Yasakmeyve’yi google’da aradığınızda ana site çıkıyor ve şöyle bir ifade görünüyor: “Modern şiir üzerine düşünen, çalışan ve ulusal olarak yayınlanan iki aylık Türkçe şiir dergisi.”
Derginin künyesinde ya da kapağında böyle bir ifade/ibare yok aslında.. İnternet için bir öntanım olarak konulmuş sanırım.
Bir önceki dosya konusu “şair ve korkusu” idi.. cılızdı.. bu sayının konusu da “şair ve sigarası”.. tamam, sigara bizim milli bir şeyimiz neredeyse ve neredeyse yazan herkes, sigara müsaade ettiği sürece de kullanıyor da.. yine de insan başka şeyler beklemiyor mu bu ifadelerden..
Yorumlar
Bana göre yasakmeyve çok
Puanlar: 12
‘yukarı’ dedin
Bana göre yasakmeyve çok zayıf ve etkisiz bir dergi olarak yayın hayatını sürdürüyor. Dosyaların böylesine havada kalmasının sebebi de bir meselesi olmadan bazen populist tavırlarla seçilmiş olmalarından kaynaklanıyor. Enver Ercan'ın nasıl bir şiir görüşü olduğunu daha doğrusu olup olmadığını bilmiyorum; o yüzden dosyaların neden böyle eğreti durduğu konusunda fikir beyan etmek anlamsızlaşıyor. Keşke başka bir meslek alanında faaliyet gösterseydi Enver Ercan daha başarılı olurdu.
Aslında bir tarafta Varlık'ı
Puanlar: 30
‘yukarı’ dedin
Aslında bir tarafta Varlık'ı bir tarafta TYS'yi önceden Siyahî'yi şimdi yasakmeyve'yi yeni ek karakalem'i ve yasakmeyve şiir kitaplarını (ki aynı kan kaybı son dönem çıkardıkları şiir kitaplarında da var bence) filan düşününce sadece Enver Ercan'a bir şey diyesi gelmiyor insanın... Hele yasakmeyve'de filan, o imkânlarla bir ekip olması gerekiyor galiba daha farklı olması için. Ama belki de hemen hemen her yanımızdaki "tatsızlık"tan onlar da herkes/hepimiz kadar nasip almış görünüyorlar... Yani bir şekilde merkez olmamaya çalışarak merkeze oturmuşken başka bir şey bekleniyor.. Yoksa işte t-onlarca dergi var irili ufaklı, ama yine de böyleyiz... Her şey bir noktada sıkışacak gittikçe ve sonra n'olucak bilmiyorum.. Acaba toptan vaz mı geçeceğiz?
Dergilerin ve yayınevlerinin
Puanlar: 19
‘yukarı’ dedin
Dergilerin ve yayınevlerinin durumu -en azından içinde az çok olduğum için biliyorum ki- kriz ya da ekonomi ile ilgili değil. İçerik ve tutum olarak bayır aşağı gitmelerinin sebebi eğer kriz ya da ekonomi gibi konsa da, bu çıkmazı kendimiz yaratıyoruz. Bakın, ben yıllardır, internetin en azından insanlara bir şeyleri duyurmak için aşırı yeni ve ellenmemiş ve masrafı az bir ortam olduğunu söylemeye çalışıyorum. "Tekno Dünya" diye aşağılayıp bir kenara teorik olarak atılan bu AĞ ile ilgili verilere biraz göz atsa bizim edebiyatçı yayıncılarımız belki de işler çok daha keskin şekilde düzelebilirdi. Hece'de bir yazı yazdıydım herhalde bugüne kadar dağıtımcı denen şeyden bahseden ilk ve tek yazıdır edebiyat dünyamızda. Ne oldu?
Örneğin bu yılın ilk altı ayında;
"2009 yılının Ocak –Ağustos döneminde mektup, telefon ve internet üzerinden yapılan alışveriş, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16.9 artarak 12 milyar 146 milyon TL’ye ulaştı.
Bu dönemde sanal ticaret geçen yıla göre yüzde 5 artarak 5 milyar 397 milyon TL oldu. Sanal mağaza sayısı ise yüzde 12.6’lık artışla 20 bin 153’e yükseldi." (veriler burada)
İmdi, bütün bu göstergeler önümüzde dururken, hala ve hala 1980'lerin yarattığı o dar dağıtımcı, tanıtımcı ve ulaştırıcı mecrayı bırakıp, neden bu tarafa geçmiyoruz, geçemiyoruz? Çünkü ortada yapısal bir sorun var. Yapısal sorun, örneğin hala 1000 tane okur var diye yola çıkıyor. 1000 tane değil, bu kafayla 300 tane bile şiir okuru yok memlekette, ama Ayşe Kulin'in çıkardığı şiir kitabı bir ton insan tarafından satın alınıyor.
