Eskiçağ'ın en önemli yazı malzemelerinden birisidir. Anavatanı Mısır'dır. Hemen hemen 1000 yıl boyunca Akdeniz çevresinde ortaya çıkan uygarlıkların günümüze kadar aktarılmasındaki en önemli araç niteliği taşıyan bir kâğıttır. Bu kâğıdın elde edildiği bitki “papyrus” (eski yunanca: papuros), maydonozgiller (cyperus papyrus linnaei) familyasından bir bitkidir. Üç dört metre yüksekliğindedir. Hiyeroglif yazı ile “djet” olarak ifade edilir. Aşağı Nil vadisinde ve özellikle delta bölgesinde yetişir. Papirüs MS 8. yüzyıla kadar kullanılmış, arapların fetihleriyle kullanımı daha geniş bir bölgeye yayılmış ve MS 9. yüzyıla kadar kullanımı devam etmiştir. Heredot, papirüsten:
“papyrusa gelince, bu bir mevsim bitkisidir, su birikintileri içinden toplandıktan sonra sapını keserler, saptan aşağı kalan ve bir dirsek uzunluğunda olan yeri yenilir ya da satılır, sapı başka işlerde kullanılır”
şeklinde söz etse de papirüsün kâğıt olarak kullanıldığından söz etmez. 1) Plinius ve Theophrastos da papirüsten eserlerinde bir bitki olarak uzun uzun bahsederler ancak onlar da kâğıt olarak kullanımına değinmezler. Theophrastos'un anlatışına göre:
“Papyrus derin suda değil, sadece iki kol boyu ve bazen de daha sığ olan derinliklerde yetişir. Kökün kalınlığı güçlü bir erkeğin bileği kadardır; genişliği ise dört kol boyu uzunluğundadır. Bizzat toprakta büyür ve balçığa doğru kökler çıkar ve çıkan saplar “papyrus” adını alır. Bunlar üç köşelidir ve yaklaşık on kol boyudur. Kullanışsız ve zayıf bir ucu vardır ve meyva vermez ve bu saplar pek çok noktadan bitkinin büyümesini sağlar. 2)”
3)Bu konuda Mısırlıların çok detaylı bilgi vermemelerine rağmen duvar resimlerindeki papyrus hasadına ilişkin resimlerden bazı verilere ulaşılmıştır. İlk önce bitkinin özü (bublos, biblos) 2-3 metrelik sapı boyunca bir iğne ile ya da yarıcı bir alet yardımıyla çizilerek çıkartılır Gövde kesici bir alet yardımıyla tabakalara (philyree, schidae, inae) ayrılır. Sağlar 40 cm kadar kesilir, kabukları soyulur. Tabakalara ayrılırken tabakaların enine olmasına ve kırılmamasına özen gösterilir. Dikey tabakaları en uzun olanlar en iyi kalite olarak sayılır. Kabuğun hemen altında olanlar daha ince ve esnek oldukları için en iyi kalitede olanlar sapın merkeze yakın kısmından sağlanır, kabuğa yakın olanlardan ise düşük kalitede kağıt elde edilir. Elde edilen tabakalar eğimli özel bir masada biri diğerine ters yönde olacak şekilde, dik açıyla, yerleştirilir. Bitkinin kendi özsuyu yardımıyla zıt yönlü iki tabaka vurularak ya da preslenerek düzleştirilir. Herhangi bir yapıştırıcı olmaksızın tabakaların kaynaşması konusunda Nil suyundan destek alınarak tabakaların nemlendirildiği varsayımlardan biridir. Tabakaların boyutları papyrusun boyutuna göre değişiyordu. İyi kalitede elde edilen beyaz renkli papyrus yapraklarına mürekkep ve kamış kalemlerle (calamus) yazı yazılabiliyordu. 37-38 cm genişliğinde olanları vardır. En iyi yapraklar rulonun başına kötüleri ise sona konuluyordu. Plinius da yapım aşamaları üzerine şöyle demektedir:
“Her çeşit kâğıt, Nil suyu ile, yapıştırıcı etkisi bulunan kirli sıvı ile ıslatılmış bir tahta üzerinde yapılırdı. İlkni bir sert masa üzerine seriliyor, her iki ucundan kestikten sonra düzeltiliyor, sonra da papyrus boydan boya işlem görüyordu. Bir sonraki basamak, onu presde sıkıştırmaktı ve tabakalar güneşle kurutuluyor, sonra bir araya getiriliyordu. Bir sonraki basamak ise, tümünün en kötüsü olan aşağı kalitedekileri hazırlamak ve ayırmaktı. Bir ruloda yirmi tabakadan fazlası hiçbir zaman olamazdı. 4)”
