbette, sitenin ne olarak görüldüğünü, ya da görülmek istendiğini bize anlatıyor. Öyle veya böyle, sitenin ışıkları zaten fazla açık da değil. Arada bir 'görsel şiir bitti mi' ya da 'yolun sonu trafik işaretleri' de görüyoruz simgesel olarak. Şu denebilir belki, en azından sitenin sadece önü ile ilgilenenler için, site bitti, fakat içi ile ilgilenenler için derinlerde, o karanlık için, daha çok, tükenmemiş, tartışılmamış şeyler vardır, olabilir. Ama bir ömür boyu size bir hikayeyi anlatmak gibi bir lüksümüz de yok, en azından benim yok.

Arabi "Halimize aşina olmayanlar, eserlerimizi okumasınlar" diyor, böyle mi kestirip atmalı yoksa? Çünkü örneğin görsel şiirin yüksek sanat olduğu, yüksek bir şiir anlayışı gerektirdiği konusunda tuhaf bir koalisyon bile oluşmuş. Çok üzerinde durmaya gerekmez ama, tam tersine, görsel şiir ne yüksek, ne de aşağı bir sanattır. Çünkü "halkın imkanına sunulmuş avangard" lafını, bundan kısa bir zaman önce ben yazıvermiştim. Aslında şu bir hata, yazdıklarımızı bir de şiir tarihinin dilinden yazmamız gerekiyor, çünkü okurumuz o dili ancak yeni öğrendi. Belki de bu da yapılır, fakat benim içimden gelmiyor ve henüz şiir tarihi dilini öğrenmiş değilim.

Kuşağımızın, ya da 80'li, 90'lı yıllardan sonra şiir yazmaya başlayanların problemleri, özellikle edebiyat türü olarak şiir ile problemleri var. Bunlar, hem ortamın, hem de ahalinin, masallarda (masal=Şiir tarihi) anlatılardan çok daha korkunç ve hızlı gelişmesi ile ilişkilidir... Ama bunlar da gereksiz tespitler, ne olacaksa artık, öyle veya böyle, her türlü travmanın sonucunda, katharsis imkanını bize sağlayacak çeşitli şeyler kaderimiz olarak gelişiyor zaten hayatlarımızda. Yaptığımız her şey, zaten bir eksikliğimizin, o an için kapatılıp, daha sonra açılacağı bir nevi otomata dönüştüğünde, bunu seziyoruz. Modern ve sonrası şiiri ele alalım, bütün o görselliği dışarıda bıraktı ve içeri alırken hep dönüştürdü ve bunu dönüştürürken, imge, akıl, söz falan diye onu bastırdı ya, sonucunda ne oldu, bütün o bastırdıkları, 20. yüzyılın başından sonuna kadar onun peşini bırakmadılar, bırakmayacaklar da. Şiir yazan, kitap yayınlayan herkes, dışarıda bıraktığı, ittirmeye çalıştığı, suçladığı şey ile yargılanmaya hazır mıdır, ben orasını pek bilmem. Ama şunu biliyoruz, hiç bir sistem, kapalı bir kutu gibi sadece kendi kurallarına göre işlemez, işlemiyor.

2004 yılından beri somut olarak görsel şiir ile uğraşan birkaç şairin başına gelenlerin incelenmesi, muhtemelen edebiyat/dışı sayılan tüm disiplinler için ilginç bir deneyim olacaktır, olmuştur. Bir şeyin devam etmemesini, onun hakkında fikir fikriyat üretilmesinin engellenmesini, ne bileyim, tartışılmasını bu kadar az isteyen başka kuşaklar olmuş mudur, bilmiyorum (var ve biliyorum gerçi). Çünkü hayret kuşağında olan herkes için bu tür çıkıntılıkların yapılması, bu tür deneylerin ortaya sürülmesi ve bunun ciddi en azından sorgulanabilir mecralarda yapılması herhalde beklenir, istenir diye düşünürdüm ben (her iyi şair hayret kuşağından olabilir). "Hep şikayet, hep şikayet" dendiğini de duyabiliyorum. Gerçekten şikayet etmiyorum.

Bu bir son mudur? Sürekli üretmek ya da sürekli düşünmek, insanda ve tabiatta nasıl bir yorgunluk yaratıyorsa, aynı durumdayız. Şimdi ben hiç bilmeyen, inatçı birilerine bile görsel şiir nedir, sakince anlatabilirim, tartışabilirim kızmadan. Bu benim için yeterlidir. Bu sitede az çok bulunan herkesin de yedeğinde, söyleyecek birkaç kelime varsa, o da çok değerlidir. Günümüz için üretilecek, yeni, parlak fikirlerle dolu ve gerçekten sorulduğunda bize düzgün cevap verecek, bizi ikna edebilecek nice iyi hareketi de umarım şimdiden cesaretlendirebilmiştir çabalarımız.

Bugüne kadar bu siteden ve ahalisinden her türlü desteği esirgemeyen, yeri geldiğinde bana çatarak da olsa, bir ufak laf anlatmaya çalışan, enerjisinin büyük bir kısmını çeviri yaparak, bana katlanarak, kavga ederek, sıkılarak, biraz daha iyisi olsun diye düşünerek geçiren herkeslere şimdiden çok teşekkür ediyorum. 7 yıllık süreç içinde, resmi olarak , kadar her şeyi izleyen, beni bir şair olarak görüp, yaptığımı da şiir üzerine uzun bir düşünme olarak gören ve bu yapıyı tuhaf da bulsa sakince izleyen herkese de teşekkür ediyorum. Bunun dışında kalan izler-çevreyi, yazının başında da belirttiğim gibi "üstün" ve "körü" yargıları ile başbaşa bırakmaktan başka elimizde ne var? O kitle var ki, edebiyatımızın bu kadar zengin olduğu fikrini hiç birimiz taşıyamıyoruz, onlara da çok teşekkürler.

Aşağıdaki listede, aslında daha bir çoğu listenebilecek, fakat genelde avangard şiir hareketleri olarak Batı Edebiyat tarihine geçmiş, geçmekte olan ve süren hareketlerin listesi var. Elbette hiç birini duymadınız. Ben de onu diyorum zaten özetle.

Hoşçakalın.

Hamiş: Bu notu, kendi adıma yazıyorum. Görsel Şiir ile anılan diğer şairleri bağlayacak bir tarafı yoktur. Site de açıktır.

Etiketler: