Janez Strehovec*
ÖZET
Dijital Şiir, Avan-gart ve Neo-avangart Şiir, Görsel ve Somut Şiir, Metin-Temelli Elektronik Enstalasyon Sanatı, Kavram Sanatı, Ağ [Net] Sanatı ve Yazılım Sanatının kesişiminde konumlanan kendi başına bir türdür. Dijital şiir, şiir özellikleriyle dijital metinuzantıların [textscapes] ve enstalasyonların yanı sıra, kinetik ve hareketli şiir, ergodik ve görsel dijital şiir parçaları, dijital ses şiiri, (ortak yazarlık ile) interaktif şiir, kod şiir, şiir üreteçlerini de içerir. Bu türün, çarpıcı görsel, hareketli ve hatta dokunsal özelliklerle ASCII dili ve HTML sembollerinin de yeni poetik yapılara dahil olduğu anlamına gelen internet dili [netspeak] ve programlama dillerinin sembollerini içeren genişletilmiş bir metinsellik kavramını kullanması önem arz eder.
GİRİŞ
Çağdaş sanat kuramında, W. Benjamin, E. Bloch ve T. W. Adorno’nunkilerin yanı sıra Hegel’den Heidegger’e ve Sartre’a önemli felsefi sanat kuramlarına önemli ölçüde damgasını vuran “Sanat nedir?” sorusu geri çekiliyor ve “Sanat ne zamandır?” ve “Bir olayın, bir sürecin ya da karmaşık bir ilişki yapısı olarak yapay bir dünyanın bir sanat işi olarak işlemeye başlaması için hangi koşullar sağlanmalıdır?” soruları zuhur ediyor. Bugün bir sanat işinin ontolojik karakterine gizemli bağ, belli bir nesne, süreç ya da olaya sanat işi olarak yetki verirken, bir diğerini dünyeviliğe diskalifiye eden ya da hatta dışarı atan toplumsal iktidar ve kurumları meselelerinden çok daha az önemlidir. Öyle görünüyor ki bugün dijital sanatlar ve dijital edebiyat, sanatların ontolojik artığı ile ilgilenen kuramın hala merakını uyandıran tek alandır. Ancak, bu alanın gizemi artık aynı soruları, örneğin, sanat-yapımının ya da onun gizemli çekirdeğinin metafizik özellikleri hakkındaki soruları, kışkırtmıyor; başka bir deyişle, “Sanat nedir?” sorusu “bir sanat işi nasıl işler” sorusuyla yer değişir.
Bugün, dijital şiir, dijital sanatların ve edebiyatın önemli bir türüdür. Bu tür yaratıcılığı anlamaya özgü sorular yine bu tür bir şiirin ne zaman mümkün olduğu, dijital metinuzantı’nın [textscape] şiir olduğunu nasıl biliyor olduğumuz, ve nasıl işlediği ve uygun bir şekilde nasıl algılanacağı sorularıdır. Dijital şiirin özgünlüğünü kavramak için önce “dijital şiir ne zamandır?” sorusuna cevap vermeye çalışmalıyız.
Bu tür şiir, ona bağlı hassasiyet ve duyarlılıkla – sözümona son moda “karma, kesikler & çizikler” zihniyle birlikte, oldukça özel bir öznellik oluştuğunda mümkündür. Bu, içerisinde bireylerin eskileri bırakarak mümkün olduğunca cüretkâr bir anlam ilişkileri aradığı, melezleme, örnekleme, düzenleme ve yeniden-birleştirme çağdaş kültürünün öznelliğidir. Farklı dil motifleri ve ayrıca farklı dil özellikleri, genişletilmiş anlamda yazı için ham materyal olarak veritabanlarında şimdi mevcut ve bu, örnekleme, kesme ve melezleme, standart anlamı geçersizleştirdiği ve yeni kültürel bağlar yaratıldığı için, DJ ve VJ işlemlerinin yeni edebi metinsellik için uygulanabilir olduğu anlamına gelir.
