hayaloğlu, lümpenizm ve yıllıklar..

Birincil sekmeler

Çok iyi!
78
O kadar iyi değil!
-64

Yusuf Hayaloğlu geçen gün . herhangi bir şiirini tam olarak okumadım (Ahmet Kaya bestelerini ise daha sonra fark ettim) ama aklıma şunlar geldi:

Son 20-30 yıldır çeşitli yıllıklar yayınlanıyor. Bu yıllıklar, bir şekilde şiir gündeminden haber verme, gündemi belirleme ya da bir şekilde nabzı tutma eğilimi içindeler fakat, nedense, kitapları 20-30 baskı yapmış 'şairler' hiç bir zaman bu yıllığa giremiyor. Hayaloğlu'nun da yıllıklara girmediğini biliyorum.

Yıllıklar ya da antolojiler hazırlanırken (aşk şiirleri ya da sevgiliye mektuplar türü olanlar dışında) neden, Hayaloğlu, Bedirhan Gökçe gibi isimleri yıllıklara alamıyoruz? İlla alalım demiyorum ama yıllığın ketum bir çevre dışında şiir adına yapılan işler hakkında hiç bir bilgi vermemesi tuhaf. Bu insanların kitaplarını satın alan yığınlar var ve belki de örneğin 100.000 kişi içinden 'bu tarafa' çekilebilecek yeni okurlar vardır?

Açıkcası dizeli şiir yazanların, ses/söz/ahenk falan diye inleyenlerin ulaşamadığı kitleselliğe bu kişiler ulaşmışlar ve bunu yaparken de, arkalarında şiir kamusunun desteğini falan da almamışlar.

Velhasıl, Hayaloğlu muhtemelen modern türk şiir tarihi içinde hiç bir şekilde 'izlenmeyecektir'. Kötü şiir yazdığı için değil (kime göre kötü?) ama bir şekilde o makus şiir kamusuna sokulamadığı için belki de böyle trajik bir alanda duracaktır.

Bir yanda can çekişen bir şiir piyasamız var, bir yanda da, 75.000 satabilen 'şairler'. Paralel evrenler gibi. Şu denebilir, "çok satmanın bir bedeli var?" ya da "kötü şiirler o yıllıklara giremezler?". İyi de o yıllığa aldığınız şiirlerin iyi olduğunu gerçekten kim ispat edebilir? Hani tamam kötüyü, klişeyi, sömüreni istemeyelim de...nereye kadar?

Forumlar: 

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 11

‘yukarı’ dedin

Yusuf Hayaloğlu'na sözel kültürün son temsilcileri olarak bakıyorum belki kötü bir temsilci, şair değil de ozan belki.. Kendisini konvansiyonel şiirin içinde bile şair görmeyenler oldukça fazla.. Şiirlerinin bestelenmesiyle ses getirdi daha çok. Allah rahmet eylesin!

Modern türk şiirinde yeri yoktur herhalde, değil mi? Buna ben karar veremem ama halkın adını mırıldanabileceği ender şairlerden biriydi..

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 26

‘yukarı’ dedin

İşte orada problem çıkıyor. Benim en çok sıkıldığım ve çözüm bulamadığım konu da bu aslında. Bu kadar adam çığırtkanlık yapıyor. Söz, ahenk, ses falan diye. Lümpen kültürün bir ürünü olan bu tür pop-şiirleri, pop-şiir kitaplarını sisteme dahil etmek konusunda ise, bu kadar şirret davranmalarını anlamıyorum. Ben de eskiden kızıyordum, hala da kızıyorum. Ama "iyi şiir ne?" ve "bu iyi şiiri kim belirliyor?" gibi soruları düşünmeye başladıkça, bu tür çok satan şiirlerin de aynen sözlü ve yazılı kültür envanterinde, kültürel tarihin bir nevi cilvesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Hayaloğlu kötüydü, ama okurun kalitesini filan düşününce, en azından temelde bazı konularda okurunu eğittiğini düşünebiliriz. O zaman ketum davranmak neden? 100.000 kitap satılıyorsa, bu 100.000 içinden o muhteşem ve yüksek fildişi şiir kulemizin merdivenlerini çıkmak isteyen, en azından Garip ve İkinci Yeni'yi keşfetmek için bekleyen bir sürü okur yok mu? Bunları sisteme nasıl dahil edeceğiz.

Mehmet Fuat, bu pop kültüre fazlası ile kızıyordu. Özgün müzik patlayınca, Ezginin Günlüğü görece düzgün şiirler besteleyince, Grup Yorum, Yeni Türkü falan çıkınca, belki bu kadar kötüsü görünemedi. O yüzden de sırt çevrildi çok devletçi bir refleksle. Bunlar kötü, dandik vs. ama "şiir" deyince insanlar bunu anlıyor.

Bence şair değildi demek kafi değil.

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 28

‘yukarı’ dedin

Modern mitlere olan inanç azaldıkça, sözel kültür, yazılı kültür ve görsel kültür ürünlerinin bir arada yaşayabilme şansı da artacaktır. Ben böyle bir şeye inanıyorum. halk türküsü ile klasik müzik parçası aynı anda nasıl temsil edilebiliyorlarsa, biz bunları nasıl herhangi bir kaygı duymadan dnleyebiliyorsak şiirde de durum buna benziyor bence.. (türk marşını türkü formatında söyleyen bir fragman izlemiştim bir aralar!).. Aslında basılı kültür içinde sözel kültüre gönderme yapan, onun okuma ve bellek kategorilerini (unutmadan! paul de man'ın okuma alegorileri kitabı çıktı!) bir direniş biçimi olarak algılayan ve yansıtan bir sözel şiir, dengbej, ozan ya da aşık ne derseniz deyin bedenlenebilir elbette! Şimdi benim kitabım herhalde 1000 bastı, 100000 basan bir kitaptan daha çok mu kalacak acaba? kalitatif mi kantitatif mi? modern dünya, işin içine istatistik ya da demokratik seçim gibi unsurlar girdiği zaman birini ama modernliğin özüne ve insan hakları ile ilgili konular mevzu bahisse diğerini kullanıyorsa bu ikili arasında nihai bir karar almamıza gerek yok demektir.. Dolayısıyla sözgelimi 100 bin basan ya da satan bir kitabın ileride görülebilme şansı artarken( belki), içeriği daha yoğun bir kitabın ise içeriğinden dolayı kolayca tüketilemeyeceği hesaba katılarak ikisinin birden geleceğe kalma ihtimali yüksek olabilir.

