Zaman'ın haberine göre gazetenin "illüstratörü Necip Şahin'in şimdiye kadar denenmeyen bir tarzla kaşeleri (mühür) kullanarak yaptığı portre çalışmalarından oluşan ''Çizgi Ötesi Resim Sergisi'', Zaman Sanat Galerisi'de açıldı." Sergi ilginç. Haber daha da ilginç. Çünkü Zaman'a göre "şimdiye kadar denenmeyen bir tarz" olan kaşe/mühür/rubber stamp kullanma tekniği, aslında böyle ucuz numaralar için pek kullanılmıyordu. Açıkçası olayın görsel şiirle ilişkisi var ve ne yazık ki bu ilişkiyi de "illüstratör"ün kendisi bozmuş. Şöyle ki;
Birincisi fırça ya da boya yerine geçebilecek herhangi bir şey ile yapılan bir portrenin, konvansiyonel portre çizme/boyama ile ilişkisi kopmuş değildir. Yani kullandığınız malzeme, sonuçta istediğiniz şeye sizi götürmekte bir zorluk çıkarmaz. Yani karşımıza çıkan şey Nazım Hikmet'in suratıdır.
İkinci konu, kaşe ile fırça arasındaki fark yapılan resmin bu belli sonucu yüzünden ortadan kalkmıştır. Fırça darbesinin ve tonlamanın yapacağı şey, kaşenin vuruluş ve tutuluş şekli ile neredeyse aynıdır. Halbuki "kaşe"de çok daha fazla imkan mevcut. Bu "kaşe"nin boyamaya yarayan bir araç olması değil sadece, kaşenin kendisinin artık bir makina olarak baskı/yazı konusunu nasıl minimal bir araç olarak hayatımıza soktuğu, kişisellik ve aynı zamanda kamusallık, bürokratiklik, kimlik vs düşünüldüğünde, bir kaşeyi kağıda vura vura ortaya bir Necib Fazıl deseni çıkarmak, herhalde acayip bir iş olsa gerek.
Bana göre, bu sergi, ilginç, ama neden Fluxus'tan, görsel şiirden, posta sanatından, fotokopi sanatından bu kadar habersiz kalınmış, onu anlamak mümkün değil.
Yorumlar
kısa neden söz ettiklerin
Puanlar: 50
‘yukarı’ dedin
kısa neden söz ettiklerin habersiz kaldığını açıklamaya çalışayım:
'zaman' büyük bir sermayedir; burada olması gereken şeyler dibine kadar, lekesiz, doğru kelime sanırım temiz olmalıdır. aynı zamanda bu işler, dışardan bir ülkü uyandırmalıdır. bunun için daha çok kes/yapıştır, böl/parçala, cut-up ya da cut-out gibi teknikler böyle büyük medyalarda tercih edilse de ortaya çıkan sonucun göz doldurması gerekir. Ortada duran şeyin bir zenginliğin ve titizliğin yansıması olması elbetteki elzemdir.
Şimdi, fluxus'u kullanan büyük medyalar yok mudur; vardır. ama bu bir araç/amaç olayıdır, ortaya çıkan şeyin biraz başka görünmesini sağlayacak bir numaradan fazlası değil. amaç, bir tekniği deneyimlemek olduğu sürece zaten ortaya çıkan şeyin ne olacağı pek kestirilemez. oysa, amaç pek kullanılmamış bir teknikle bir projeyi tamamlamaksa, o zaman o teknik kusursuzlaştırılır.
fotokopi sanatında ise bu pek mümkün görünmüyor. situasyonistlerin ya da dadaistlerin reklamcılarıdan yediği kazığı hepimiz biliyoruz.
yani kısaca olay, olaya biraz enteresanlık katarak, bir haber yaratmak, etki alanını genişletmiş gibi görünmek, bir de bulaşıcı bir hastalık olan etkinlik yapmaktır.
bu işin gerçeklik kısmı. elbette zaman'ın illüstratörü olayı burdan alıp, hesaplanmış bir hareket içinde olmayabilir; ancak önemli olan onun içinden gelen değil, içinden gelenin gerçeklik içinde aldığı yoldur, diyeceğim.
şakir.