Serkan Işın: Size görsel şiirin ilerleyişini nasıl değerlendirdiğinizi sormak istiyorum. Halihazırda/burada birkaç basılı şiir kitabım (lirik ve epik türde) olmasına rağmen, insanların şiir ve görsellikle ilgili sorunları olduğunu düşünüyorum. Yaşadığımız yer için bunun normal olduğunu biliyorum, çünkü geleneksel ve modern zamanların şiiri, şiir ve dilin sözel yanına saplanıp kalmış. Somut şiir, 60’lı yıllardan beri marjinal bir şekilde şiirimizde mevcut. Kendi zin’ime başladığım 2003’ten bu yana birçok garip tepki aldık. Şair ve okurların görsel ve şiirle ilgili sorunları var. Siz ne diyorsunuz?
Jim Leftwich: Burada da hala marjinal (görsel şiir). 1994’te, ilk dergimi yayınlayıp editörlüğüne başladığımda şu anda olduğundan daha az görsel şiir vardı, yani bir ilerleme kaydedildi. İnternetin de renkli baskı süreçlerinin daha ucuz sağlanabilmesinin de buna katkısı oldu. Burda, görsellik yazınının ön planda olduğu, çoğunlukla Avrupalı ve Latin Amerikalı bir gelenek var. Amerika’daki birçok somutçu şairin, dada, lettirizm ve fluxus geleneklerine baktığını düşünüyorum. Somut şiir burda zaten var fakat vurgu, geleneksel ölçülü (lineated), sayfanın sol üstünden aşağıya doğru dize dize okunan, yakın dilbilimsel ve sözdizimsel yapılı şiir (verse) üstünde. Görsel şiire bir yer altı (underground) şiiri gibi yaklaşılıyor, sanırım bu hep böyle olmuştur. 10 veya 15 yıl öncesine göre daha çok üye ve müthiş görsellikle geniş bir underground olsa da hala underground. Görsel şiiri yayma girişimlerimde, posta sanatı (mail art) şebekesini yani insanların işlerini birbirlerine postalayarak yaymasını açık ve onaylayıcı buluyorum, ancak görsel şiir görsel şairlerin arasında dolaşımda ve eğer başkalarının buna önem vermesini sağlayamazsak çok zor…
Serkan Işın: Ve slam ve def şiirle karşılaştırıldığında bile marjinal hala?
Jim Leftwich: Evet, hem de çok. Konuları bazen rahatsız edici de olsa, slam ve def şiir biçimleri çok rahat ve bildik. Dinleyiciler (ve okurlar) bu tip şiirin bağlamını rahat kavrayabiliyorlar çünkü, sunuş biçimlerinde meydan okuyan bir şey yok. Görsel şiir, okurun metinle ilişkisini çarpıklaştırır. Anlam yapılandırması/ anlamlandırma sürecinin bir katılımcısı olarak okurun daha aktif olmasını ister. Sanırım sorunun en kritik noktası da budur.
Serkan Işın: Siz renkleri kullanıyorsunuz, ben görsel şiirde siyah ve beyaz kullanımını tercih ediyorum. Renkleri nasıl kullanıyorsunuz?
Jim Leftwich: Birçok görsel şiirim ve genelde birçok görsel şiir, bir sesli şiir biçimidir. Mesela siteme eklediğim kartlar, bana küçük sesli şiirler gibi geliyor. Performans sırasında nasıl okunabileceklerini düşünüyorum üstlerinde çalışırken. Geleneksel anlamdaki gibi anlam veya konuyu değil, şekil ve sesleri, açılım ve kapanmaları, çeşitlemeleri ve örüntüleri, asimetri ve dengeyi düşündüğüm meditasyonal bir deneyim bu. İşe bakıp akıntı ya da yol bulmak. Boğum/düğüm yaratmak için renk kullanmak ve bu boğumlarda/düğümlerde özenle seçilmiş örüntüler. On saniye süren solo bir performans ya da saatlerce süren toplu bir performans için bir tek kart kullanılabilir gibi geliyor bana. Nispeten basit toplamlar sonsuz yorum seçeneği içerir.