Ve dijital şair yeni bir dilin oluşturulması ve icat edilmesi için çağrılandır. Bu sadece Mez’in metinlerini değil fakat Gisele Beiguelman ve Miekal And’dan Komninos Zervos ve Brian Kim Stefans’a farklı yazarların katkıda bulunduğu yeni anlam ilişkilerinin araştırılmasını ve metin ilişkileriyle cesur oynamaları da kapsar. Esnek ve biçimlenebilir bir gösteren olarak dijital kelimede inat (L.P. Glazier’nin “Dijital Poetika”sından bir terim) ve şiire genişletilmiş bir metinsellik kavramının sokuluşu yukarıda belirtilen yazarlarca uygulanan yordamların tipik özelliğidir.
TOTAL METİN İŞ (TEXTWORK)
Dijital şiir dünyasını öngören öznellik, ayrıca bir başka eğilimle -temel yapısı sanal-kelime-ikon cisim olan sözcüksel nesnelerin multimedya-tertipli dünyalar olarak oluşturulmasıyla- beraber gider. Bu da, bu nesnenin, sözcüksel, ikonik ve işitsel niteliklere sahip olduğu anlamına gelir. Böylesi bir kelime, son model yazılım tarafından tasarlanmış bir total metin iş (Ger. Gesamttextwerk) için bir temeldir; bu noktada yüzleri yazıyla kaplanan ve okuyucu-kullanıcının merkeze ışınlandığı, böylece okuyucu-kullanıcının kendisinin gerisinde, altında ve üstünde metin birimleriyle karşılaştığı tipik bir küp örneğini ifade etmeme izin verin. Sadece bu noktada (örneğin A. L. Dos Santos’un dijital şiiri “Cubo”) okuyucu-kullanıcının textscape (metinuzantı) (hatta Heidegger’in görüngübilimi tarafından vurgulanan “içinde olma”nın, varoluşsal içermenin anlamında) içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Bu ayrıca, lirik olan yurtsuzlaştırıldığı (basılı ya da dijital, çağdaş şiirden ziyade başka mecralarda çok daha sık bulunabilir) için post-lirik olan dijital şiir için hayatidir.
Dijital şiirde işlerlikte olan öznellik, şüphesiz ayrıca, enformasyon yoğunluğunun estetiğine (Manovich’in terimi) götüren, eşanlılığı ve birlikte bulunmayı, yani yan yana bir arada var olan, farklı kaynaklardan gelen verilerin çatışmasız, nötr bir birikimini vurgulayan çağdaş kültürel paradigma tarafında uyarılıyor.
“Dijital şiir nasıl işler?” sorusu neyi açığa çıkarır? Biz, böylesi metinlerin üretim ve yeniden üretiminin donanım koşullarına atıfta bulunmuyoruz fakat metinsel birimlerin organizasyon tarzına- genel olarak dijital şiire değil, fakat kinetik ve hareketli türüne – atıfta bulunuyoruz (örneğin John Cayley ve Loss Pequeno Glazier’in e-şiir parçaları). Öyle görünüyor ki, Flash kuşağı (Manovich’in terimi) zaman-temelli işitselgörsel hareketli seriler biçiminde organize edilmiş, bu metinsellik alanında da oldukça aktif.
Dilin ekonomik kullanımı, şiir için her zaman hayatiydi, başka bir deyişle, mümkün olduğu kadar az kelime vasıtasıyla, münkün olduğu kadar fazla şeyi sıkı bir şekilde ifade etme eğiliminden bahsediyoruz. Ancak, az kelimenin olduğu yerde, pek çok boşluk, açıklık ve beyazlık da vardır. Mallarme’den Paul Celan’a uzanan gelenekteki kalite çağdaş şiir (ve ayrıca Edmond Jabés’nin şiir-felsefesi) bu boş alanları etkili bir şekilde kullandı ve bunları anlamlandırma sürecine kattı. Bu fikir, boşlukları kullanmak yerine gizli ya da sadece gösterilmiş metnin aralıklarını yenileyen, kinetik şiir tarafından da kullanılıyor. Böylesi bir metin, ekranın derinliklerinde bir yerlerde akar ve kısa bir zaman için sadece kısmi olarak ön planda görünür.
DÖNGÜ-İÇİNDE-OLMAK
Dijital şiir nasıl örgütlenir? Döngüler, sözcüksel içeriğin yapısını mümkün kılan mecra olan döngü, içinde işler, yani bir film gibi, ki çağdaş bireylerin algılamasına en uygun tarz olarak görünüyor, zaman-temelli seriler içinde metin birimlerin örgütlenme talebine göre ayarlanmalarıyla.
