Söylediklerinize bakarsak Türkiye’deki şairleri yetersiz bulduğunuz yorumlanabilir...
Türkiye’de yazılan şiirler topluma değil de şairlerin birbirlerine yazdıkları şiirlere dönüştü. Kesinlikle insanlığa yazılmış şiirler değil. Son 20 yıldır yazılanlar arasında insanlığa yakın tek bir şiire rastlamadım. Yazılanlar şairlerin küçük, bireysel dünyalarında yaşadıkları hazsal eksikliklerinin ifadeleridir sadece. Ben şairler için şiir yazmıyorum, şairler okusun diye de yazmıyorum, insanlık için söyleyeceğim sözü söylüyorum sadece. Ama bugün Türkiye’de şiirin maalesef giderek yok olduğunu görüyorum.
Mesela son yirmi yılda yazdığı bir şiir yüzünden yargılanan bir şair tanıyor musun? Yok, tanımıyorsun çünkü öylesi kalmadı. Bu soru bile Türkiye’de şiirin nerede olduğunu gösterir. Bir yayınevi 600 şiir kitabı yayımlıyor fakat hiçbir kitabevi şiir kitaplarını vitrine koymuyor. Kitap dergilerine bakıyorsun, gazetelerin kitap eklerine bakıyorsun orada şiir kitapları hakkında yazılmış yazıları okuyorsun ama o şiir kitabının okur nezdinde değerine baktığında orada kocaman bir boşluk görüyorsun. Kimse kimseyi kandırmasın.
Söylediklerine bakmak için linkten söyleşinin tamamına, eşzamanlı söylediği başka şeyler için de şuraya bakılabilir:
Yorumlar
Hapse girenler arasından
Puanlar: 4
‘yukarı’ dedin
Hapse girenler arasından mutlaka şiir yazan vardır, onları saysın Bayram Balcı. Kaldı ki hapse attıracak bir ton kötü şiir var, en son Recep Tayyip Erdoğan sırf şiir okuduğu için hapse girdi -ha onu saymayalım, gerici o di mi?- de bunun ne önemi var. İsmet Özel hapiste mi çürüsün? Adam iyi şair ama önce bir kez kendisini öyle feda edecek? Fazıl Hüsnü, İlhan Berk de hapislerde çürüseydi daha mı iyi olacaktı. Bayram Balcı biraz abartmış. Şiirin öyle bir işlevi yok artık, bunu anlatiyoruz kaç zamandır. İktidarla güreşmek zorunda değil hiç bir şair.
Kendisi insanlık için
Puanlar: 21
‘yukarı’ dedin
Kendisi insanlık için yazıyorsa ve şiirin de insanlık için yazılması gerektiğine inanıyorsa, bu çıkarımının ve eyleminin sonucunu alabildi mi Bayram Balcı? Yani, okurun ve kamunun dikkatini çekebildi mi diye soruyorum. Hayır. Yok böyle bir şey! Mesele orada değil. Sen istediğin kadar medyan bir yardakçılık yap o öyle olmaz gülüm. Bu halka inelim siyasete çıkalım meselesi değil artık.. Ben siyaseti muhatap almak zorunda değilim ki ya da Balcı'nın dediği gibi insanlık dediğimiz tek dişi kalmış evrensel ama soyutlayıcı bir bakışa kendimi mecbur etmek zorunda değilim..
Küçük bireysel dünyalarımız önemlidir, o bireysel dünyaların küçük hazları da önemlidir; bu haz durumlarına hedonist bir formülmüş gibi bakmak ayrı bir arıza.. Ama haz bugün kapitalist çarkın içinde yön verilmeye çalışılan unsurlardan biri.. Kapitalizm hedonizmi ve tüketilebilir haz'ı ön plana çıkarıyor, yoksa bireysel ve tüketilemeyen kitleselleşemeyen haz orada öylece duruyor daha. Bu kanal da iptal edilmek isteniyor, kendi toplu üretimini sekteye uğratacak, empoze ettiği tüketim algısını dumura uğratacak her tehlikeli haz algısını ertelemek! Şiir de işte bu tüketilemeyen haz duygusuna hitap ettiği ve kitlesel haz algısından uzak tutulduğu için boşlukta kalıyor.. Yoksa herkes tüketilebilir şiir kitaplarını kütüphanesinin en sık köşelerinde göstermek için bir irade gösteriyor.. Sorun tüketilemeyene yönelik tüketici bilincin şekillenememesinde.. Kaçımız son kullanım tarihi geçmiş yoğurdu tüketici derneklerine ya da firmasına şikayet ediyoruz, kaçımız bize sunulan kof şiiri reddedip daha başka bir şiiri talep ediyoruz? Kaçımız derken toplumu ya da bir topluluğu hedef alıyorum elbette.. İçinde yaşadığımız toplum bir şeyleri ve daha iyisini talep etmedikçe farklı bir değere sahip olamayacak.
hazsal eksikliğini ifade eden bir şair aslında sembolik olarak o haza tekabül eden bir eksikliğini talep ediyordur, yani yaşam alanlarındaki bir aksaklığın sonucu ortaya çıkan bir eksikliği mesela.. Ayrıntılar birer ipucudur, ama bu ipuçlarından kanıt oluşturacak toplum nerede?
