...Ve sonunda mesih indi!

Birincil sekmeler

2006_zinhar

Evet beklenen şair-mesih sonunda indi, hem de manifestosuyla! Nanoist felsefeci şair Umut Yaşar Abat aşağıdaki manifestosuyla bir süredir can cekişen şiir camiamıza kaybolan ruhunu verebilecek mi? Bu manifestonun kutsallığına halel gelmesin diye aynen ekliyorum:

NANOİST ŞİİR MANİFESTOSU VE NANOİZM

Nano ya da nanno kelimesinin etimolojik anlamı Latince nannus kelimesine dayanmaktadır.

Nano kelimesi Yunanca’da nannos kelimesiyle telaffuz edilmiş olup ‘birkaç sözcüğün birleşmesi’ anlamına gelmektedir.

Aynı zamanda fizik ölçü biliminde nano, önüne geldiği birimin milyarda biri anlamında kullanılmaktadır.

Ancak biz nanocu şairler bir hermeneutik yaparak ( yorum bilgisine başvurarak ) bu kavrama doğu-batı sentezi bir etimolojik anlam da yüklemekteyiz. Böylece nano ve nanoculuk kavramlarını Türkçe’mize kazandırmak istemekteyiz.

Bilindiği gibi na ve no kelimeleri Türkçe, Arapça, Farsça, İngilizce gibi doğu ve batı dillerinde ‘hayır, yok’ anlamlarına gelmektedir.
Dolayısıyla biz nanoistler buradan hareketle ‘na ve no’ kelimelerini birleştirerek, nanonun konusunda ve içeriğinde ‘yok yoktur’ diyoruz.
Yani nano kelimesine ‘her şey vardır’ anlamını yüklemekteyiz. Ve yine nano’yu ‘iki yokluktan doğan varlık’ olarak tanımlamaktayız.
Nano kelimesini bu anlamlar doğrultusunda edebiyata transfer ederek, şiir sanatında nanoizm ya da nanoculuk adıyla yeni bir şiir ekolü kurduğumuzu bu manifesto ( bildiri ) ile tüm edebiyat dünyasına duyurmayı uygun görmekteyiz.

O halde nano ve nanoizm ( nanoculuk ) nedir, ne demektir?
Edebiyatta yeni bir şiir ekolü olarak ileri sürdüğümüz nanoist anlayışa göre; şiirin bütününü oluşturan kısımlardan, parçalardan, bölümlerden her birine nano denir.

Nanocu anlayışa göre şiir, bir tek nanodan oluşacağı gibi yüzlerce nanodan da oluşabilir.

Nanoizm ekolüyle birlikte dünya edebiyatında yepyeni bir edebiyat ve şiir anlayışının doğması ve oluşturulması için nano kelimesini, kelimenin yukarıdaki etimolojik anlamlarına dayandırarak;

a-) Şiirdeki estetik anlamı, milyarda bir olasılıkla bile olsa farklı düşündürme ve genişletme yoluna gitmeyi …

b-) Ardı ardına gelen her sözcükle birlikte, şiirin her dizesinde yeni anlamlar ve anlam bağlantıları oluşturmayı…

c-) Eserin her türlü anlamının metne içkin ( mündemiç ) olduğu bilinciyle hareket edilmesini hedeflemekteyiz.

Buna rağmen şiirin değerlendirilmesinde hermeneutik yaparak, şiire ve edebi metne transandent ( aşkın, müteal ) anlamlar yüklenmesinin yolunu da açmak istemekteyiz.

Çünkü biz nanoistler, edebi metinlerde ve özellikle şiirde derin anlamlılığın yanı sıra anlam çokluğu yaratmak istemekteyiz.
Bu bağlamda şiirde anlam genişliği yaratılmasını, şiirin ve edebi metnin tek boyutlu anlamlılığı aşmasını, eserin çok boyutlu, çoğul anlamlılığa taşınmasını nanoizmin en önemli amacı olarak gördüğümüzü söylemek isteriz.

Burada derin anlamlılık ve çoğul anlamlılık kavramlarına yüklediğimiz (irca ettiğimiz ) anlamı ve bu iki kavram çifti arasındaki nüansı (ayrımı ) vurgulamak sanırız yerinde olacaktır.

Derin anlamlılık derken şiirin veya metnin derin ve yüce estetik değerlerle beslenen içeriğinin zenginliğine bir övgü, bir yüceltme yaptığımızı işaret etmek isteriz.