Döngü-şeklinde hareket, mekan ve zamanın ekonomik kullanımını gerektirir, ve çeşitli elementlerin yoğunlaşmasını hedefler. (Yeni mecralar tarafından mümkün kılınan çağdaş kültür, yüksek-adrenalin etkileri, eş merkezlilik, ve mekansal ve zamansal ögelerin, kullanıcının mümkün olan en kısa zamanda mümkün olduğu kadar fazla uyarıcıyı alabileceği çekici birimlere organize edilmesine dayanır. Fast food, bilgisayar oyunları, ve pasaj simülatörleri içerisindeki aktivitelerin yanısıra müzik videoları, reklamlar, edebi dergilerin hepsi yoğunlaştırılmış uyarıcının benzer paketlerini hedefliyor.)
Döngünün şekli basit görünüyor ama gerçekte değil. Döngünün varlığı sonsuz değildir. Bir yerde başlamak zorundadır, örneğin doğrusal bir çizginin rotasından ve akmakta olduğu düzlükten aniden saptığı zaman. Hareket olarak döngü, bura ve ora, yukarı ve aşağı, kenar ve merkez arasında ortak devir gerektirir. Bir döngü, bir daire değildir, simetriden yoksundur. Ve ayrıca, birden fazla merkeze sahip olabilir. Döngü hareketi, yalnız uzam-sentaks-temelli tanımlamalar tarafından değil, fakat ayrıca zamansal sentaks tarafından da tanımlanır. Her zaman, bir “önce” ve “sonra”, “henüz değil” ile “artık değil”, “idi” ile “şimdi o” arasında bir aralık vardır. Döngü, bir makineninkine benzer bir prensibe göre çalışır: Ne kadar çok denge sağlayıcı eksantrik motora sahipse, o kadar hızlı çalışır. Motorlardan biri durursa, bir diğeri başlayabilir, ve döngüleme devam eder. Döngünün biçimi ayrıca oyuncudur; öyle görünüyor ki Hans-Georg Gadamer’in ileri-geri hareketinin oyunun özü olduğu nosyonu (4) ileriye ve geriye yayılması nedeniyle döngüye de uygulanabilir.
Döngü, e-şiiri temsil için uygun bir biçim midir? Öyle görünüyor; çünkü döngü moduna giren zaman-serisi temelli kelimefilm, bitişiklikler ve ayrılmalar, benzerlikler ve benzeşmezlikler, gerilimler ve boşalmalar gerektiren çeşitli poetik dizimlerin, dizelerin zamansal editasyonunda/düzenlenmesinde yatan şiirin özünü en iyi anlatabilir. Yazılı olanla açıklık/boşluk, söylenenle söylenmeyen, açığa vurulanla gizlenen arasındaki gerilim, sadece dijital şiire değil fakat, modern ve çağdaş basılı şiirin çoğuna da uyar. Ancak, bu gerilimler, zıtlıklar, kaymalar, ve diyaloglar, en yeterli şekilde metin-film ile daha iyi ifade edilebilir. Bu mecrada (kinetik dijital şiir) bir metin farklı aralıklarda ve çeşitli yönlerden ekranda çeşitli uzunluklardaki dizilere bölünür. Metin-film eşzamanlı olarak farklı pencerelerde gösterilebilindiğinden (örneğin Alain Sondheim’ın bazı parçalarında olduğu gibi), zaman ve uzam editasyonu/düzenlenmesi yanında, uzam ve sentaks burada konuyla ilgilidir.
Döngüleme oldukça karmaşık bir eylemi uyarır; herşey doğrusal aralıklarda ilerler, ama gerçekte bu böyle değildir. Döngü, bir düzlemden başka birine yuvarlanabilir, yatay olarak, ya da dikey olarak hareket edebilir, öyle ki izleyici bazen sadece yukarı-aşağı hareketini görür. Döngü formatı, yazarın, metnin bir dizeden başka bir dizeye ilerlemesi için, dijital morph’u bir metni oluşturmak için kullanması halinde özellikle uygundur. Metin devreder, birleşir, bölünür. Ve bu hareket, okuyucuyu bir dahaki aralık içinde hangi dizenin görüneceğine yönelik bir belirsizlikle doldurur.