Birbirine dikey tabakalarla elde edilen kâğıt, düzleştirildikten sonra yatay olan şeritlerin bulunduğu ön yüz (recto) ve dikey olan şeritlerin bulunduğu yüz ise ters yüz (verso) oluyordu. Düz lifli yüzeyler üzerinde calamus'un sivri ucu daha kolay hareket ediyordu. Her bir kâğıt yaprağına “plagula” deniliyor ve kalite kalite ayrılmış olan kâğıtlar yirmişer yaprak şeklinde paketleniyor, fiyatları da kalitesine göre değişiyordu. Plinius k'ağıdın mürekkebi daha iyi emebilmesi için bazı başka işlemlerin de yapılması gerektiğinden söz eder. Perdahlama sırasında kâğıdın parladığını ve böylece mürekbebi almadığını, kâğıt nemli kalırsa ve iyi işlenmezse küflenme olabileceğini, ayrıca yaprakların bağlantı yerlerine de dikkat edilmesi gerektiğini belirtir. Kâğıt üzerindeki pürüzlerin giderilmesi için fildişi ya da denizkabuğu bazen de abanoz ağacından yapılmış aletler kullanılır. Martialis bu konuda “Mareotis saızının yüzeyini denizkabuğu ile düzeştir: kamış-kalem bu engelsiz yolun üzerinde koşacaktır” demektedir. Martilias, Epigr. XIV, CCIX. Ovidius da kendi kitabına ithafen yazdığı bir şiirde sünger taşı ile cilalamaktan söz eder: “Senin iki ucunu sünger taşı ile cilalayarak kolay kırılmaz hale getirelim.” 5)
İlk zamanların en kaliteli kâğıdıdır. İnce ve geniş yüzeylidir. Bu kâğıda (khartes hiratike, charta hieratica) ve krali (basilike, regia) da deniyordu. Genellikle kutsal kitapların yazımında rahipler tarafından kullanılıyordu. Mısır'ın Roma eyaleti olmasından sonra Augustus onuruna “Augustus kâğıdı” da (charta augusta) denilmişti. On üç parmak genişliğindeydi.
(charta livia) İmparator Augustus'un eşi Livia'nın adı verilmiştir. Augusta'ya göre ikinci kalitedir. Ondan daha geniş ama daha incedir.
(charta amphitheatrica) İskenderiye'deki amphiteatrumun yakınında üretildiği için bu ad verilmişti. Dördüncü kalitede ve dokuz parmak genişliğindeydi. Ancak Fannius adlı birisi bu yaprakları özenle işleyerek ve incelterek birinci kaliteye yükseltti ve ona “fannius” adını verdi. Böylece fannius on parmak genişiğine ulaştı ve iyi kalite bir kâğıt olarak kabul edilmeye başlandı.
(charta saitica) Adını üretildiği yer olan Mısır'daki Sais kentinden alır. Düşük kaliteli kırpıntılardan elde edilir. Yedi sekiz parmak genişliğindedir.
(charta taenotica) İskenderiye yakınlarındaki Taeneotica'da üretildiği için bu adı almıştır. Kabuğa en yakın yapraklardan yapılır. Yaprakların ağırlığına göre satılır. Kabuğa yakın olması nedeniyle lilfidir. Altı ila sekiz parmak genişliğindedir.
(charta emporetica) Yazı yazmaya uygun olmadığı için ambalajlamada kullanılan bir türdür. “katlanmış kâğıt” anlamını taşıdığı için “eşyaların kâğıdı” da denilmektedir. “Pazar kâğıdı” olarak da anılır. Altı parmak genişliğindedir.
(charta corneliana) İsidorus'un, Suetonius'a dayanarak söz ettiği bir türdür. Augustus zamanında Mısır valisi Cornelius Gallus'u onurlandırmak için bu ad verilmiştir. Plinius metinlerinde bu kâğıttan bahsedilmez.
(charta claudia) Geliştirilmiş bir türdür. Augustus kâğıdı çok ince olduğu ve zaman zaman bu nedenle hasar gördüğü için ikinci kalitede ve daha kalım olan bu kâğıt üretildi ve adını imparator Claidus'tan aldı. Yaprağı 30 cm genişliğindeydi.
(charta delecticia) Ambalaj için kullanılıyordu.