Görsel Şiir hakkında ısrarla öğrenmek istemediğimiz 5 gerçek

Birincil sekmeler

(Ya da başlayacaksınız, bunları bilin de gelin)

1) 2002 yılında isimli bir hipermetin belgesi yayınlamıştım. Bu belge, bir yıllıktı ve o günden bugüne sayıları daha da artan yıllıklar fikrine karşı geliştirilmişti. Görsel şiir daha ortada yoktu açıkçası ve ben de 'in sıkı bir takipçisi sayılabilirdim. Aradan geçen zaman içinde yapılanları elbette unuttum, unutuyorum. Ama örneğin 2005 yılında Yasakmeyve'de yayınladığım görsel şiir namına ilk örnekleri, Gonca Gökalp Alpaslan'ın 2005 yılında Türkbilig dergisine hemen almış olması (Türkbilig, Türkoloji Araştırmaları Dergisi, 2005 Güz, G. Gökalp-Alpaslan) ve yazının başlığının "" olması durumunu da es geçemiyoruz. Gonca Gökalp Alpaslan'ın o günden bugüne yaptığımız şey konusundaki tanıklığının ne kadar önemli olduğunu fark etmem de cabası. Akademi'nin Yeni Türk Şiiri (bizim genelde Çağdaş ya da Modern dediğimiz) dediği Tanzimat'tan bu yana kalan alan içindeki bu tür hareketleri yakından izleyen yazarların olması (Alpaslan, 1995'ten ) (Hasan Akay bir başka örnek) eleştirenlerin itirazlarına bir cevap olur mu bilmem ama, yine de 2002'den 2005'e, 2005'ten 2010'a kadar yapılanları yakından izleyen için durum hiç de o kadar karmaşık değil. Gonca Gökalp Alpaslan'ın bir ana akım içine sokamadığı bu eğilimlerin, [w:dada korkut] ile birlikte (ondan daha önce tarihsel olarak çelebi, necatigil, günersel var ama, ama işte) tam bir ürün haline geldiğini de burada hatırlatmama gerek yok herhalde. Fakat işi [w:Behçet Necatigil] ya da Çelebi ya da [w:Ercümend Behzad Lav]'a bağlamamız isteniyor, bunun da farkındayım (Ben nedense sadece Nazım Hikmet ve özellikle [w:835 Satır]'la ilgili kaldım). Bu, olmayacaktır. Çünkü verim ortadadır ve serimi de biz tarihsel olarak kendi şiirimiz içine değil, şiir dilimize oradan da Dil'imizin Teknolojilerine bağlamak istiyoruz. Böylelikle iki yol açılacaktır, Gonca Gökalp'in ayrıksı örnekleri bir yerde toplanabilecek, bir yanda da gelecek örnekler için bir alan açılacaktır. Sonrasını bilemem...

Neyse, ve bugüne kadar görsel şiir konusunda maruz kaldığım soruları düşününce, aşağıdaki listeyi yapmadan edemedim. Bize yöneltilen eleştirilerin sadece bu sorularla sınırlı kalmış olması ise kederlere gark ediyor beni.

2) Görsel Şiir olur mu?

Şiir hakkında genel kabulleri çerçevelediğine inanıyorsanız, görsel ve şiir yanyana gelmez. Aslında bir geçiş ya da yeniden yorumlamanın bizi zorunlu kıldığı "görsel şiir" tamlaması, tarihsel avangardın kendisine açtığı yolda ufak bir durak sadece. Avangard kendi kök araştırmlarına giriştiğinde, yazı ile paralel olduğunu görecek kadar yüce gönüllü olsa da, 1910'ların çocuğu olduğunu söyleyebiliriz. Genelde angaje olduğumuz Batı Modernizmi yerine örneğin Rus Modernizmini izlemiş olsaydık, [w:Zaum], biçimci eleştiri gibi dalların, şiiri bilimsel bir temelde yeniden yorumladığını ve buradan örneğin [w:Andrey Belıy], [w:Aleksandr Blok], [w:Mayakovski] vb. yazarların, [w:Rayonizm] gibi akımların çıktığını görebilir ve işin teorik çerçevesinin çok daha geniş kılınabileceğini sezebilirdik. Fakat böyle olmamıştır. "Görsel Şiir" olur mu sorusu, aslında şiirin tek başına ne kadar başat ve baskıcı bir tür olarak hayatını sürdürdüğünü de göstebilir, göstermeyebilir de. Ama tabi şu da var. Yahu Batı Modernizmi'ni tuttuk da ne oldu, elimizde kaç tane farklı çeviri var? Biz modern olduk mu? gibi sorular da gündemimize geleceği için, buraları da karıştırmayalım. Batı Modernizmi ile girdiğimiz ilişki güdüktür, tek taraflıdır ve yanlıdır.

Özet: Biz yaptık oldu ve bu konuda savunmak yapmak zorunda değiliz.

3) Görsel Şiir Teknolojiye çok bağımlıdır

Yazı bir teknoloji ise, evet, görsel şiir yazıya bağımlıdır. Yazının herhangi bir Söylem'e ayrıştırılabilme, parçalanabilme, katmanlaştırılabilme, sökülme, takılma vb. gibi özellikler kattığını öğrenmese idik, işler bambaşka olurdu. Bunların farkında olabilmek için ise yazının verili (default) olarak bize sağladığı ve hiç sorgulamadığımız lükslerden kurtulmamız gerekiyor zaten. Örneğin hiç not alma imkanımız olmasa idi ne yapardık? Hafızamızda herhangi bir bilgiyi tutmak için nasıl bir yol kullanırdık? Okuma yazma bilmese idik, bir şeyi tasvir ederken kullanmamız gereken dili ve kelimeleri nereye göre belirlerdik? Ya da, eğer elimizde 29 kelimeden oluşan bir alfabe ve sözlük olmasa idi, ne yapardık? Yazdığımız şiirlerin bir üst ve bir alt anlam katmanlarını belirleyen sözlük ve şiir tarihi olmasa, yazabileceğimiz herhangi bir dizenin akıbeti ne olurdu?

