Yenişafak kitap ekinde şu soru sorulmuş çeşitli yazarlara: "Yeni edebi türler gerekli mi?"
Elbette çeşitli cevaplar gelmiş. Tabi edebi türlerin nasıl, hangi şartlarda teşekkül ettiği, kurumlaştığı, doğumlarından ölümlerine kesin bir kazı çalışması yapılamadığı için, her tür, yüzer gezer şekilde dolandığı için kafa karışıklığı da görünüyor. Ben İskender Pala'nın yaklaşımını buraya mimlemek istedim. Çünkü İskender Pala, fazla yazma eserler kütüphanesinde dolandığı için kendisi için gerçek olanı, bizim için de gerçek zannederek cevap vermiş biraz. O da içeriği değişsin, biçimi de ona göre kendini uydurur zaten demiş özetle. Bu biçim/içerik şizofrenisinin freni yok muhtemelen.
Bunların modern anlayışla ve çağın ihtiyacına göre, dili asla eskiye kaçmadan yeniden üretilmesi, latifelerin, manzum hikayelerin bir bir ortaya dökülmesi bugünkü edebiyatımızı ne kadar zenginleştirir!.. Sözünü ettiğim şey aruz ile şiir yazmak değildir; hayır, bu türlerin yeniden ve günümüz lise seviyesinde eğitim almış insana hitap edecek şekilde ortaya çıkartılmasıdır.
Tabi kendisi 'milli birlik' diye bir mevhumdan kopuk olduğumuzu da iddia etmiş aynı cevapta. Tabi asla bir karışma, kaynaşma yok bu türlerde, sosyal akıl ve tarihsel akıl da yok. Eskide ne varsa iyidir zaten bakışı, tutmuş olan mutlaka bir cehveri barındırıyor düşüncesi de seziliyor. Yahu madem o kadar iyiydi, neden yaşamadı, günümüze kadar gelmedi diye sorsak, muhtemelen cevabı da yok.
Bir de şu var, galiba, eskiler o kadar üstündü ki, biz zaten şimdi o 'ahlak'tan yoksun olduğumuz için zaten ortaya bir şaheser çıkaramayız. Böyle bir eziklik de seziliyor, neredeyse. Al sana Ödip Karmaşası işte!
Yorumlar
ne alaka diyeceksiniz ama
Puanlar: 30
‘yukarı’ dedin
ne alaka diyeceksiniz ama ikisinden oluşan şeye "Interrobang" deniyor. yani hem soru işareti hem de ünlem birlikte: http://en.wikipedia....