Anlam çokluğu ya da çoğul anlamlılık derken de şiirin, metnin oluşturulmasında ardı ardına gelen her sözcüğün yeni, derin ve farklı anlam içerikleri oluşturacak biçimde; anlamı zenginleştirmesini, derinleştirmesini ve anlamın sürekli beslenmesini anlatmak istemekteyiz.

Nano nitelik taşıyan eserdeki bu çoğul anlamlılığın okuyucunun yorum gücünü, görüş gücünü, hayal gücünü daha da geliştireceği inancını taşımaktayız.

Bu bağlamda nanoizm; şiirde ve diğer edebi-felsefi metinlerde anlam akıcılığını, zenginliği oluşturan düşünce, anlam, duyuş, coşku, imge, sezgi, rezonans ve diğer estetik yaratı biçimlerini içine alan, fenomen ile numeni bir bütünün iki parçası olarak değerlendiren, diyalektik bir sanat kuramıdır.

O halde nanocu anlayışa göre şiir nedir, ne demektir?

Nanocu anlayışa göre şiir; bir varlığı, bir olayı, bir olguyu, bir duyguyu, bir düşünceyi, bir fenomeni örtük ve dolaylı bir anlatımla, imgelerle perdeleyerek estetik bir biçimde dille örtüştürme sanatıdır.
Nanoist şiirin özelliklerini dikkate alırsak bir anlamda şiir, imkansıza ulaşma ve zoru zorlama sanatıdır.

Tarifi imkansız aşk ve zulmün bayrağını yırtan bir isyandır şiir. İnsan özgürlüğünün ve özgünlüğünün şahikasıdır şiir.

Bazen bir öfkenin fışkırması, bazen bir kederin, bir umudun ve bir kaderin küllerinde savrulmaktır şiir.

Öldüğünü yaşayarak yazmaktır şiir. Duyguların ve düşüncelerin kelimeleri bir şimşek gibi çarpmasıdır şiir.

Yine bilinmelidir ki nanoist şiir salt dil ya da sözcük oyunu-oyunları asla değildir.

Aksine nanoizm şiiri salt dil ve salt kelime, hece ya da harf oyunlarına indirgeyen, indirgemeye çalışan letrizm, sözcüklerin kullanımını rastlantıya dayandıran dadaizm gibi ekol ve ekolleri de reddeder.
Bundan sonra da bu yönlü indirgemeci, şiirin değerini ve anlamını düşürücü ekoller oluşursa, onlara karşı da nanoist bir duruş sergileyeceğimizi bildirmek isteriz.

Bilinmelidir ki nanocu şiir, edebiyat ve felsefe anlayışı her türlü indirgemeci yaklaşımın karşısındadır.

Çünkü nanoculuk en küçük ayrıntıyı düşünerek eseri parçalamayı değil tam tersine eserdeki tüm anlamları düşünerek edebi, felsefi ve sanatsal metnin diyalektik bütünlüğünü anlamayı ve eseri bu bütünlük içersinde değerlendirmeyi temel prensip olarak görmektedir.
Dolayısıyla nanocu şiir yöntemi, her sözcüğün yan yana, alt alta gelmesiyle oluşan, ilmik ilmik işlenen ve kendi içersinde diyalektik akışla sürekli kendini besleyen, sürekli ilerleyen bir yöntemdir.
Nanoizmin sanat, toplum ve değer anlayışı nedir?

Nanoizme göre, sanatın kendinde bir değeri her zaman vardır. Ancak sanatın bu değeri kişinin ve toplumun estetik algılayışıyla diyalektik bütünlüğe ulaştıkça yücelik kazanır.

Nanocu sanat kuramı, bir eseri estetik eser yapan tüm kriterleri birlikte ele alır ve bu kriterlerden hiç birini diğerinden daha az önemli ya da daha çok önemli olarak görmez.

Nanoist şiirin biçim ve içerik özellikleri nelerdir?

Nanocu şiirin estetik görüntüsünde sadece şiirin adı- estetik görüntü açısından güzel göründüğü ve kendisinden önceki, sonraki şiirden ayırmak için- büyük harflerle yazılır.

Şiir içersinde özel adlar da küçük harfle yazılır ve özel adların alacakları ekler, şiirin adında bile, kesme işaretiyle ( apostrof ) ayrılmaz.

Bu bağlamda nanoculuk, ‘şiirde’ ortaya konulan veya konulacak olan eserlerin anlamını, kullanılan her sözcükle derinleştirmek ve genişletmek istediği için, noktalama işaretlerinin tümünü reddeder.
Çünkü nanoizm, yazarın ve okurun sanatsal metne daha çok, daha özgür anlamlar yüklemesini kendine ilke edinmiştir.