Yazının bu bölümü bir döngü olarak metinle ilgileniyor, bu yüzden önce Claire Dinsmore’un “The Dazzle as a Question”ına [“Bir Soru Olarak Kamaşma”] bakalım (3). Sözkonusu metin-film “metinsel kısa-yollar”dan oluşmuş ve mekân ve zaman sentaksını kullanan oldukça yoğunlaştırılmış ve oldukça kısa bir metin. Görsel efektler ayrıca önemli bir rol oynuyor, özellikle de 2 dakika 40 saniye sonra meydana gelen ekrana köredici ışığın patlaması. Metin, ekrana soldan ve sağdan giren ve kısa bir aralıktan sonra kaybolan hareket edebilir bantlar şeklinde tasarlanmıştır. Bir satır eş zamanlı olarak yukarı doğru atlayarak başka biri için yol açar ve bu yolla anlamların/düşüncelerin bir ilişkilendirmesi oluşur. Yeni metnin bir satırı sonra orijinal konumunu alır ve üst satır silinir.
Bu metinde döngü, tematik olarak belirsizlik, kamaşma atmosferinin yaratılmasına ve kimliklerle oynama ile bağlantılıdır. Bu, ayrıca, metnin ekranda silme ve gizlemeyle gerçekleştirilen ilerleme tarzında da mevcuttur. Metnin bir parçası her zaman eksiktir ve okuyucu-izleyici bütün metin-ekranın yeniden inşası zor göreviyle yüzleşir. Bütünüyle algılanmak için, “Kamaşma” (“The Dazzle”) birkaç sefer izlenmek zorundadır. Ek olarak, hatta parçaya daha yakından yaklaşabilmek için, oldukça sofistike bir algı biçimi gerektiren kayıp kelimelerin not edilmesi ve metnin yapısının ve hareketinin şemaları çizilmek zorundadır. “Bir Soru Olarak Kamaşma”nın kamaşması ‘belirsizlik ve muğlaklık” hisleri ile de bağlantılıdır. Herşey, kaymalara ve yurtsuzlaştırmalara dayanır. Yazarın, ‘shift’i [kaymayı, aynı zamanda klavyede üst karakter tuşunu (ç.n.)] en çok uygulanan kelimelerden biri olarak kullanmasına şaşmamalı. Bu metinsel parçayla karşılaşmada, döngü ilkesinin, metin-film ile seyirci-okuyucu-dinleyici arasındaki iletişimde de bulunduğunu vurgulamak gerekir.
Bir yandan metince-üretilmiş [textgenerated] adresler dizimi, öte yandan “okuyucu-inşası” karşılıklar ile gerçekleştirilen, anlamların deşifre edilmesi sürecinde iletişim için bir temel sağlayan döngüler, ya da döngüleme, serileri hakkında konuşuyoruz. Bu parçaların (melez bir okuma-seyretme-dinleme olarak görülen) algılanması bile, kullanıcının iki aşırı uç arasındaki doğrusal bir yolu seçmemesi için meydan okunduğu ve daha incelikli döngüyü denemeye teşvik edildiği oyuncu ileri-ve-geri hareketini içerir, çünkü ancak bu durumda kullanıcı, gizli, sergilenmemiş metnin azamisini yakalayabilecektir. Bu sıklıkla, sinemanın ve yeni medya estetiğinin taleplerini karşılamaya çalışan metin-filmlerin anahtar noktasıdır.
Döngü metin biçimi, ayrıca dijital (kinetik) şiirin öncülerinden John Cayley’in şiirinde de bulunur. “Riverisland”a ekli ifadesinde, Cayley, bu projeyi, transedebi ve edebi grafik morph’ları iç içe geçiren bir navigasyonel metin-sinema olarak tanımlar. Cayley’in şiiri, aslında metnin zaman içinde dönüşümüne odaklanan bir araştırma projesidir. “Riverisland”ı oluşturan 16 şiir serisi, yatay döngüler içinde tasarlanmıştır ve dikey döngüler içindeki şiirsel metinlerle kesişirler. Böylelikle karmaşık bir zamanların karışımı ve melezlenmeleri mümkün kılınır. Zaman meselesi Cayley’in çeşitli zamanların (okuma/dinleme/seyretme sürecinin yanısıra akıllı makinaların kendisinin) incelikli grameri ile uğraşan “The Speaking Clock” (“Konuşan Saat”) şiir üretecinde de bulunur.
