Oktay Rifat'ın çeşitli kitaplarından derlenmiştir. Bir öpüş su içiyor maşrapasından gecenin ... dişlerini biliyor ya da bilmiyor ... bir kent çekiyoruz ardımızdan avutulmaz bülbüller kadar hızlı ... tüm başlangıçlara gebe tek dilenci ... yağmuru güneşle ayırmalı ikiye, bir kırlangıç koyarak arasına gitmeli ... esrik kapı, eksik bir yola kapanan kapı bir hiç uğruna. ... kuşlar fırladı yaylı kutularından ... boynuna doladı atkısını gülüşünden korunmak için suda ve gökte gezenlerin. ... hoşçakal gölge! ... bu sokak bir hindinin, birkaç kazın ... bu sokak bir bebeği emziriyor başka bir bebeğin kucağında, tanıdık bir yüzü getiriyor giderken ... ve yaz yüzünü yıkıyor tulumbada ... kıza bakıyorum sıcağın pembe etine vurmuş. ... yılanı uyandırmanın hüznü ... köreltmeye çalışarak aydınlığını bellek denen kuşun. ... bütün evler baş açık bir yıldızı savunurlar ... bahçesi bilinmeyen bir öpüşe dönüşür ... otluk, öpülmemiş dudaklar gibi aralık ... ve kadın yününü kırpıyor apış arasında kıstırdığı kesik başın. ... bizlerse bir değirmen kanadına takılmış döneriz o yerle gök arası fırıldakta, düz yolda yürür gibi saydam. ... benim tutkularım bir insan denizinde boğuldu, kucaklarında üzüm gözlü kadınlar, çocuklar. ... her yalnızlıkta bir adam oturur bir kadın doğurur her çekmecesinde dolabın adamı çıkart yalnızlığından yürüt eline çocukları ver vursunlar panterini mayıs akşamının üstün başın al kan. ... aranızda yaşamış kambular var ... dişleriniz güne açılırken ufak acımsı dostlukların sütünde otlarınız. ... bir eskici dükkanından silkiyorum sizleri yarının yalınkat billuruna. ... bir şimşek resmi çizince parmakla cama denizin tüyleri kabarıverdi, ... memelerine mezar taşları dizilmiş kızlar gülümsüyor saçakların altında ... bir kedinin kırlangıca duruşu güvertede saçakların altından içiyor yağmurunu ... gecemizi ters yüz edip giyelim ... bir sözcüğün upuzun hastanesinden taburcu olmamızı bekleyerek. ... ve sizler, üç günlük bir yıldızın çırasıyla sobasını tutuşturanlar, öptüklerim, elmacık kemiklerinizle saçlarınızla, yaşanmış olmanın ak dişleriyle iki sıra ısırın gözlerimi acıtana dek. ... alın kılıcını vurun boyunu perdelerin arkasında sevişen bulutların. ... benim işim unutmak, sizi unutmak boynuma dolayıp kesik kollarınızı başınızın sedirinde uyumak. ... ve evler dişsiz bir kedinin ağzında. ... susarak bir yol uzatıyor bana, ... bakışmanın orasına tünemiş türküsünü rengine bırakmış bir gülde soluyordun yapraklarına yabancı. ... balkon kuş gibi çırpınıyor ayakucunda ... oturuyoruz sen dik, ben yatay bir acının dönemecinde gözden ırak, silik, ... yabanıl bir arsada buluyorum başını, ıslıkla çalıyorum doğuşunu geceye, bir boğa peşimde deli gibi. ... bir çardağın falına bakarken ... ekmek kırıkları tütün kırıntıları gibi hüzünlü bir yakaşırla bitiyor soyunuş gerisini serçelere döküyorum, yazıyorum soyunuşunu gecenin bir boğanın saçlarına ıslıkla. ... oraları nerelerse orada gidelim ... masadaki elinin ilk soyunuşu akşamın çarşafını düzelt katla ... taş kesilmiş bir tümce yarmış ağaçlarını ... bulut değil kardığı kumla kireç ... bütün yaralarım açık önüm ova ... sen