Nanoculukta şiirin uzunluğu- kısalığı, sonat, haiku, dörtlük veya diğer herhangi bir şiir türünde-ekollünde olan dize sınırlaması ve hece ölçüsü zorunlu bir kriter değildir.

Dolayısıyla nanocu şair, şiirinde dize sayısını ve kafiye uyumunu şiirin akışına göre, kendi şairlik gücüyle ortaya koymakta serbesttir.

Nanocu şiir anlayışında, şiiri herhangi bir konuyla sınırlamak düşünceyi sınırlamaktır. Bu yüzden nanoculukta şiirin konusu her şeydir.

Nanocu şair, şiirlerinde estetik değeri düşürme ihtimali olan, içgüdüsel-psikolojik çağrışımlar yaratacak sözcükleri, nanocu estetik anlayışa uygun bulmadığı için, kullanmaz.

Çünkü nanocu şiir kuramının her türlü etik kriterinin temelinde estetik değer yatmaktadır.

Yani biz nanoistlere göre; estetik olmayan, etik değildir. Bundan dolayı estetik değer taşımayan bir yaratma biçiminin nanoculukta yeri yoktur.

Nanocu şiirin yapısına göre; ardı ardına gelen her sözcükle değişen dil, anlam, düşünce, imge, sezgi zenginliği, ritim, harmoni, rezonans ve akış halinde bir müzikalite oluşturmaya gayret göstermek…

Her dizenin ‘en az son sözcüğü’ ile, ardından gelen dizenin başı arasında bağlantıyı sağlayan sözcüklerin zikzaklar çizerek, nehir gibi kıvrılarak akan bir estetik anlam oluşturmasını sağlamak…

Bu estetik akışın olabildiğince ‘duygu, düşünce, coşku akışı oluşturmasına, anlam çokluğu yaratmasına ve estetik duyuşla ifade edilmesine olanak tanımak’ nanocu şiirin biçim ve içerik özelliklerini gösteren en önemli unsurlardır.

Tüm bunları şiirin parçalarını oluşturan her bir nanoya estetik zorlama yapmadan, estetik hissedişin akışıyla, yine olabildiğince uygulamak nanocu şiirin temel yapısını ve diğer şiir anlayışlarından farkını oluşturmaktadır.

Çünkü nanoist şiir, şairin ayak izlerini, parmak izlerini, ruh izlerini taşıyan psiko-estetik duyuşa ve diyalektik akışa dayalı şiirdir.
Bundan dolayı nanoist şiir anlayışı mekanik, ruhsuz, yapmacık şiir anlayışını reddeder.

Nanoizmin dünya görüşü nedir?

Nanoist şiir kuramı, evrensel insan haklarını ve özgürlüğünü sanatsal ve felsefi ilke olarak kabul etmektedir.

Nanoizm, toplumsal değerleri ve toplumsal gerçekliği onurlu bir duruşla, estetik bir dille ifade etmeyi kendisine amaç edinmiştir.
Nanoizm, hayata yürekli tarafımızdan bakan ve emperyalizme karşı mücadele eden omurgalı insanın dünya görüşünü, sanat alanında temsil eden bir şiir ekolüdür.

Ve yine nanoizm; özellikle faşizmin sözcülüğünü yapan İtalyan kökenli-merkezli, tarih bilincinden mahrum fütürizmin yüz yıllık totaliter kuşatmacı geleneğini, zamanın üç boyutunda at koşturan nanoist sanat devrimiyle sonlandıran hümanizmanın evrensel zaferidir.

Sonuç olarak; bu manifesto ile birlikte dünya edebiyatında ve şiir dünyasında nanoizm adıyla yeni bir şiir ekolünün doğduğunu sizlere müjdelemek istiyoruz.

Bundan sonra nanoizmin daha da zenginleşmesi ve gelişmesi için nanocu yöntemle şiir yazacak olan şairleri, nanocu ekolün temsilcileri olarak aramızda görmek istiyoruz.

Bu ekolün manifestosuyla hareket eden ve edecek olan şairlere aramıza hoş geldiniz diyoruz.

Önümüzdeki sürede yayınlayacağımız şiir kitabımızla nanocu manifestosunun içeriğine uygun tarzda yazılmış şiirlerimizi bütünlüğü içersinde sizlerle paylaşacağımızı da bildirmek istiyoruz.

Eğer nanoist şiir ekolüyle dünya şiirine bir nano büyüklüğünde katkı sağlamayı başarırsak kendimizi bahtiyar sayacağız.