Yasakmeyve'ye gittiğimde, dergiler o ufak büronun girişinde, sol tarafta yığılı idi tavana kadar. O arşivi eritmek için kullandığımız yöntem, bunları a) ideefixe ve kitapyurdu üzerinden %50 indirimle satmak takım olarak, b) kütüphane ile anlaşarak oraya göndermek oldu. Arşivler eridi, dergi kütüphanelere gitti ve o ufak alan da bize kaldı.
Bizim edebiyat piyasamız genişledi, farkında iseniz. Öyle veya böyle roman yazarak geçimini sağlayanlar var. Sırf roman da değil, telifle yaşanabilir hale gelindi. Ama biz şairler, örneğin bir derginin şiirlerimize telif ödemesi fikrine bile katlanamıyoruz.
Diyeceğim o ki, bu kafayla bu iş böyle sürmez. Ama bu işi yapabilecek yayıncı şairlerin de çağ atlaması gerekiyor (En azından şiir otobüslerinde birbirlerine dayamayı bir kenara bırakmaları gerekiyor).
Ha içerik mi? Ondan mı şikayet ediyoruz? Sadece birbirlerini okuyan, okur diye önemli bir varlığın ne dediğini, ne istediğini, neyi merak ettiğini bilmeyen, onu dönüştürmek için çaba harcamayan "sivil"leştikçe, muhafazakarlaşan ve askerileşen bir edebiyat kamusundan bahsediyoruz burada. Can sıkıcı dergiler, can sıkıcı ve durmadan tekrar eden dosyalar ve internet üzerinde sadece kavga, dövüş, laf sokma, edebi hırslarını tatmin etmeden başka hiç bir değer üretemeyen şairler, yazarlar! Gerçeği ile sanalı arasında bir fark var mı? Şuradaki dergilere lütfen bakınız, bunları satın almak ve edinmek için ne gibi bir sebebimiz olabilir ve kitapçıda satılan dergilere neden para ödemeliyiz??
Şiir kamusu ve sosyalitesinin
Puanlar: 9
‘yukarı’ dedin
Şiir kamusu ve sosyalitesinin genel durumu ve dergiciliğin sorunları açısından serkan ışın'ın söyledikleri bence de doğru. Fakat sorun matbudan internete geçmekle, dönüşmekle bitmiyor ne yazık ki.matbudan internete geçiş kendi doğallığında ve sürecinde gerçekleşebilir ; oysa zihinsel süreçler kendiliğinden değişmiyor.. Anlayış, disiplin ve çalışmanın sonucu olacak bir zihinsel hoplamaya ihtiyacımız var biz yazar ve şairlerin.. Mesela Enver Ercan örneğinden gidecek olursak Sepp'in de bahsettiği onlarca dergiyi çıkaran bir adam nasıl bir görev bilinci içindedir, nasıl bir entellektüel doyuma ulaşmaktadır? Bu soruyu nasıl yanıtlayacağını merak ediyorum doğrusu. Şimdi dergi yokluğunda Varlık hala varlığını sürdürüyor, yasakmeyve popüler dosyalarla ilgi çekici olmaya çalışıyor, komşu yayınları güzel güzel şiir kitaplarını basıyor; fakat bunların şiir ortamına katkısı nedir, şiir ve edebiyat tarihine, şiirin geleceğine... Enver ercan bir işi yapmış ki öbür işe sarılıyor; daha doğrusu Ercan yaptığı bir işten tatmin olduğunu düşünüyor ki, başka bir işe soyunuyor! Yani zihinsel olarak yaptığı işi iyi bir şekilde yaptığına gerçekten inanıyor demek ki. Ya da telaşla bir şeylere yetişmeye çalışıyor: göz önünde olmaya, görünür olmaya... Şiirde meselesi olan bir adamın tavrı değil bunlar.. Enis Batur da bir misyon adamıydı ama Türk şiiri ve düşünce hayatına kazandırdıkları ortada.. Burada kişileri karşılaştırmayı doğru bulmuyorum ama bir düzey ve nitelik farkını örneklemeye çalışıyorum..