Hiç bir kültür paradigmasının kültür tarihinin geneliyle ilgili bir değer tartışmasına girecek durumu yok bence de.. Modernliğin güncel değerleri de bir gün antropolojik değerler olarak tartışılmaya başlandığında bunu daha iyi anlayacağız elbette( biz görmeyiz de genel olarak konuşuyorum)

Sisteme dahil olma meselesi temsil edilme ve meşruiyet düzlemlerinde aşılacaktır; ama bu meşruiyet modern tanımlar içine sıkıştırılamayacak kadar örgün ve derin!

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 26

‘yukarı’ dedin

aslında okur olmak nasip işidir. biri tarafından okunmak da öyle... bazen yıllarca dergi ve kitap takip ederiz ama aynı kandan olduğumuz birini gözden kaçırabiliriz. yazın tarihi bence birbirinden etkilenen sanatçılardan daha çok birbirinden etkilenmeyen nasipsizlerin trajedisidir. bu yüzden karşı tarafın popüler dediği adamların(yukarda bahsi geçen, i.s, y.h, i.a, vs.) yıllıklara alınması asıl şiir okuru için bir şey değiştirmez. şiir okuru nasiplerini cebine koyarak ilerleyecektir.

bence şiir kitapları hiç bir zaman çok satmayacaktır. çok satmasının da bir önemi yoktur zaten. ama hiç bir şiir kitabı en az bir kişiyi kendine hayran bırakmadan da edemez. bu önemli işte.

karşı tarafın popüler dediği adamları, "şiir" denen şeyi yüzbinlerin kulağında çınlatarak yani sırf bu çınlama ve milyonda bir de olsa bir gencin şiir yazmaya başlaması ihtimaliyle günah çıkarabilirler. ah ulan rıza'dan hareketle şiir dinlemeye, okumaya, yazmaya ve yıllar sonra da eleştirmeye başlayan birinin nasibinde belki de rahmetli yusuf vardır.

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 13

‘yukarı’ dedin

"yazın tarihi bence birbirinden etkilenen sanatçılardan daha çok birbirinden etkilenmeyen nasipsizlerin trajedisidir." demiş soyluçekimser. Bu Cioranesk ifadeyi belki de günümüz için şöyle genişletebiliriz. Birbirini inatla okumayan ve okusa da sesini çıkarmayan, sesini çıkarsa da risk almayan ketumların trajedisidir.

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 43

‘yukarı’ dedin

modern yaşam biraz da artist olmayı gerektirmiyor mu? egonun tavana çarpıp kafasını kırdığı yüzyıl. hayret etmek, hayran olmak şimdi çok ayıp şeyler. insanlar sevgililerini övmüyor, patronlar çalışanlarını, vs. övülse bile bir insan bunda bir menfaat olduğunu düşünüyor. okur olmak ve bir şairin şiirini sevmek "bence" en msütesna duygulardan biridir. hayran olmak elbbette günümüzde istisnadır ve bu da şiirdir. kötü şiir yazılacaktır, yazılıyor da... kötü şiir sahibinin değildir:) bence iyi mısraların delikanlıca övülmesi kötü şiir yazan arkadaşın şiir anlayışını aydınlatacak ve terbiye edecektir. tüm şairler aslında birbirini terbiye etmekle mükelleftir. bir insan yalancı, sahtekar, kindar, bencil, katil olabilir ama bu onun "saygılı" olma özelliğini ortadan kaldırmaz. okur şimdilerde harıl harıl dergiler, kitaplar, internetler karıştırıyor. altını çizecek mısaralar arıyor. eleştirecek şiirler arıyor. hayret ettikçe ediyor, hayran kaldıkça kalıyor. tabi bu okur 500.000 kişi ağırlığında olamayadabilir. ama en az bir:)

Çok iyi!
O kadar iyi değil!

Puanlar: 20

‘yukarı’ dedin

çok satmak şiirin ölçüsü olamaz kanımca çok okunmak bir ölçü olabilir mi. bilemiyorum.ben olabilir kanaatindeyim.elbette çok okunmak da bir anda öyle çok okunmak anlamına gelmiyor.yıllara varan ölçüde sindire sindire.öyle bir anda tüketircesine değil...

çok satılan örneklerini çoğaltacağımız gibi çok okunan örneklerimizi ve hatta hem çok satan hem çok okunan listesini uzatabiliriz..serkanın belirttiği gibi bunlar makus şiir kamusuna girmişte olabilir girmemişte olabilir...

nazım hikmet mesela hem çok okunmuş hem çok satılmıştır.orhan veli.ahmet arif örnekler uzayıp gider.fakat elimize şiir adına ne kalır.bu tartışma nerede kalır...

velhasılı yusuf hayaloğlu gibi muratın betimiyle ozanlar yaratıcı olmayan ama kişisel duygularla şiirin dile dayandığını düşünmese de ( aşağılamak anlamında değil) şiirden muradını almaya çalışan insanlardır..bi yerde teşekkür de etmek lazım...