Dolayısıyla bu manifesto ile tüm edebiyat, sanat ve felsefe dünyasına doğum günümüzü 22-ARALIK -2007 tarihi olarak ilan ediyoruz.
Saygılarımızla…

NanoistŞairler Adına Umut Yaşar ABAT


UMUT YAŞAR ABAT KİMDİR?

Nanoist şiir, sanat ve felsefe anlayışının kurucusu ve ilk temsilcisi Umut Yaşar ABAT, 1972 yılında Kars’ta doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Kars’ta tamamladı. 1993 yılında Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne kaydoldu ve 1997’de bu bölümün ilk mezunlarından oldu.

Aynı yıl Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans (master) yapmaya başladı. Immanuel Kant’ın Felsefesi’nde ‘Mekan ve Zaman’ adlı teziyle, 2000 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün de ilk mezunlarından olarak yüksek lisansını tamamladı.

Bu arada; dost dost, turnalar, felsefeci, felsefece, lacivert, berfin bahar, damar, sincan istasyonu, deliler teknesi, dize, patika, paspatur, afrodisyas-sanat, mühür, folklor edebiyat, eğitim, müdafaa-i hukuk dergilerinde ve bazı gazetelerde şiirleri, edebiyat, tarih, siyaset ve felsefe yazıları yayımlandı.

‘Düşünce Merdiveni’ adlı felsefe dergisinin çıkmasına katkı sağladı ve bu derginin çıkması aşamasında yazı işleri müdürlüğü yaptı.

Yazarın 2001 yılında ‘uçurumlar’ adlı ilk şiir kitabı Ürün, ikinci şiir kitabı ‘takvimsiz zamanlar’ ise Kül/Sanat yayınlarınca 2005 yılında yayımlandı.

Ankara demokrasi koordinasyonunda eğitim, gençlik ve kent koordinatörlüğü de yapan Umut Yaşar ABAT aynı zamanda, kısa adı KIBATEK olan; Kıbrıs Balkanlar Avrasya Türk Edebiyatları Kurumu’nun da üyelerindendir.
Nanoist Şair Umut Yaşar ABAT, halen akademik çalışmalarını sürdürmekte ve felsefe, mantık, sosyoloji, psikoloji, bilim tarihi, felsefe tarihi, insan ilişkileri, insan hakları ve demokrasi dersleri vermektedir.

İletişim;

Yorumlar

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 21

‘yukarı’ dedin

Umut Yaşar Oğuzcan...

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 16

‘yukarı’ dedin

bununla ilgili şiirsel örnek hiç yok mu murat yorumumuzu bunlara göre yapmakta fayda var.

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 14

‘yukarı’ dedin

ağdaş kurmuş oturur acılarımın üstüne kadın dikmiş gözlerini üzerime yalnızlık ferahlatmaz içimi kirlenen güzellik kan kusar aynalarda tırmaladığım yüzüm çoğalır hüznüm uçan her kuşun kanadında kaybeder derinliğini serseri sevişmeler

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 32

‘yukarı’ dedin

bunlar fazlasıyla açıklayıcı oldu teşekkürler.

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 35

‘yukarı’ dedin

Evet liman haklı: umut yaşar oğuzcan hatta umutsuz yaşar oğuzcan desek daha iyi olacak galiba.. okuduğumda çok güldüm.. Böyle evrenselci humanist diye başlayan işlerden böyle bir kiç durum bekliyordum ta ki internette biraz işte serkan'ın ve har'ın bulduğu yerlere de göz atınca son günlerde gülmediğim kadar güldüm; hay , Allah da sizi güldürrsün!! müritleri olacaktır, mormonları, moronları olacaktır, saadet zinciri kurulacaktır... humanizmanın evrensel zaferine selamlar.. evrende hiç bir dalga veya frekans kaybolmuyormuş; aramıza hoşgeldin senkron dalga, hoşgeldin geciken humanizm!

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 18

‘yukarı’ dedin

Böyle manifesto çok. Ve açıkçası bir noktadan sonra insan buna bakıp da o yüzyıllık modernizm dalgasının sonunda bize kalanın nasıl büyük bir zul olduğunu da görüyor. Ahmet Oktay birkaç zaman önce manifestoların bireysel reklamdan başka birşey olmadığını söylüyordu, herhalde bunları kastediyordur.

Modernizmin sağladığı imkanları, söz dizimini, aydınlanmanın hani "aydınlık" yüzünü bir kenara alarak birşeyler ummak, ancak saflıkla mümkün olabilir herhalde.