Bildiğimiz-haliyle-şiir de, her zaman, beyazlıkla, namevcutla, söylenmemişle bağlantılıdır. Gizli metin birimleri, yani ekranda henüz sergilenmemiş birimler, genellikle okuyucuyu merakta bırakır. Yatay döngü durumunda, metnin yalnızca küçük bir bölümü ekran odağındadır, ve bütün harflerin ya da kelimelerin önplanda görünüp görünmeyeceği bilinemez, yani okuyucu güvende değildir. Döngünün, bir devirin sadece yarısı ya da çeyreği kadar dönmesi mümkündür, ki bu okuyucuyu, kelimelerin ön diziminin gerisinde bir yerlerde yurtsuzlaştırılmış konumu alması için uyarır.
Döngü, Dan Weber’in “Strings”inde [“İpler”] de bulunur (özellikle de Youandme [Senveben], Arms [Kollar] ve Poidog parçalarında). Burada, odak, yazan bir el üzerine yerleştirilmiştir, fakat daha da önemlisi, izleyici, çoğu zaman, elin ne yazdığını göremez. Yazma arkaplanda sürer, ve bununla yazar, çoğunlukla görüş alanı dışında yazılmaya devam edenin, sergilenenin ve gizlenenin belirsizliği nedeniyle okuyucuyu askıda bırakmaya çalışır. Yine, kendini, zaten-yazılmış ile henüz-yazılmamış arasındaki görünen ve görünmeyenin birbirini takibi içinde ortaya koyan ileri-ve-geri hareket tarzı ile karşı karşıyayız.
Döngüler (çoğunlukla sadece olay-uzamın yüzeyinin bir etkisi olarak), Brian Kim Stefans’ın e-parçası “The Dreamlife of Letters”inde [“Harflerin rüyahayatı”] de kullanılır (5). Zaten yazarın ifadesinde okur, yazarın parçayı interaktif bir sanat işi olarak değil de daha çok kısa bir film gibi yapma kararı konusunda bilgilendirilir. Metnin sonunda yazar, okumayı değil de seyretmeyi, bu “sinematik parçanın” otantik algılanmasının önplanına koyduğunu gösteren “seyrettiğiniz için teşekkürler”, ve “okuduğunuz için teşekkürler” değil, notunu koyar. Ancak, okuma yine de önemlidir: Güçlü görsel efektlerin yanında anlam manipülasyonunun ve mana-yapımının etkileri ile de karşılaşırız. Ve “Dreamlife of Letters” tam olarak nasıl çalışır? Bir harf, gerçekte bir materyal, e-yazının bir atomistik birimidir, ve her harfle, o harfle başlayan kelimelerden oluşan bir öykü elde ederiz. Kelimeler, cümle ya da dize ilkelerine göre düzenlenmemişlerdir; dize yok olmuştur. Sadece bazen parçalanan ve bazen birlikte işleyen harfler, heceler, ve kelimeler vardır. Böylelikle anlam, anti-kelimelere, türetilmiş kelimelere, ve hatta gayri-kelimelere çabuk geçişle üretilir. Kelimeler (ve harfler) ekranın arka planında ve önplanında hareket ederler. Harfler yukarıdan ekrana düşebilir, ya da aşağıdan belirebilir. ‘L’ döner ve ‘material’ [materyal] ‘maternal’ [annelikle ilgili] olur; ve ‘poison’ [zehir] ve ‘special’ [özel] döndüğü zaman, ekranda ‘policy’ [siyasa] okunur. ‘Oku’ fiili döngüde sunulur, ki kinetik metinsellik çevresi içinde okumanın kendisi döngünün yasalarıyla sınırlandırılmış olduğundan, bu, bir şekilde simgeseldir. ‘Oedipolity’ kelimesi aynı yolla tasarlanmıştır. (Sinema ve müzik videosu sentaksına- örneğin merak, kısa ve hızlı kesimler, sürpriz- daha çok borçlu olan bir dil içinde eklemlenmiş) bu tür şiirin okunması/seyredilmesi algılama düzleminde bazı temel değişimleri içerir. Geleneksel okuyucu yerine, bir metin kullanıcısı kurulur; bu okuyucu salt doğrusal okumayı terk eder ve karmaşık ve mümkün olduğu kadar mobil bir algılamaya muktedirdir. Bu- kinetik metinler sözkonusu olduğunda- aşağıdaki algı ve yorumlayıcı biçimler ve tarzları içerir:
