Alımlama, Fark ve ‘Dokümanter-Kolaj’
Manina Jones.
[google:That Art of Difference: ‘Documentary-Collage’ and English-Canadian Writing]. Buffalo, N.Y., Toronto, Hertfordshire, U.K.: University of Toronto Press, 1993. viii + 198 pp.
(Kısaltılarak çevrilmiştir.)
Çeviren:Suzan Sarı
Manina Jones‘un yeni çalışması tarihi metinlerin çağdaş yazında yeniden-kavramsallaştırılmasıyla ilgili geniş eleştiri alanının yararlı bir özeti olarak iş görüyor. Ayrıca son yirmibeş yılda yazılan İngiliz, Kanadalı metinleri organize edip, sınıflandırıp farklı teorik konumları örneklendirerek haklarında bazı ilginç kavrayışlar sunuyor. Bazı zor teorik formülasyonları çağdaş eleştirel düşünce hakkında yeterince kavrayışa sahip olmayan okur için ulaşılabilir kılıyor. Kitabın yüksek-lisans öğrencileri için yararlı bir kaynak olarak kullanılabilir olmasının getirdiği basitleştirmeyle çok iyi başa çıkarak karmaşıklığı feda etmiyor.
Biçembilimsel olarak Jones, postyapısalcı hile olan sözcükleri öğelerine ayırmayı izliyor: şiir ve kaynak metin “re-verse-ible” dır (Ç.N:Türkçede ‘dönüşebilir’ anlamına gelen reversible öğelerine ayrılınca ‘yeniden dizelendirilebilir’ anlamına geliyor) (53); yüzler “de-scribed”dır (Ç.N: Türkçede ‘tanımlanmış’ anlamına gelen described öğelerine ayrılınca ‘yazılmamış’ anlamına geliyor) (132) ve dokümanter-kolaj “alterna(rra)tive project”dir (Ç.N: alternatif sözcüğüne yeni öğre eklenerek ‘narrative’, ‘öyküsel’ anlamı eklenmiştir) (138). Bu standart oyunu eğlendirici bir tavır olarak kullanıp ve aşırı kullanımından kaynaklanacak usandırmaya kaçınmış. Yüzeyde Jones’un toparladığı araştırmaların geniş kütlesi kolajın doğasıyla biçimce tutarlı olarak okunabilecek metinlerarası bir diyalog taşıyor. Ancak bu alıntılar bir diğerini yıkmıyor; daha çok eleştirel ve teorik metinlerin sürekli kaynaştırılması yetkili iddiaları destekliyor. Eleştirel bir çalışmada daha çok monolog tarzında bir iddia tercih edilebilecekken metin Jones’un dokümanter-kolajın bir tür olduğunu iddia ederken anlamların çok-değerliğine kapalı kalıyor.
Maalesef kitabın adı; Şu Fark Sanatı (That Art Of Difference) ve özellikle postyapısalcı teorinin metnin sürekli kullanımı eski moda. Jones’a göre fark (difference), tarihsel metinleri yeniden-kavramsallaştırmanın biçimsel stratejisi hem yazar hem de okurun otoritesini yıkar, böylece “alternatif söylemlerin sirkülasyonunu sağlayan yetkili sözde boşluk açar”(19). “biçimsel tekrarla, fark’la oyuna çevrilen” (19) aktif yeniden-okuma yazar, okur ve tarihi metin arasında bir hak devrine neden olur. Jones’un fark’ı Bahtin’in erken dönem, “harfler, buluntu elyazmaları, yüksek türlerin parodileri ve parodik biçimde yeniden yorumlanmış alıntılar” (14) olan ilave türler arasındaki diyalojik ilişkiler kavramına dayanır. Jones, Bahtin’in diyalojizm hakkındaki daha radikal katkılarını hesaba katmasa da, dokümanter-kolajı, bu, farklı türlerin yazarın otoritesini yıktığı tavırla okumak savunulabilirdir. “Dilbilimde Metin Sorunu, Filoloji ve İnsan Bilimleri: Felsefi Analizde bir Deney”inde (1959-1961) “ doğrudan yazara ait olan söz bile diğerlerinin hatırlanan sözcükleriyle doludur” (115) diye yazan Bahtin daha sonra diyalojik ilişkilerin “ en derin monolojik sözel eserlerde bile bulunduğunu” (125) söyler. Diyalog –ve fark- daima vardır ve bu yüzden fark teriminin kendisi kullanışlı olamayacak kadar geniştir, özellikle postyapısalcı düşünürler Derrida, Barthes, Kristeva, ve Foucault’ya sürekli göndermeleri düşündüğümüzde. Gösterenlerin hem diğer gösterenlere erteleyip hem onlardan farklılaşmasından ötürü anlamın (ya da anlam eksikliğinin) gösterenler arasındaki farklı ilişkilendirmelerden oluştuğu fikri postyapısalcılığın temel inanlarından biri değil midir? Jones’un incelediği metinler birer fark sanatı meydana getiriyorsa hangi türde bir metin fark sanatı olamaz? Kim fark-sız bir metin oluşturabilir? Aynılık sanatı var mıdır?