Müritleri olmalı bence. Çünkü teori ile pratik arasındaki uçuruma sığışacak gövdelere ihtiyaç var. Buradan benim çıkardığım ders, modern edebiyatımızın belli bir kesim için çöktüğüdür. Yerle yeksan olmuştur. Bunu farketmeyen herkesi gericiliği ile yüzleşmeye de davet etmek gerekiyor.

İnsan nano teknolojinin ne halta yaradığına bakar önce.

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 16

‘yukarı’ dedin

Tüm bu gülme efekt ve reflekslerimiz bittikten sonra, kaşlarımızı çatmadan oturup düşündüğümüzde, bu manifestodan bir ders çıkarabiliriz. Bakın şöyle ters köşe bir şey yazacağım:nanoizm dedikleri tolkien masalı vari bildiri bir ücra kiçidir; ücra'nın kiçleştirilmiş halidir. Bu bile yeni ücra sürecinde kendimize rağmen ücra'yı dönüştürmemizi gerektirir.

Özel harflerin küçük harfle yazılmasından tutun da çoğul anlamlara kadar tüm maddeler ücra'nın poplaşmış bir tarafına göndermede bulunur. Yalnız nanoizm'in gönlü gani bir anlayış rolü yaptığını dada'yı ve letrizm'i doğrudan reddetmesinden anlamak mümkün. Dada tarihsel avangarddır ama öyle hemen kenara atılacak bir akım değildir. Anti emperyalistler anladık ama psikolojik içgüdüselliğe karşılar çünkü humanistler! Milyonda bir(nano) diyen bir akımın bu psikolojik içgüdüselliği yok sayması kendi ilkelerine ters görünüyor; Senkron dalga demiştim çünkü ritim-harmoni-rezonans diyorlar kendileri.. Yani insanın estetikleştirdiği her şey, anlamlandırdığı her şey! Peki disonanz olan nonharmonik diziler ne olacak? Artık bu diziler de aklileştirilmedi mi? Yoksa, nonharmonikler de harmonik olarak görüldükleri için mi bahsi geçmiyor tabii ki bunları bilemiyoruz.

Şimdi tüm bunlar evrensel insan modelinin ulvileştirildiği yeni bir romantik dönemi hatırlatıyor bana.. Niall Lucy'nin dediği gibi postmodern süreç yeni bir romantikleştirme dönemi midir bu soru tüm kiçleştirme mekanizmalarına içkin bir şekilde işlemektedir.

Kiç olanı kiç olmayandan ayıracak en önemli unsur şudur: sunulan model evrensel soyutlamalara saplanmadan ne kadar evrensel-yerel arasındaki döngüyü canlı tutuyor. Bu soru sorulur sorulmaz yanıtı arandığında çelişkiler ve fetişleştirmeler görülecektir. Akış derken psikolojik dürtülerin bu akışın bir parçası olduğu göz önüne alınmayacaksa ve bu dürtülerle toplumsal olgular arasında bir bağ yok sayılacaksa senkron dalga belli bir grubun aklileştiridiği bir kapalı devre senkronizasyonunda işlemeye mahkumdur ve dışında kalan her ses de gürültü olarak görünecektir.. Peki nerede özgürlük ve nano? Adından başka?

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 17

‘yukarı’ dedin

Bir kere bu kadar "toptancı" çözümleri, şiirin perakande yapısının kaldırıp kaldıramayacağı sorunu var önümüzde. İkincisi, şiirin, sadece bir edebiyat türü olması ve bundan başka da uzun zamandır pek bir şey ifade etmemesi, edememesi gibi durumlar da var önümüzde. Kabul edelim etmeyelim, ben şiire bu tür dambıllar takılmasından hiç hoşnut değilim, işe yaramıyor.

Bu tür denemelerde, girişimlerde modern manifesto yazımının hastalıkları aşılamıyor. Bu kadar toptancı şekilde yaklaşmak, toplumu filan değiştireceğine, bunu edebiyatla yapabileceğine olan inanç tuhaf -ki üstübal'ın romantiklik eleştirisine denk geliyor. Aynı sistemden beslenerek, o sistemi değiştireceğine inanmak, yedeğine "yorum, anlam, dize yerine nano, kelime yerine nano vb." gibi notasyon cinlikleri yapmak da işe yaramıyor, yaramaz. Metnin iddiasını kaldıracak bir kültürel yapımız olmadığı gibi, hiç bir yerde, bir birim ya da yapı üzerine bu kadar yük bindirecek bir cüret/malzeme yok. Artı şu da yok; şiirde birikmiş anlam silosundan vazgeçmek yok, yorum, diyalektik gibi aslında hep ikili (binary) bir düzenek sunan yöntemlerden vazgeçmek yok, yeni değer yaratmak yok, şiirin malzemesine iliişkin sorunsalların hiç biri yok. Aslında ne mimari, ne sinema ne de başka birşey yok. Sadece bir köstebek gibi kafayı şiire gömmek var.

