Burada böyle bir şiir-görsel şiir ayrımı yapmaya iten şey kuşkusuz ikisi arasındaki sürekliliğin, aynılığın kendisidir. Bu onları aynı yapmakta, aynı çatı altına getirmemize olanak sağlamaktadır, hala çatı'nın kendisi "şiir" olsa da: Şiir'in altındaki şiir, ve şiir'în altındaki görsel şiir. Ötekilik bu aynılığın içindeki aynı ve fark'tan çıkmaktadır.
Konuya gelecek olursak MONOKL olarak 3. sayıya şu ana kadar Derya Vural, Davut Yücel görsel şiir göndermiştir. Başka arkadaşlardan da çalışmalar bekliyorum.
Ayrıca söylemek isterim ki MONOKL çatı şiir' e ya da şiir'in altındaki şiire de açıktır... Yani bildiğimiz şiir işte! Bu durumda bilmediğimiz de görsel şiir oluyor.
Yorumlar
bir ayrım
Puanlar: 5
‘yukarı’ dedin
Aslında ben bir ayrım gözetme taraftarı değilim. Dizeli ya da dizesiz (lineer, nonlineer) adına şiir denen herşey şiir olmaya bir adım daha yaklaşmıştır.
Yazılmış her şiir temelinde görseldir. Çünkü, okuma eyleminin kendisinin görmekle ilişkisi vardır (birincil değildir, barkod makinası da, etiket tabancası da okur, kör de okur.) İngilizce'de "i see" ya da "do you see?" gibi laflar vardır. Görmek = anlamak olarak iş görür burada. Bu konuda oldukça karmaşık bir literatür önümüze duruyor.
Görsel Şiir herkes tarafından anlaşılabilir ya da anlamlandırılabilir ya da tam tersi. Diğer şiirler gibi temel bir tema etrafına serpiştirilmiş ya da ekilmiş öğelerin bağlamlarından ve bu bağlamların çakışmalarından oluşmaz. Bizzatihi yazının ve resmin (ya da bir yazı olarak resmin) hallerinden oluşur. Yani, nasıl diyelim, Şiir'in değil, Yazı'nın kendisinin Modernleştirilmesidir. Yani siz yazıyı (yazıya ait tüm öğeleri) alıp, onları kendi başlarına, özerk göstergeler olarak enerji yığınları şeklinde kabul eder ve bunları birbirlerine göre olmak üzere çeşitli değerliklerde, birimlerde düzenlemeye ya da düzenlememeye karar versiniz.
Şiir, bir iş olarak yazı yoluyla herbir göstergenin kendi birimini kendisi için referans aldığı (örneğin Arap Alfabesi, örneğin Latince ifadeler, örneğin şekli bozulmuş harfler, örneğin parça resimler) böylelikle tek bir referans sisteminin oluşmadığı, Pisagor'dan çok Reiman geometrisi ve belki Lorentz matematiğinin, Kuantum başka şeylerinin işe karıştığı bir hale geliyor. Bu arada örneğin Mecra ile gösterge arasındaki ilişki yeniden kuruluyor. Biz bunların çok çok erken örneklerini konuşuyoruz, Türkçe için.
Genelde biz Batı gibi 17. 18 ve 19. YY'ları yaşamadığımız için Dünya'nın bu hali ile önceki hali arasındaki zihniyet farklarını pek farkedemiyoruz. Bu, modernizmin arada geçirdiği süre içinde sağladığı başarıdır, Modernizm Zaman ve Mekan algılarımıza, böylelikle Belleğimize müdahale etmiştir.
Fazla yazdım.
------------- ~ -------------------- Hubble'ın Mercekleri
bu ayrım öyle ya da böyle
Puanlar: 12
‘yukarı’ dedin
bu ayrım öyle ya da böyle oluşmuş durumdadır. bir ayrım yoksa zaten sorun var demektir bence, o zaman kalkıp görsel şiir bunları yapar, şunları yapar, bu'dur, şu'dur demenin bir anlamı yok şu bulunduğumuz konumda. şiir deriz olur biter, iş de değil, görsel şiir de değil. şu an şiir görsel şiir'dir demeye hakkımız olmadığını düşünüyorum.
bana kalırsa görsel şiir'e bizim yeni şeyler yüklememiz gerekiyor, bizim görsel şiir'e yüklediğimiz şeylerin bütününü fransızlar, almanlar zaten düzyazıya ve bildiğimiz anlamda çoktan şiire eklemiş durumdalar. buralarda baskın olmayan, bilinmeyen şeyler batı'da çoktan varlar. sorunun bir ayağı bu. yani biz her zamanki gibi teorik olarak, kavramsal olarak, bağlamsal olarak nal topluyoruz. tabii ki bireysel ele alındığında her işin kendisine ait zenginlikleri ve olmuş olan her şeyden farklılıkları var ama bu bizi bağlam fakiri olduğumuz, kavramsallıktan çok uzak olduğumuz gerçeğinden aşağı düşürmüyor ya da yukarı yükseltmiyor. işte ancak bu bağlam oluştuğunda görsel şiir, şiir'în kendisi olacaktır...