- İleriye doğru göz atmalar ve geriye doğru bakışlarla dolu zıplamalı okuma; - kelimeleri 3-boyutlu nesneler olarak görme; - metinsel ünitelerin hareketinin izini sürme (verili bir anda görsel alanın hala dışında olan kelime-imajların sezilmesi ve atalıklarının dikkate alınması); - arayüzler (interfaz) yoluyla 3-boyutlu metinsel nesnelere dokunma, yakınlaştırma ve girme; - kelimelerin üstüne tıklamanın bir bağlantıyı açabilmesi ya da bir bilgisayar programını aktive edebilmesi anlamında “mouse okuma”; - dijital şiir nesnesinin programlanabilir doğası nedeniyle program deşifrelemesi olarak okuma-izleme (okuyucu/kullanıcı uygulamadaki yazılımı dikkate almak zorundadır); - çabuk bir enstantanede bütün mozaik-benzeri ekranın algılanması; - multimedya tasarısı nesnelerin işitsel-stereo sesuzantısını [soundscape] dinleyebilme; - kelime-nesnelerin, imajların ve hareketli nesnelerin uzamsal motoflerini gezebilme; - duyuları uyaran bir nesne olarak metinuzantıya [textscape] yönelik estetik tutum.
Bu biçimler ve tarzlar hiyerarşik olarak organize edilmemişlerdir ve her bir algılama edimi içerisinde meydana gelmezler. Burada önemli olan bu biçim ve tarzların dijital şiirlere sıkça eşlik eden mozaik-benzeri yapıya bağlı oldukları olgusudur çünkü bu mecra web site tasarımının ve ağ sanatı görsel kültürünün son durumu tarafından da etkilenir.
Bugün dijital şiir de – kendi özgüllüğü ile yeni bir mecra olarak- bize, yeni, kışkırtıcı, ve meydan okuyucu ile deneyimlemenin test edici biçimlerine bile duyarlılık sağlar. Dijital şiir, diğer yollarla yapılan Görsel ve Somut şiirin basit bir devamı olarak algılanamaz, fakat ancak arayüz kültüründen kaynaklanan, yeni medyanın şimdiki dünyasının ve yeni algılama biçimlerinin analizi temelinde kavranabilecek bir mecradır. Burada ortaya çıkan sorun, dijital şiir nesnelerinin poetik doğasındadır: 20. yüzyılın edebi avandart ve yeni-avangart eserleri yoluyla gelişen edebi kuramın geleneksel araçları, poetikası ve edebiyat eleştirisi, dijital şiir olgusunu betimlemekte ve açıklamakta, yeni-medya estetiği ve kuramının kuramsal araçlarından çoğu kez daha az başarılıdırlar. Yapısalcı, ve postyapısalcı edebi kuramın (hipermetin kurgunun kuramcıları arasında Roland Barthes oldukça sıklıkla atıf yapılan yazardır) uygulanması da, Foucault, Barthes, Kristeva, ve Riffaterre gibi yazarların analizleri dijital metinsellik ve Web ile ilgilenmediklerinden, bu alanda sorunludur. Dijital, edebi-kodlanmış metinselliğin okuyucu-kullanıcısının bir hayli yüksek yeterliliğinin ötesinde, içine zeki bir makine olarak bir bilgisayarın da programlarıyla katıldığı e-metinselliğin kökenine yönelik bir dizi başka problemlerle karşılaşıyoruz. Dijital metinselliği yaratmanın anahtarı adı üstünde makine-üretimli koddur, ve bu yüzdendir ki yazarlar sıklıkla daha çalışmalarının başlığında bunun “makine” doğasını vurguluyorlar (örneğin şiir üreteçler, şiir motorları).