Bu modernitenin ve ona bağlı olarak çöken tüm projelerin bir müzesi olabilir ancak. Bir nevi şaka müzesi.

Ben, bir şaka yapıldığını düşünmeye başladım. Bu şaka öyle değil mi? Şaka değilse, nanoistlerin bir şekilde Kant sonrası dünyaya - o sırıtan nümen ifadesi- Hegel'e, Haydeger'e, Niçe'ye filan gelmesi gerekiyor. Belki o zaman bu tarihsel kiç'in içinden çıkılabilir.

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 24

‘yukarı’ dedin

Roma'yla mı ilgili, bildiri, benim de bir bildirim ama ismi nonus pactus: Bağ'ş edildi Roma'ya, bu yazıyı okumadan önce yazıldı. Nonus'u tuttu... Sokrates Romalı değil mi? Yok Osmanlı galiba, aşağıdaki yazıya bakılırsa...

Tarifi imkansız aşk ve zulmün bayrağını yırtan bir isyandır şiir. İnsan özgürlüğünün ve özgünlüğünün şahikasıdır şiir.

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 17

‘yukarı’ dedin

"Tarifi imkansız aşk ve zulmün bayrağını yırtan bir isyandır şiir." demişsin mesela, " İnsan özgürlüğünün ve özgünlüğünün şahikasıdır şiir.". Gerçekten? Ve nerede? Hani? Bu kadar büyük mistifikasyonlara gerek var mı? Alt tarafı şiir, nedir yani? Bir cep telefonunun yapabildiğini yapamayacaksa..

Şiir metni mi, yoksa bir edebiyat türü olarak şiir mi, yoksa Poïesis mi, şuur olarak şiir mi? hangisi bunlardan? Genelde böyle pat diye dalmak istemem ama, nanoloji, soylu yenilikçilik ya da yeni bütüncülük gibi şeylerin en büyük derdi de bu zaten, "şiir şudur". Şiir şudur diye birşeyi -ucu ne kadar açık olursa olsun, ortaya atabilmek, şiirin yerine başka bir halt konamadığının göstergesidir.

Felsefe bölümündekilerin matematik öğrenmeden önce Kant öğrenmeleri de ayrı tuhaflıktır ya onun da konumuzla ilgisi şimdilik yok.

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 25

‘yukarı’ dedin

Bu manifestonun etik-estetik arasındaki korelasyona göndermede bulunması iyi hoş da dikkat ederseniz bu anlayış şiir içi hiç bir teknik ya da yöntemsel soruna ya da çözüme dikkat çekmiyor.. Mesela hangi estetik? Şiirsel yapıya nasıl bakılıyor pratikte? Sadece ruh, özgürlük, çoğulluk gibi aşkın kavramların gölgesinde ilerleyen bir kutsal-metin havasında... Kutsallığı da mesihyanlığı da herkesi nanoist davranmaya veya yazmaya çağırmalarından anlaşılıyor zaten.. Mekanik,ruhsuz ve yapmacık metinlere kapalı olduklarını söylediklerinde bundan neyi kast ediyorlar? İmgeci soyutlamacı şiiri mi yoksa deneysel denen ne idüğü belirsiz (!) şiiri mi? Bu kutsallığın günahkarları kimler, gavurları nerde saklı!

Dünya şiirine katkı diyorlar, bahtiyar olacağız eğer olursa falan.. Her ülkede bu tarz zıpçıktı manifestolar vardır, bizde yoktu! Hoşgeldin nanoizm, nerde ve nasıl yaşatılıyorsan!

Bir anlamda biz de burada reklam yapmış olduk değil mi... yeter artık bu soğuk şaka, işimize bakalım..

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 15

‘yukarı’ dedin

Ben de elbette doğum tarihini, manifesto yazarının doğrum tarihine eşitleyen bu "global" mutu fazla uzattığımızı düşünüyorum. Ama bu, biraz nezaketle ilgilidir. Ne kadar saçma, ne kadar ahmakça veya ne kadar kurnazca olursa olsun, bu tür metinlerin altında, bu metne bakanları belirleyebileceğimiz bazı ipuçları da olabilir.