bir ırmak gibisin evler üstünden akan, gemilerini taşıyan denizin karaya. ... yüzler gelip geçen kişilerin attıkları. ... ellerimi uzatırsam fildişi bir tarak gibi taramak için değil görmek için saçlarında ıhlamur kokan geceyi. ... denizi kaparak havalanıyor martı ... bir çakıl yağmuru dinmiş kumsalda saçak altına çağırıyor bizi ... eski bir güneşten sabah akşam iki sokak ötesi uzun eve. ... gizlemeden aktarıyorum girdi çıktısını görünümün kim kiminle dinler görünüyorsun kendine bakıyorsun camda birden bir ağacın kokusu alıp kaçırıyor seni camdan görünümden görünüme. ... konuşmanın bittiği bir kıyı var taş bebekler serpili kumuna ... bir gündüz uyuyor döşekte bir gece başında bekliyor bir yumurta masada ince uzun orasına düşürülmüş uykusunun derin ve sessiz, çalmayan çıngıraktan korkulur. ... el sıkan kapı tokmağı ... yerde buluyoruz her sabah gözlerinin mavi ölüsünü ... tutarlı bir gök uğruna denizi yüzüstü bırakmışlar. ... denizi kesmedikçe memeden memeyi geceden. ... körelmiş geceye dönmektense seyrek bir açıda gündüzü bekle ... su dört yanımız su su gök su karanfil su yıldız gibi su. ... sen mi bakıyorsun ağacı göremiyorum ne'den derinleşirse onca aydınlanır göz kırp ufkun suyuna sonunda bu akşam kızaracak. ... sen ellerinin yolusun gözlerinin yolcusu ... unutulmuş bir kentin yüreğine. ... kayık da olabilir bütün konuşmalar bir çit gibi geride kaldı. ... düğümünü çözmeden gecenin saçlarını çözme ... rüzgarımı ardıma aldım koşuyorum ... seni bir yıldız paklardı paklasa sular bu den bulanık akmasa. ... derliyorum akşamın burçağını akşama benzer bir seslenişle. ... dağda boynuzları açmış bir geyik var. ... bir gündüz bırakmış kapı önüne çocukların birine benzemeyen. ... midyenin açılışı gibi iniyorum durgunluğuma. ... güneş kayarak iniyor damdan tek ayak çocukların denizine ... öpmek için tek kez uzayan saçlarını ilk yaz güneşinin ... biri var sokaklarımızı düğümleyen ... kuş kafesi sokaklardı onlar gökyüzüne asılı belleklerin tuncuna göçmeden önce yıldızlı sereserpe ne kaldırım ne taş. şimdi et göz kaş çene kemiği sarkan ölü saçları çeşmelerden. ... ceketinden çıkıp yürüyor, sağa sola sapıyor çıplaklığından, derisinden çıkıp yürüyor bir sokaktan çıkar gibi ... cebinde yaz, elinde kağıdı bulutun, hışırtılı, yazıyor üstüne, ne kalem ne gölgesi duvarda günlerin unutmamış böğürmeyi. ... düşürülmüş bir güneş gibi otların arasında gözleri iki servi duvarsız bahçesinde yüzünün kanayan gölgesinde iki hançer saplı yüzünün alevi ve köpüğü düşünüyorduk yelesindeki, yüzümüzü dönüyorduk ona doğru bakmasak da kırılmasın istiyorduk alnımızda susan ayna. ... su alan teknelerle gidilir, diyor, ölmezliğe bir kuşsa şiir avlar seni geceden önce. ... ağaçların balıkları yoksa katlanmalısın kuşları var. Ağaç kim! Hangi mutsuzluğun mühürü! ... toplamakla geçiyor yitenleri bakışım ... yabanıl, göze batacak kadar açık seçik hepsi ... eskici dükkanında asma saat çelik bir şal atmış omuzuna yemiş yelkovanla akrebini karnı tok ... başörtülü bir kadın var içinde dişlerine bakıyor ölümün çok eski bir çocuk gibi kumara inanmayan. ... uyumaya bırakıyorum seni bıçak sırtında