Özet: En basit görsel şiir eylemi için mecra ve malzeme seçimi kısıtlı değildir.

4) Bunlar 80 sene önce yapıldı.

Sanatsal bilgi, bilimsel bilgi gibi ayrımlardan öğrendiğimiz (lisedeki felsefe dersleri) şu idi, bilimsel bilgi kendisini gerçekleştirmeyi erteleyen bir bilgi türü idi. Örneğin Newton Mekaniği'nden Kuantum'a geçiş zaten olacaktı bir gün ama bu küçük hızlar ve kütleler için hala Newton Mekaniğini kullanabilirdik -ki kullanıyoruz. Matematiksel olarak ispat edebildikten sonra, yepyeni bir model önerebilirdik. Sanatsal bilgi sezgiye dayandığı ve bambaşka dinamiklerle "hakikat"i kavratmaya çalıştığı için ister bilimin, ister sezginin (spekülatif olanın) alanından birşeyler getirebilir ve biz de çerçeve içinde onu, istediğimiz yerlerimizle yorumlayabilirdik. O yüzden eğer siz bana edebiyat/sanat tarihini örnek gösterecekseniz, ben de size, 80 sene önce yapılmış olmasının, yapılmasına ne tür bir engel teşkil ettiğini sorarım (cevap veren yok). Hala kelime ve dize gibi verimleri kullandığınıza göre! Bir de örneğin "anlam" "kütle" gibi üzerinde anlaşabileceğimiz ve birimleştirebileceğimiz bir şey değil. Modern türk şiiri adına bugün konuşan herkes, alıştığı gibi okura bir şeyi dikte ettirmekten vazgeçsin artık. Her bir şey yeniden yazılabilir ve aslında bu gereklidir de zaten. Biz model istiyoruz, kunt bir büyük anlatı değil!

Özet: Yapıldığını şimdi fark ediyormuşsun gibi konuşuyorsun.

5) Biz de yapmıştık, ama bizden bahsetmiyorlar.

Bunu genelde bizim kuşakla birlikte yazı yazmaya devam eden kişiler, (ve genelde) içlerinden söylüyorlar. İmdi, edebiyat kamusu böyle hiyeraşiler ve önermelerle ilerlemiş olabilir, o güne kadar. Ben, kimseden,yaptığım bir iş için el almadım, öneri de kabul etmedim. Ama eğer bu yaptığımız şeyleri bizim yaptığımız kadar yoğun ve ısrarlı bir şekilde (kuşağındaki herkes ve dizeli şiir yazan her bir insanla kavga etmek pahasına) yaptıysanız, "neden olmamış acaba?" diye dönüp tekrar kendinize sormanız gerekiyor. Ama buna da gerek yok, çünkü biz buradayız. Bu işlere kalkıştığınızda karşınıza dikilecek herkese karşı haldeyiz ve bunu çok iyi biliyorsunuz. Ha sizden, bizzat sizden bahsetmedik mi? Bunda bir kasıt yok. Her kuşak kendisinden önce gelen kuşakların canını sıkar, kalbini kırar. Ama bunlar unutulur gider. Modern Türk Şiiri'nin son 20 yılını biliyorum, bilirim. Çünkü onun kuruluşunda az çok rol aldığımı düşünüyorum. Şimdi, Cöntürk okuyup da, içinde hipertekst'e verilen önemi es geçmişseniz, ben ne yapayım? Bu ve bunun gibi binbir türlü şey var. Artı şu da var. Dizeli şiir hiç yazmadan, görsel şiir ya da buna benzer imkanları fark eden insanları resmen şiir kamusu adına korkutarak ve sanki arkada çok acayip bir bilgi (bir sır) varmış gibi davranmanın bir alemi de yok, öyle değil mi abiler? Şiirimizin hükmü kime? Devlete mi tabiata mı, neye? "Görsel şiir" dedik diye bize boyalı kuş muamelesi yapanları kim affedecek? Muhtemelen yine biz..

Özet: Şimdi kimlerin ekmeğine yağ sürüyorsun farkında mısın?

Yorumlar

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 19

‘yukarı’ dedin

Bunlara bir de benim çok fazla üzerinde düşünmediğim, zaten düşünen adam da fark eder dediğim bir madde daha eklendi: "Görsel şiir politik mi?" lakırdısı. , gönüllere borazan olmuş, soruyu patlatmış:

"serkan ışınlı, görsel şiirli karagöz düşünce mi üretiyor? görsel şiir ne kadar politik? "

Bu tabi direk görsel şiir ya da serkan ışın düşmanlığı değil, burada konuşan resmen Tin, Zaman'ın Tin'i. Çünkü o textbox'ı dolduran şey, ne sağcı, ne solcu, tamamen, püre kötülük neredeyse. görsel şiir politik harbiden de. Ha bi de evet, sizin hesabini veremediğiniz her bi halt bizde var (ama var harbiden.)

Bak açık açık yazıyorum, görsel şiir olayı, bugüne kadar gördüğün, göreceğin, en politik harekettir, çünkü a) senin politika diye bildiğin anlatıya karşıdır, b) alfabeye ve bununla gelen tüm ideolojik aygıtlara da karşıdır. bunu bir düşün Tin, rindtinTin!