Uzatmadan söylemek gerekirse, nanonizm, soylu yenilikçi şiir , yeni bütüncülük ve daha bir sürü manifesto modernizm, modernite, modern gibi kavramların bizde ne kadar anlaşılmadığını göstergesidir sadece. Bu insanlar ve kuşaklar "konuyu" bilmiyorlar ve bende öyle bir izlenim bırakıyorlar.

Artı bu tür manifestoların yazılma ihtiyacı şunu da gösteriyor, o kadar anlı şanlı resmi edebiyat tarihimizin süreçleri aşılamamış, demek ki garip bildirisi, demek ki ikinci yeni, demek ki toplumcu gerçekçi şiir bugüne kadar hiç bir halta yaramamış..Bunu itiraf ediyor bu metinler.

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 27

‘yukarı’ dedin

Şiir her zaman manifestonun belirleyenidir, şiire baktığınızda o manifestonun anlamını, değerini bir yere oturtursunuz! Tüm inceliklerimizi devreye sokarak söylersek manifestodaki maddeler şiirsel karşılıklarını romantik düzeyde karşılamış. böyle bir sonuç çıkarıyorum ben.. Ama şunu da görelim, garip bildirisi de bence o dönem yazılmış garip şiirinin çok ötesindeydi. Bugün biz garip şiirini tüketiyoruz, poplaştırıyoruz toplum olarak yoksa bildirisini değil. Bildiri çok daha sonralara ışık tutabilecek bir metin olarak duruyor ya da sonraki süreçleri besleyebilecek bir üst-metin olarak (elbette günümüzü aydınlatacak bir metin olarak göreceksek bu ancak çağdaş bir metin için kör-metin olarak karşılaştırma amacıyla kullanılabilir).. Elbette bugün İkinci Yeni iktidardır diyen bir kesim varsa eğer bunu şiir camiamıza atfetmeliyiz yoksa şiiri bir şarkı sözü düzeyinde algılayan ve seven bir toplum için değil.. Belki bu bilginin tüketilmesi ile ilgili bir sorundur, buralarda emosyonel tüketim zihinsel tüketimden daha önde gidiyor gibi. Dolayısıyla böyle bir nanoist manifestonun şiir pratiğinde nasıl karşılanacağına hükmetmek çok zor(mu) toplum tarafından..

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 8

‘yukarı’ dedin

Bu konu her ne kadar kabak tadı vermiş olsa da, ben şimdi farkettiğim bir bilgiyi de size ulaştırayım dedim. Nanonizm ile ilgili metinde şu ifadeler geçiyor:

3- Ayrıca konuyla ilgili olarak Türk Dil Kurumu’na da bilgi verilmiş olup 11-12-2007 tarih ve 4519 sayılı evrak ile gerekli resmi tanınma işlemleri başlatılmıştır

.

Bu nasıl birşeydir? Devletin bir kurumu (dille de ilgili olsa bürokratik bir kurum) ile herhangi bir fikir akımının kuracağı böyle evraklı, numaralı ilişki herhalde ilk edebiyatımızda?

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 34

‘yukarı’ dedin

Evet resmen bir sistem yaratıyor adamlar.. isim ve patent hakları da elde edildi mi tamamdır yani.. Nanokratik demokratik ve bürokratik olan'ın kaynaşımı ile sağlanacak nasılsa! Bilmem ki ben bürokrasinin içinde hay aksi dedikçe insanlar hala niye bürokrasiyi, kurumlarını,işlemlerini ve işlevlerini bu kadar ciddiye alırlar, Bürokrasi şöyle bir şey (sabah başıma geldi anlatayım), farz edin ki resmi bir evrağın altına onu paraflayacak yetkili amirin ismini mahsustan ya da bilmeyerek yanlış yazdınız, o belge bütün imza sircülerlerinden geçip hiç bir sorun olmadan imzalanıp elinize o haliyle döner ve kayıtlara öyle de geçer.. yani bir yanlışın kayıtsızlıkla sonsuzlaştırıldığını veya ötelendiğini görmek içten değildir.. nanoizm ötelenmek istiyor anlaşılan: nanokrasi olmak! yahu bu konunun üzerine çok gidiyoruz ya bunlara karşı olduğumuz gibi bir sonuç çıkacak diye korkuyorum: halbuki kendi adıma ben hiç bir şeyin antibez'i olmak istemem.. leke sökücü hiç değil..niye sileyim camdaki lekeyi, cam benim camım değil! ancak başka bir camdan nanoizme nanik yapmak eğlenceli geliyor! çocukluk işte benimkisi!