Doğrusal olmayarak dağıtılan sözcüksel ve gayri-sözcüksel ögelerin uygulanmasıyla dizenin istikrarsızlaştırılmasını ve poetik dilin sıkça sadece isimlere indirgenmesini gerektiren dijital şiirin poetik doğasını sorguladığımız zaman, “poetik”in şimdi, modern ve çağdaş hareketlerce anlaşıldığı haliyle lirik olanın ötesinde olduğunu vurgulamak gerekiyor.
Münkün olduğu kadar sıkı bir şekilde özetlersek, lirik alan, duyulara ve geçicinin, sıradışının, trajiğin, acının, korkunun dokunmanın ve melankoliğin atmosferiyle bağlantılıdır. Şüphesiz, bu, tipik nitelikleri renklilik, ahenklilik, benzer seslilik, uyum ve uyumsuzluk olan bir betimlemeler, imgeler ve metaforlar yoluyla ifade edilen ağıtlar, acı ve yoğun deneyimler içinde peçelenmiş yapay bir dünya kurma alanıdır. Ve hayal kuran romantik lirik öznenin ve de onun yerini, medya, teknolojiler, sibernetik ve enformasyon dünyasının “fraktal öznesi” nin aldığı ve giderek baskın çıktığı modern öznelliğinin alanıdır. Dijital şiirde, bazen hala “poetik atmosferlerin” yapılışını keşfedebiliriz (örneğin Miekal And’ın şiiri “Seedsign”), söylenen ve söylenmeyen, yazılı olan ve beyazlık (kinetik ve hareketli şiirde, örneğin) arasındaki gerilim, zaten görüş alanımız içindeki metin, yani sergilenen ile henüz görünmemiş metin arasındaki döngüler yoluyla açığa çıkmaktadır şimdi. Bu şiirin çarpıcı özelliklerinden biri, yaratıcı işinin poetik dil kavramının genişletilmesi alanında olmasıdır.
Genişletilmiş poetik dil kavramıyla, post-lirik duyarlılıklara ve post-lirik öznenin ve daha önce bahsedilen “karma, kesikler & çizikler zihni”nin öznelliğinin tutumlarına uyan bir dile atıf yapıyoruz. Ne tür bir dilden bahsediyoruz? Programlama dillerinin ve doğal dilin bir karışımı yoluyla yaratılan dil mi bu? Bu, Mez’in kendinin mezangelle dilinde kullandığı ya da Talan Memmoth ve Alan Sondheim yaklaşımının bazı projeleri gibi sembollerin, kelime kümelerinin ve metinsel aygıların kullanımıyla sonuçlanan, doğal dillerin, internet dilinin, ve senaryo yazımı ve programlama dillerinin birleştirilmesi ve güncellenmesine dayanan bir metinselliktir. Kod şiiri, bu tür içindeki bazı projeler için sadece teknik bir terimdir çünkü “arayüz metin içinde gömülü kod, işlemsel olmayı bırakmıştır” (1). Ancak, genişletilmiş metinselliğe dayanan bazı metinlerde, yine de anlam oyununa ve böylelikle, gösterenler ile değil de, daha çok gösterenler içerisinde oyuna götüren, doğal ve programlama dilleri, internet dili MSN ifadeleri (emoticons) ve akronimler, parantezler ve diğer eklenilen sembollere özgü göstergelerin biraradalığı ile karşılaşıyoruz.