Jones çalışma nesnesini, temel hareketine gönderme yapan yazma türünün etiketi olarak “dokümanter-kolaj” terimini önererek açıklar. “Dokümanter” terimi film analizleri terminolojisinden ödünç alınmıştır, “kolaj” kaynağını “parçalanma ve radikal yeniden-kavramsallaştırma” ile özdeşleştiği görsel sanatlardan alır (14). Jones kitabında, Kanada yazınında 69’dan günümüze kadar olan yazarların metinlerinin özlü ve güvenilir özetlerini yapıp “dokümanter-kolaj”ın gelişimini vererek bu türün geleneğini incelemek isteyenler içi örnekler vermiştir. Birinci Dünya Savaşı dönemi Dadaistlerindeki estetik yaratımın durumunun sanatsal tanımlar açısından sorgulayan biçim “buluntu nesne” ya da objet trouvé’den başlayarak Jones, buluntu nesne ve edebiyat arasındaki ilişkiyi açığa çıkarır. [w:Marcel Duchamp]’ın In Advance of the Broken Arm (a snow shovel) or Çeşme (a urinal)’si gibi buluntu nesneler isim verilerek sanat eseri olarak sergilenen sıradan nesnelerdir. Dadaist yazından herhangi açık bir metin sunmayan Jones, Duchamp’ın söz oyunları kullanarak dil ve görsel sanatlar arasında önemli bir bağ kurduğunu iddia eder. “Duchamp dili, çoklu ‘buluntu’ (ready-made) yorumlar üreten buluntu nesne olarak görür” diye yazar (26). Dadaist bir şiiri dahil ettiğinde iddiasını kesinlikle ispatlayabileceği halde, Jones’un Duchamp okuması (ya da görmesi) konu üstüne kurduğu eleştiri ile tutarlıdır. Farklı yazın türlerinden çeşitli örneklere –lirik, uzun şiirler, drama, roman ve düzyazı şiirleri - odaklanan Jones, dokümanter-kolajın sorgulamada genel kategoriler arasında yer aldığını iddia eder.
Jones incelediği her metinde yazar, dokümanter-kolaj ve okur arasındaki diyaloğu ön plana alır. Çalışma her ne kadar incelemek üzere seçtiği metinleri yalnızca okur-tepkisi makinesine itmese de marifetli bir şekilde yazar-metin-okur’un hilelerini ve bireysel karekteristik özelliklerini ortaya koyar.
Jones, şiirlerin aşırı yakın okumalarını kurar ve bu yakın okumaları tutarlı teorik bir şemaya yerleştirir. Jones’ a göre metinde tek-yetkili ses eksikliği okurun anlamı alımlanmasından kaynaklanır çünkü güvenilmez dokümanter kaynaklar deneysel gerçeklere başvurmadan hem yazarın hem de okurun yakın uzamda yer aldığını garantiler: “ şiir okuru öykünün üretiminde hem bir yargıç hem de komplocu olarak davrandığı için kesin bir otorite konumu alamaz” (77).
Okuru anlamın yapılandırılmasına katan merkezsizleştirilmiş yaklaşım izleyicinin farklı öykülemeleri değerlendirmesi ve onlarla diyaloğa girmesi gereğinden kaynaklanır. Oyunların çok-biçimli ve çok-sesli sahnelerinin “öykülemeyi tüketilebilir bir ürün olarak önermeyi” reddetmesi (102) ayrıca sorgulanmalıdır. Dokümanter-kolajın süreç-odaklı diyalojizmi metinlerin gönderide bulunduğu tarihsel metinleri ters-yüz etmek için uygulasa da bu türde yazını destekleyip meşrulaştıran ekonomik ve sosyal yapıyı sorgulamamıştır. Belki de politik ‘yıkıcı’ akademik kurumsallaştırma ve bu türde yapay bir çalışmayı mümkün kılan kesin yayılmış bilişsel ve ekonomik gücün yapılar arasında problemli bir ilişki vardır?
Yüzeysel bakıldığında yalnızca patavatsız sözcük oyunları olarak görülebilecek Jones’un oyunları aslında monolojik tarihsel söylemin baskılayıcı etkilerinin ağırbaşlı hatırlatıcılarıdır. Metinde tartışılan diğer metinler sayesinde Jones kolajın uzamı yazma, iktidar, tarih ve inceleme altındaki okumalar arasındaki ilişkiyi nasıl böldüğünü açıklar.
Kaynakça: Ashcroft, Bill, Gareth Griffiths and Helen Tiffin. The Empire Writes Back. Routledge: London, 1989. Bahtin, M.M. Speech Genres and Other Late Essays. Trans. Vern W. McGee. Ed. Caryl Emerson and Michael Holquist. Austin: U of Texas P, 1986.