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 15

‘yukarı’ dedin

Boşuna boşuna bu sitenin tepesinde "vogonlara göre değil" yazmıyor. Otostopçunun Galaksi Rehberi'nden;

Here is what to do if you want to get a lift from a Vogon: forget it. They are one of the most unpleasant races in the Galaxy- not actually evil, but bad-tempered, bureaucratic, officious and callous. They wouldn't even lift a finger to save their own grandmothers from the Ravenous Bugblatter Beast of Traal without orders signed in triplicate, sent in, sent back, queried, lost, found, subjected to public inquiry, lost again, and finally buried in soft peat for three months and recycled as firelighters.

The best way to get a drink out of a Vogon is to stick your finger down his throat, and the best way to irritate him is to feed his grandmother to the Ravenous Bugblatter Beast of Traal.

On no account allow a Vogon to read poetry at you.

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 37

‘yukarı’ dedin

Vogon bürokrasisi hiç yabancı gelmedi bana... ben zaten onun içinde kalmışım bile! Memurlara görgü kuralı dersi veriyorlar şimdilerde.. bürokrasi kendisine karşı olabilecek hareketleri minimalize etmekle kalmıyor onu kendi vogon savunma sisteminde aklileştiriyor! ben bu dersi hiç almadım ve almayacağım; bu konuda kararlıyım, ben matrix'e dahil olmayacağım.. bu meseleye nerden geldik? gidenler anlatmıştı: abi, parmaklarını sallayarak anlatmak hiç iyi bir şey değilmiş! ama bir yandan da beden dilinden bahsediyorlar nasıl etkin bir şekilde kullanılacağından falan.. Yemezler, kimi kandırıyorsunuz! Bırakın da o dili nasıl kullanacağıma ben karar vereyim,değil mi ama! yalnız yukardaki parçayı okuyunca vogon doğasına ve bürokratik davranışına ilişkin bir aydınlanma yaşadım..

The best way to get a drink out of a Vogon is to stick your finger down his throat

deyince mesele belli oldu: görgü kuralı adı altında parmak eğitimi veriyorlar, boğazlarına kaçmasın diye!

Ücra-Şiir gördüklerinde korkuyla kaçmaları da bundanmış demek!

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 18

‘yukarı’ dedin

Müjde! Mesih (pardon mehdiydi değil mi!) kutsal kitabıyla inmeyi başarmış... Nanoist şair Umut Yaşar Abat'ın nanoist şiirlerini Kanguru yayınları basmış.. Başarılar!

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 42

‘yukarı’ dedin

Burada, bu tür hareketlerde şunu gözlemiyorum ben. Sistem, önce kendisine düşman olarak bellediği şeyin gücünü gördüğünde, ona karşı geliştirdiği her strateji ile yeni ve görünmez bir katman yaratmaya başlıyor.

Bana çok şaşırtıcı geliyor, örneğin işin içinde görsellik, imge vb. laflarla dolu şeyleri görmek. Komik bir kere. Bundan 5 yıl önce ne görsellik, ne imge, ne yazı ne de başka bir halt düşünmemiş insanların birden bire, böyle şeylerle hemhal olmaya çalışması, nanonizm örneğinde olduğu gibi iyi düşünülmemiş, ucu bucu belli olmayan metinlere dönüşmesi bana sistemin o uzaklığı kapatmak için gereksiz katmanları üzerimizde saldığını da düşündürüyor.

Heves'te de bu oluyor, "" şeysinde de. O katmanlar, giderek şeffaflaşacak ve kendilerini komik hissedene kadar meşru sayıldıklarında da, buradaki işin değeri herhalde anlaşılacak.

Komik bu komik.

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 22

‘yukarı’ dedin

Google marifeti ile bir kısmını çevirttirdim, nasıl duruyor diye. nasıl durmuş?

According to Nanocu understanding poetry, to create a single nanodan hundreds of nanodan may also occur.

With a brand new school in the world literature Nanoizm literature and poetry and to create understanding of the birth of the nano words, the etymological meaning of the word based on the above as; a-) Poetry of the aesthetic sense, possibly even a billion different opinion and widening the road to go ' b-) were R to increase with every word, every string of poetry to create new meanings and meaning connections' c-) of the object to the text of any inherent meaning (mündemiç) to act with the awareness that aim. However, the assessment of the poem by making hermeneutik, poetry and literary text to transandent (love, müteal) you want to open the way meanings are installing. Because we nanoistler, literary texts, and especially in poetry, as well as a deep sense of meaningfulness are trying to create abundance.