Serkan Işın: Kart serisini sevdim. Okuyabildiğim kadarıyla bir takım öğelerin seri boyunca tekrar edilmesi, izlerinin seri boyunca devam etmesi, sanki bir ezber temrini, sanki bir nevi kafiye gibi durmasına rağmen bütün eserlerin biricik kopyalar gibi görünmesi bence çok önemli. Kazayla olmuşlar gibi geliyorlar bana. Zamanla ve yaşamla bir araya gelmişler. Ve renkleri çok doğal görünüyor. Ses ve görsel şiirin “göstermek” için bir arada olması bana zor görünüyor. Ses, notalar gibi bir çeşit ölçü (skala) ise, belki.
Jim Leftwich: Kartlar hakkındaki yorumların için teşekkür ederim. Kazayla oluştuklarını söyleyemem sanırım, ama kesinlikle önceden belirlenmiş bir sisteme göre meydana gelmiyorlar. Birkaç pulum, işaretleyicim, buluntu nesneler, “hazırlanmış kalemler” ve “oyulmuş silgiler” gibi değiştirdiğim hazır nesnelerim var. Bir kartı doldururken bu şeyleri, farklı kombinasyonlarda, farklı dizinde kullanıyorum. Genelde stampa, sprey boya gibi sınırlı renk kaynağım var. Mürekkep, boya ve bunları uygulama araçlarının sınırlılığı yüzünden bütün kartlar benzer işlemlerden geçiyorlar. Hepsi tek/biricik çünkü bir sistemleri veya formülleri yok, ancak yine hepsi aynı temanın çeşitlemeleri gibi de görülebilirler. Sesin doğası bir anlam problemidir, okur, kartların bilindiği düşünülen bu tür okumalarda kartları keşfeder ve sesler, kartlardaki mevcut işaretlemeler, bazı okurlarca alımlama seçeneği olarak ortaya çıkar, bazılarınca ise en azından okurun bireysel eğilimlerine bağlı olarak çıkmaz. Serkan Işın: Lastik mühürler, stampalar, kaşeler hakkındaki fikirlerin nedir? Kendinize özgü mü yoksa daha önce kullanılmış taslaklar mı kullanıyorsunuz? Ya silgiler? Hiç baskı malzemesi, görsel şiir aracı/aleti icadınız var mı? Jim Leftwich: Lastik mühürleri, stampaları yararlı buluyorum. Onları toplamıyorum/seçmiyorum ve usta bir lastik mühür, ıstampa sanatçısı değilim ama bazen sanat ve beceri dükkanlarında ucuz damga pulları buluyorum ve eve götürüp değiştiriyorum. Basmakalıp metinli (teşekkür ederim, tamam, bugün senin günün, macun) damga pulları kesilerek veya harflerin parçalarını kazınarak çokanlamlılık etkisi yaratmak için kullanılabilir. Parçalamak, bulandırmak ve diğer harfleri yaralama biçimleri kuralcı okuma alışkanlıklarını anlam yaratma sürecini yavaşlatarak bozar. Okunabilirlikteki belirsizlik anlamda üretkenlik sağlar. Örneğin dönüştürdüğüm, kesip parçaladığım pullar çok katlı şekerlemeler gibi dururlar.
Silgileri açık saçık alfabetik biçimli taslaklar yaratmak için oyuyorum (dilimliyorum, kesiyorum, kazıyorum, yaralıyorum). Bazen bu biçimler çoğunu bulduğum yazı sistemleri blackwell ansiklopedilerinden (Blackwell yayınlarından çıkan şu ansiklopedi dizilerinden) eski ya da artık anlaşılmayan dillerden alınmış oluyor.
Pullar gibi buluntu nesneler de kullanıyorum. Üstünde yazı olan her şey tercih edilebilir. Gerçekten herşey: şişe, kasketler, legolar, tahta parçaları ( eşim ahşap işleriyle ilgilendiği için aralarından seçecek çok var bunlardan), yaya kaldırımlarında ve özellikle parklarda rastgele bulunmuş bir sürü çerçöp (plastik parçaları, yırtık plastik hortumlar, parçalara bölünmüş geniş plastik bir paspas - birkaç kutu bu tür ıvır zıvırım var)
Hazırlanmış kalemler, tanesini 75 Ykr’a alabileceğiniz işaretleyiciler/markörler, kesilmiş, kırılmış, kazınmış,ve(ya) doğranmış artıkları kullanıyorum.
Çöp, yapmaya çalıştığım görsel şiir türünde çok önemli. Yalnızca yukarıda sözünü ettiğim eşyalar değil, renkli kağıtlar, paketlemede kullanılan süslü puntolar, hurufatlar (benim kolajlarda kullandığım) da.
(Suzan Sarı tarafından çevrilmiştir.)