Bayram Balcı'nın şiire bakışı eski misyoner şiir anlayışını gündeme getiriyor. Bu bakış sanatın özerkliğini burjuva sanatına bağlayan bir dizi sorunsalı da beraberinde getiriyor elbette. Sanatın özerkliği şiir adına bir kazanım mı yoksa sanatı-şiiri toplumsal ve siyasal işlevinden soyutlayan bir tuzak mı? Sanırım bu daha uzun süre tartışılacak şiir kamusunda.. Sanatın özerkliği şiiri siyasete ya da bir topluluğa mecbur etmeden ve bir misyon avcılığına soyunmadan değer üretebilmesinin bir garantisi aslında.. Bu modernizm herşeyiyle mi kötü kuzum?
Bana göre bu durum Balcı'nın
Puanlar: 5
‘yukarı’ dedin
Bana göre bu durum Balcı'nın söyledikleriyle çok ilgili. Yani farkındalıkla. Farkında mısınız, koşullar değişir. Artık kimse toplumcu olmak zorunda değil. İşinizi iyi yapıyor musunuz? Bob Dylan'ın söylediği bir söz vardır. Sorarlar "Country müziği kullandığınız doğru mu" diye... Dylan da der ki, "Ben protesto etmek ve ünlü olmak istiyordum. İnsanlar da country müzik dinliyorlardı."
Galiba bu da moda denen durumu açıklıyor. Şiirde de moda var. Bazı insanlar, şair olabilmek/kalabilmek için yöntemlerini değiştirebiliyorlar. Değiştirsinler de zaten. Aragon, İlhan Berk, Attila İlhan(?) bunlara en gözönü örnekler.
Şiirimize fazla muhafazakar bakarsak olmuyor. İşte böyle çağötesi, sahte şiir peygamberleri oluyoruz. Evet, ben Murat üstübal'ın eski tartışmalara anıştırmayla misyoner dediğini, sahte peygamberliğe daha çok benzetiyorum.
hiçbir hukuk, günümüzde iyi
Puanlar: 11
‘yukarı’ dedin
hiçbir hukuk, günümüzde iyi bir şiiri yargılayabilecek kapasitede değildir. Zaten iyi şiirler, oyunu bu gibi kurumların kurallarıyla oynamaktan vazgeçtikleri için iyi değiller mi. Kaldı ki üstkurmaca diye bir şey varken herhangi birinin şiirden ötürü yargılanması saçmalık. Maraşlı şeyhoğlu satılmış ı aramak gibi bir şey. İroniyi, parodiyi, metinlerarasılıkı anlamayan bir iki savcı mı yoksa bunların bile anlayabileceği şiir denen söz yığınları mıdır insanlığa yakın olmamızı sağlayacak olan. Hukuk, şiirin yanında ilkel bir kavramdır. Bunlar şairin yargılanmasıyla ilgili. Bir de şiirin yargılanması var. Okul kitaplarına giremeyen şiir, yargılanmıştır. En çok satan şiir kitapları listesinde aziz nesin'in aşk şiirleri kitabının yerini alamayan bütün kitaplar yargılanmıştır. Daha nasıl oluyor yargılanma.
sanırım sanatın özerkliği,
Puanlar: 5
‘yukarı’ dedin
sanırım sanatın özerkliği, modern olanın sanat-yaşam bütünlemesi göz önünde bulundurulmayarak hariçten gazel şeklinde eleştiriliyor. Cemil Meriç'in dada'yı "sanat için sanat" yapmakla suçlaması buna bir örnek.
bizde sanat, nedense, illa
Puanlar: 20
‘yukarı’ dedin
bizde sanat, nedense, illa bir şeye, bir kavrama, bir fenomene falan "embedded" ve "bağlı" yaşamak zorunda. etrafınıza bakın, şairlerin konuşmalarına, şiir hakkında söylediklerine, "sanat için sanat (art for the sake of art)" konusu savaşı öyle bir kaybetmiştir ki son 100 yıldır, kimse buna cesaret edemiyor. her yeni fikir kendisini bir şekilde pazarlarken, bu bağları bir şekilde öne sürmek durumunda kalıyor.
bu da zaten sanat dediğimiz şeyi araçsallaştırıp, en boktan şekilde icra etmekten öteye gidemiyor. bir özerk yaşam kabul edemeyen felsefeci, sosyolog, üstün körü edindiği yargıların ötesinde, özerk bir sanat olduğunu nasıl kabul etsin?