Sözlükteki şiir tanımı

Birincil sekmeler

Çok iyi!
45
O kadar iyi değil!
-34

TDK'ya , şiirin neliği ile ilgili elbette şu aşağıdaki tanımları bulursunuz;

şiir Ar. şi¤r a. ed. 1. Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi, manzume, nazım, koşuk: “Halk şiirinden, divan şiirinden değil, şiir mefhumundan, sadece şiirden bahsedeceğim.” -N. Ataç. 2. mec. Düş gücüne, hayale, imgeye, gönle seslenen, anı, duygu, coşku uyandıran, etkileyen şey: “Burada herkes kendi gönlünden olduğu kadar bu tabiatın içinden gelen bir şiiri dinler.” -A. Ş. Hisar. Güncel Türkçe Sözlük şiir Fr. Poésie (deyiş) Seslerde, taylamlarda ve uyumlarda gösterdiği güzel bağdaşmalarla ve taşıdığı hayal, duygu ve fikir buluşlariyle bizde canlı duygulanmalar izlenimler ve heyecanlar uyandıran nazım veya nesir halindeki edebiyat türü. BSTS / Edebiyat ve Söz Sanatı Terimleri Sözlüğü 1948 Şiir Köken: Ar. Cinsiyet: Kız 1. Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan edebî anlatım biçimi.2. Düş gücüne, hayale, imgeye, gönle seslenen, anı, duygu, coşku uyandıran, etkileyen şey.

En azından bir tanımı varmış diye düşünülebilir ama ben yine de bu tanımın oldukça tarihsel olduğunu, yazılı kültür namına pek az şey taşıdığını, "ses" vurgusunun geliştirilemeyecek derecede donduğunu düşünmeye başladım. Belki başlangıç tanımı olarak anılabilir, ama sözlükteki şiir tanımının daha da genişletilmesi gerekiyor.

Forumlar: 

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 4

‘yukarı’ dedin

fransızlarla arapların şiir tanımları da aradaki anlayış farklarını ortaya koymaya yetiyor. belki de bu yüzden şiirsel yerine poetik deyince daha iyi izlenim veriyor.

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 12

‘yukarı’ dedin

Bir nedenle gelip tekrar baktım da tanımlara.. Burada çok başka sorunlar da var zaten. Birincisi TDK tanımları zaten tutarsız ve kullandığı dil de öyle.. Taylam ne mesela.. Bakıyoruz Fr. Rythme yerine önerilmiş. Kökenine bakıyoruz, taylamak diye bir şey var. Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü'nde geçiyormuş. Burdan mı taylıyoruz bilemedim. Ama bu arada TDK tanımlarında ritim ritim olarak da kullanılıyor aynı anda. Ayrıca TDK tanımına göre dizeli olacak şiir diye bir şart da yok demek ki.. Nazım veya nesir olabildiğine göre... Üstelik tanımların tarihlerine, örneklerine bakarsanız A. Ş. Hisar 63'te ölmüş, N. Ataç 57'de. Adı geçen bu sözlük "Edebiyat ve Söz Sanatı Terimleri Sözlüğü" 1948 tarihli, yine TDK'nın Fransızca'dan aktardığı bir sözlük. Bu sözlükte üstte yer alan tanımın haricinde ikinci bir şiir tanımı daha var altlı-üstlü TDK burdakini tercih etmiş ama o da şöyle: ... poésie: nazım: hecelerin sayısı, vurgusu, uzunluk veya kısalığı gibi herhangi bir bakımdan taylam (rythme) meydana getirecek şekilde kelimeleri düzenli olarak dize, beyit ve koşuk şekillerinde görülen deyi kılığı. (Nazımlama, versification, nazımlamak, versifier, nazımcı, versificateur) ... Deyi kılığı ne mesela? ... Ya da 3. tanımda geçen cinsiyet: kız.. ne demek? Böyle bir cinsiyet mi var? Anlaşılan TDK da "kadın" demeye çekinenlerden. Nazım'a baktığınızda da arapçadan geliyor ve cinsiyeti: Erkek, oğlan filan değil yani.. Ama öteki, kız.. Ya da 2010'da "eril ya da dişil" demek de bir seçenek gibi gelmiyor onlara demek ki... ... Kısacası bu tanımlar kendi başlarına da gayet sorunlu yani. Burdan yola çıkmak pek akıl kârı görünmüyor. Yani TDK'yı tek dayanak noktası olarak olmak. Belki olası bütün şiir tanımları taranıp bakılmalı...

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 22

‘yukarı’ dedin

ben TDK'ye sordum. solak var da neden sağak yahut sağlak gibi bir kelime yok diye. cevabları "insanlar çokluk sağ elini kullandığı için böyle bir kelimeye ihtiyaç yoktur." oldu. mantığlarını seveyim, onları gidi... ulen madem ihtiyacımız yok niye öyle taylam, taplam gibi saçmalıkları uyduruyorsunuz. hadi uydurdunuz, o zaman bunu da uyduruverin bari de insanlara sağ elimizi kıllandığımızı rahatlıkla, göğsümüzü gere gere söyleyebilek.

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 19

‘yukarı’ dedin

Korkudan mı, yoksa dehlendiği kapıya gidip siftinmeyi erkekliğine yediremediğinden mi. Bilmiyorum. (metin eloğlu'nun bir öyküsünden)

hece ve durak bakımından denk ne yav, yeni hece şiiri bile böyle değil. Yok ritimli sözler, yok anlatım biçimleri, yok edebi, yok bütün, yok uyum, yok sembol... tanımın her sözcüğü arızalı. ama hertz'in 2. sayısında bunları rezil rüsvay etmedik mi.