Yoksa mesele matbu ya da internet, ekonomi ya da siyaset değil de zihniyet gibi geliyor bana.. Enver Ercan internet dergiciliğinde şiire ve şiir düşüncesine çağ atlatacak durumda değil bence.. Öyle ki, internette ne düzeysizliklerle ve statükocu anlayışlarla karşılaşıp hayal kırıklığına uğruyor insan! Matbu dünyası yorgun ve hantal bunu kabul ediyorum, internet dünyası kıvrak ve hızlı... Ama bunları kullanan zihniyetlerdeki niyet ve nitelikler bu dünyaların da niteliğini belirleyici duruma geçiriyor..
Evet ama başka bir açıdan
Puanlar: 15
‘yukarı’ dedin
Evet ama başka bir açıdan bakınca da ben bugüne dek E. Ercan'ın orda ya da burda büyük büyük laflar ettiğini, akatalpa ya da sincan istasyonu (ilk aklıma gelenler olarak) gibi dergilerin editörlerinde/editör şairlerinde rastladığımız gibi yani, şeyler söylediğini duymadım, okumadım. Amaç bağcıyı dövmek değil yani... Elbette kaptan gemiden mesul de tayfa da masum değil... Tayfayı kaptan seçeceğine göre o noktada kaptan da masum değil vs... Ters giden şeyler var işte her koşulda... TYS bir yazar örgütü olması; Varlık,tam bir kurum dergisi olması itibariyle zaten kimseye hareket edecek kişisel bir alan ya da gerçekleştirilecek bir vizyon filan bırakmıyordur, bırakmaz, sanmıyorum... Varlık'a rağmen Siyahî (ki onun zemini de başkaydı) ya da yasakmeyvenin, Varlık yayınları varken Komşu yayınları'nın oluşma nedenlerini de tam bu noktaya bağlıyorum. Yani Üstübal'ın dediğinin aksine "bu oldu bitti, bunu da yaparım" diye değil.. Orda olmayan/olamayan şeyler hasebiyle... Ordaki sınırlar belli zaten. Zaten bu nedenle de ne olsa Varlık pek değişmiyor, bu da yerini korumasını sağlıyor kendince... yasakmeyve nereye doğru gidiyor, onu da izleyerek göreceğiz...
Matbuu alanda bir şey düzelmeden internet üzerinde bir şey değişeceğini sanmıyorum. İçerik filan anlamında da.. İnternet sadece belki kısmen dağıtım engelini aşar, masrafları azaltır ama diğer problemler çözülmedikleri sürece internete de yatay geçiş yapacaktır.. Bunun da örnekleri yok mu?
Zor işler... Daha bugün şiir penceresinde "şairleri uzaktan sevmek en güzeli" diyordu edebiyatçılar derneği başkanı.. Düşünsenize 1000 küsur üyesi olan bir derneğin başkanı ve muhtemeldir ki bu üyelerin en az %50'si "şair"... Ha, ben de çoğu zaman şairleri uzaktan sevmeli diyorum ama 1000 küsur üyeli bir derneğe de başkanlık etmiyorum... Ne'yi tutsak elimizde kalıyor, ben biraz da umutsuzum artık bu konularda galiba... Sonuç olarak, henüz teşhis edebilmiş değiliz ki bazı şeyleri çözüme de gidemiyoruz diye düşünüyorum...
Kişinin on parmağında on
Puanlar: 7
‘yukarı’ dedin
Kişinin on parmağında on marifeti olmasını ben de takdirle karşılarım fakat bu marifetler bir hikmete dönüşmüyorsa düşünmek lazım... Burada Enver Ercan'ın ismi de önemli değil, ben bir gerçekleşmeme durumundan bahsediyorum.. TYS 'de başkan ya da görevli olması ile birlikte bu Varlık'taki veya Yasakmeyve'deki görev ve misyonlarında bir sinerji gerçekleşti mi ona bakarım bir okur olarak.. hayır benim gördüğüm bölük pörçük yarım kalmış işler, ucu kapalı kalan dosyalar..
Şükür ki, beylik laflar eden biri değil sanırım, yani ben hatırlamıyorum.. Hiç değilse öyle biri değil diyelim ama zaten mesele kişisel değil icraatla ilgili.. Zihniyetin kendini sinerjik kılamaması ve doğurucu üretici olamaması ile ilgili. Siyahi ise bu çalışmaların içinde en işlevli deneyimdi, siyahi'deki ekibin dinamikliğinden kaynaklanıyordu bu da, Ercan'ın buradaki katkısını bilemiyorum; eğer onun da katkısı varsa kutlamak düşer bize.. Fakat şiir konusunda Enver Ercan'ın yetersiz ve verimsiz kalışını açıklamıyor bu da.. Tekrar ediyorum buradaki mesele Ercan değil bu zihniyettir; Ercan olmasa başka biri de böyle bir kurumsallık ve yapılanma içinde farklı davranamaz.. Belki bu zihniyetin öbeklendiği alanları tartışmak gerekecek..