sıkça
Puanlar: 10
‘yukarı’ dedin
sıkça karşılaştığımız için merak ediyorum şu sorunu, 'bizde'? görsel şiirden bahsederken bu konunun genel olarak bir ifade aracı olan dil yani ingilizce, türkçe, vb değil de dilin kendisi ve yazımınından da bahsettiğimizi unutup bir milli kütüphane bişeysi gibi birşeyi kendimize dayatma sorununu haklı bulamıyorum her zaman. yabancı dil gibi bir diğer dil sorunu olmadığı için yerel/yerli birşeyler de pot yapmaz mı görsel şiirde? teorik altyapı sorununda burda görsel şair yola gelmiştir, sadece sitedeki çevirilerden, yazılardan bahsetmiyorum tabii ki. bütün yabancı kaynaklar da deşifre edilmiş, takip ediliyor birçoğu tarafından. e bunların denginin oluşturulması diye yapay bir çözüm de olamaz. yapıyor ve yazıyorsak bu iş üstüne, bu umut verici tablo sıfatının artık yersiz olduğunu düşünüyorum.
kendi birşeylerimden bahsetmek istemiyorum ama denklik meselesi olduğu için sorun, şunu söyleyebilirim, artık altına açıklama yazmıyorum görsel şiirlerimin, yabancı sitelerde yayınlarken ve hiç de bu türde bir çömez muamelesi, umut vaadeden kategorsinde değilim.
asıl ilginci de 'ötekiler'in:) görsel şiiri tartışmayı tartışırken biz de bunlar üstünden bir gözden geçirelim bile dememeleri yaptıklarını. yani 'ötekiler' bu kadar geride ya da gerici diye eksiklerimiz mazur görülmesin ama kabullenme/kabullenmeme durumları yok.
'yerim edebiyati'(R. Yünlüel ifadesi) diyebiliriz mesela, ozellikle başka alanlarda karsilastigimiz bu chp dengi muhafazakarane tepkileri gordukce ve oylamaya bile katilinmiyor durumu zora sokmak icin. konvansiyonelci demek de yetmeyecek artik bu tepkileri gosterenlere, kraldan cok kralci ya da dogrudan fasist uygun olmaz mi boyle bekcilik anlayisina? normal kosullar altinda konvansiyoneli yeniden tercih etmeleri gerektigi icin 'uzlasmak' zorundalar bu yeni 'gorsel siirli turkce siire'.
connected
Yazdıklarını Açar Mısın?
Puanlar: 20
‘yukarı’ dedin
Yazdıklarını anlayamadım Suzan tam olarak. Şiir ve görsel şiir ile ilgili bir aynılık/fark üzerine konuşuyoruz sanıyorum. Yazdıklarından çok kopuk kopuk bir şeyler çıkardım, ne demek istediğini anlayabilmiş değilim bütünde...
meslek alışkanlığı mı
Puanlar: 2
‘yukarı’ dedin
meslek alışkanlığı mı nedir ama anlaşılmayan neresidir bilemeyince açıklayamıyorum, kusura bakılmasın. connected
onların dili bizim dilimiz
Puanlar: -12
‘yukarı’ dedin
Ben Batı ya da Batılı olan ile karşılaşmalarda işin içine dili pek karıştırmıyorum. İş düzeyinde zaten bu pek etkili değil. Yani örneğin Jim Leftwich'in, Bennett'ın işlerinde onların kendi dillerine içkin kalan şeyleri ben anlayamıyorum, anlamak da istemiyorum. Ortada dil adına farklılık yaratanlar ancak düzyazı düzeyinde gerçekleşiyor. O yüzden örneğin Kılavuz'u, çeşitli metinleri çevirdik (genelde Suzan Sarı çevirdi) ya da direk İngilizce yazdık.
Bizim dilimiz onların dili konusuna gelince. Aslında kendi içimizde onların diline karşı bir şey besliyoruz doğal ve Ömer Seyfettin olarak.
Kaynak, makale ya da diğer şeyleri çevirme konusuna gelince. Dil o kadar da kolay ortadan kalkan birşey değil. Örneğin Somut Şiir bunu bir nebze olsun sarsabildi ama bugün "tanınma endeksinde" ne yazık ki Coca Cola ya da Nike var, değil mi?
İşin siyasi tarafı daha ağır basmakta o yüzden. Saçma salak bir ulusalcılığı dil düzeyinde sürdürebilmek, görsel şiir üzerinden mümkün değil ama gösterge iletiminde ve karşı-gösterge üretiminde çok da verimli sonuçlar elde edilebilir.
Ha biz Batı'ya düşman mıyız? Neden kaptırdığımız ideallerin üzerine medeniyet inşa etmişlerden nefret edelim? Uygarlığımıza hakaret bu.
Yeniden inşa edebileceğimiz tonla şey var. Mimari bilgimiz gibi mesela (Ayşe Kadıoğlu okunabilir bu anlamda).
O faşizan muhafazakar tepkileri verenler, gerçek anlamda toplumda ve şairler arasında var olmaları sağlıklı bir arınma ve yol bulma açısından çok doğal unsurlar. Birisinin görsel şiire bakıp, bunu "gerici" bulması değil yaşadığımız sorun. Tam tersi bunu kendi jargonunda "ilerici" diye düşünürken bunu bastırıp "bu ne?" diyebilmesi.
------------- ~ -------------------- Hubble'ın Mercekleri
peki
Puanlar: 20
‘yukarı’ dedin
pek-iyi...