Böylesi bir metinselliğe özgü olan başka ne var? Yukarıda anılan yazarların metinleri, özellikle çevrimiçi erişilebildiklerinde, I/O/D’nin “Web Stalker”ı (“Ağ Takipçisi”) ve Jodi’nin bazı projelerinden Mark Napier’in “Feed” (“Besleme”) ve Amy Alexander’ın “BotimatiON” gibi daha yeni parçalarına kadar yayılan gelenek içinde, bazen tarayıcı (ağ) sanatına çok yakın dil özellikleri nedeniyle, ağ sanatının bir parçası olarak da yorumlanabilirler. Anılan projeler, bizi, dijital kozmetiğin, güzelin web estetiğinin, ve albenili tasarlanmış ekran içeriklerinin ötesine taşır. Özellikle Jodi’nin projeleri örneğinde, ekran daha ziyade karanlık resimlerin, süreksizliğin, kaosun, kesintilerin, ve hataların itici sahnesine dönüşür; yeni medyanın ışıltıltısını resmetmektense, bu projeler, hatalarını, yıkıcı süreçleri, yapıbozumunu, ve yeni teknolojilerin aksaklıklarını yaratıcı bir biçimde açığa çıkarır. Jodi, dinamik metnin keşfine şu kelimelerle eşlik eder: “Biz ilk web hatalarımızdan, bir hatanın çok ilginç olabileceğini öğrendik. Küçük bir HTML kod etiketini unutursan, örneğin”>”parantezini, metin yüzeyi kodla karışır ve akışkan olur, bütün ekran üzerinde akar. Bu tür bir dinamik ve dokunulabilir metin basılı kopyadan farklıdır. Basılı tasarım kurallarının, bilgisayar ekranındaki plan için de belilendiğini kabul edemeyiz. Pek çok websitesi hala baskı gibi görünüyor. Kod ve metin mübadelesinin imkânları, kafa karıştırıcı olduğu ve okunabilir olmadığı için kullanılmıyor. Fakat bunlar mecra spesifiktir, dijital materyaldir ve yeni şeylerdir”. (2)
Bu eğilim, genişletilmiş dijital metinsellik için de önem taşımaktadır. Mez, örneğin, yapay bitişiklikler, heceler ve harf yan yana sıralanmaları [parataxis] ve kelimelerin nidalarıyla koşullanan, anlam araştırmalarına dayanan, yeni bir dil ortaya koymak için, ASCII karakterleri, noktalamalar, ünlemler, kısaltmalar ve matematik semboller gibi çeşitli yordamlar ve metinsel aygıtların geniş bir yelpazesini kullanır. Parantezler içinde gösterilerek aniden söyleniveren kelimeler kullanarak, Mez, ayrıca yeni cesur çağrışımları da göstermeye çalışır. Kelimelerin ayraçlarla bölünmesiyle Mez, geleneksel okuma tarzlarını değiştirir ve bir kelime içerisinde yeni çokanlamsal (polisemantik) yapılar yaratır. Böylesi bir metinle karşılaşarak, bölmenin, parçalanmış ve melez kelimelerin, güzel, saf, pürüzsüz ve uyumlu olmadığı, fakat yeni anlamların keşfi için bir yeteneğin yanısıra, güç bir okuma da talep eden, tipik olarak anlamın istikrarsızlığı ve muğlaklığıyla tanımlanmış, metinsel tekinsizliğin son derece karanlık ve karmaşık dilinin temeli olduğu keşfedilebilir. Melez, özel olarak yapay kelime bileşimlerinin deşifre edilmesi, kolay dalmayı ve “Einfühlung”u sekteye uğratır, okuyucu, böylece, metin yüzeyini birkaç kez sörflemek zorundadır ve okuyucunun cüretkâr çağrışımlar için güçlü bir bilince sahip olması son derece önemlidir. Kinetik dijital şiirin önemli bir bölümü, son moda Flash içinde programlanmasına rağmen, ille de saf estetiğin şiiri değildir fakat zaten bahsi geçen “The Dazzle as a Question”la [“Bir Soru Olarak Kamaşma”] açıkça gösterildiği gibi semantik (ve ayrıca duygusal) istikrarsızlığın bir şiiridir.
REFERANSLAR: 1.Cayley, J. (Yakında) The Code is Not the Text, in F.W.Bloch et al (Der.), p0es1s: Poetics in the Digital World. Vienna: Triton 2.Cramer, F. “Digital Code and Literary Text”. BeeHive. Cilt.4:Sayı 3.Aralık.2001 http://beehive.tempo... .html Access: Ocak 21, 2003 3.Dinsmore,C. The Dazzle as a Querstion. http://www.studiocle... Access: Ocak 23, 2003 4. Gadamer, H.-G. Truth and Method .Sheed &Ward. London, 1975 5.Stefans,B.K. The Dreamlife of Letters. http://www.ubu.com/c... Access Mart 27, 2003 6.Waber, D. Strings. http://vispo.com/gue.... Access: Mart 23, 2003
*Assistant Professor at Academy of Visual Arts, University of Ljubljana, Slovenia E-mail: Janez.Strehovec@gues... +386-1- 4368-108 MelbourneDAC 2003
Çeviri: Gökçen Ertuğrul
Ek | Boyut |
---|---|
text_as_a_loop.pdf | 170.4 KB |