Varlık'ın ağır ve neredeyse
Puanlar: 32
‘yukarı’ dedin
Varlık'ın ağır ve neredeyse bürokratik yapısını çekip çevirebilmek kolay değil. Oysa Üstübal'ın dediği gibi Siyahi, dergi olarak çıkmadan önce ruh ve kip olarak VARLIK'ın kapağını ve tasarımını değiştirdiği zamanlarda iş başındaydı ve gerçekten iyi dosyalar çıktı. Benim gördüğüm kadarı ile Enver Ercan ve o kadro Siyahi'ye öyle karar verdi. Siyahi de battı gerçi, çünkü bu işler o kadar kolay yürümüyor.
Bir de şu var, tamam Varlık, öyle bürokratik bir dergi, ama Çakmakçı'nın "Varlık yerine Gösteri" diye tutturmasını anlamış değilim ben (şurada gözüme çarptı da). Gösteri'nin günümüz şiiri ile ilişkisi ne kadar olabiliyor (Hasan Akay'ı bir kenara koyarsak)? Ve tuhafı, Gösteri'de çok daha parsellenmiş bir alan var sanki. Neyse.
Enver Ercan'ın benim gördüğüm bildiğim kadarı ile Yasakmeyve'yi çıkarması zaten, şiire daha genç, belki de biraz daha canlı, tekinsiz bir alan açmaktı. Fakat olamadı diyelim. Ya da oldu ama henüz beklenen seviyede değil. Çünkü bir dergiye dosya gönderen kişiler, eğer o dergiyi satın alıp okumuyorsa, hiç okumamışsa, orada bir tuhaflık var demektir. O tuhaflık zaten bizde işin temelinde yatan tuhaflık.
Hamiş: Yasakmeyve'ye bir süre fazla içeriden bakma fırsatım olduğu için zamanında, pek fazla bir şey söylemek de istemiyorum. Benim sezdiğim, gördüğüm, şiir otobüslerinde tepişenlerin çoğunluğunu oluşturduğu bir piyasada, 391 çıkarmak o kadar da kolay değil.
Hamiş numerö 2: Bir de şu var, şairlerimizin çoğu -özellikle belli bir yaşın üzerindekiler- hala dergilerde şiir yayınlamayı bir nefs meselesi falan sanıyor. Dergi ile girdikleri ilişki, tam da böyle faydacı bir ruh halini barındırıyor "şiirimi yayınlasın, başka ne isteyeceğim" diyor. Sanki orası bir panoymuş gibi. Derginin söylem alanı ile ilişkiye hiç girmiyor, dergiyi sahiplenmiyor ya da ne bileyim buna benzer bir aidiyet kurmuyor. Sadece şiirini, yazısını gönderiyor, sonra da çekip gidiyor. Oysa bu böyle midir?
naçizane bir soru isterdim.
Puanlar: 34
‘yukarı’ dedin
naçizane bir soru isterdim. tamamen bilmediğimden, belki de yabancılıktan. nedir yahu bu şiir kamusu. yenir mi? yani şiirinizi eğer bir ikinci kişiye gösterdiğiniz an zaten kamu malı olmeyor mu bu şiir denen şey? gerçi zaten şiir yenen birşey olduğundan bence şiir kamusu da yenebilmeli. zaten ben de yasakmeyvenin sadece adını seviyorum, kimi sayılarında cidden fâideli bilgiler verdiği doğrudur, ben onu da severim. inkar edemem. ama yasakmeyve yenen birşey olmasaydı muhtemelen bakmazdım.
Şiir kamusu: yesen yenilmez
Puanlar: 14
‘yukarı’ dedin
Şiir kamusu: yesen yenilmez satsan satılmaz bir garip orhan veli işte... belki onlar seni beni yer, tahminen.. Ben de yasak meyvenin tadını seviyorum, yasak olan herşey gibi... Yemeyi de uyku kadar seviyormuyuz ne? :) Biz böyle yedikçe uyudukça adamlar ortak şiirler yazıyorlar, netcez şimdi??!!
Şair ve nargilesi gibi bir
Puanlar: 30
‘yukarı’ dedin
Şair ve nargilesi gibi bir dosya olacaksa ben de katılmak isterim. Zaten yasakmeyve'nin modern şiirle alakası, nargile içen adamın kübizmle alakası kadar olabilir ancak.