[w:Monokl]’un düzenli olarak yaptığı söyleşilerin bu akşamki konuğu [w:Zeynep Sayın]’dı. Hemen hemen 2 saate yakın süren dersin – bence bir sanat tarihi dersi gibiydi çünkü – konusu “Türk Sanatında Görsel Bilinçaltı”ydı. Toplam süreç içerisinde görünüşte şiirden üç dört yerde söz edildi. [w:Haiku], [w:Gottfried Benn] filan gibi…
Ama bana göre aslında bütünüyle şiirle bağlantılıydı… Burada zaman zaman konuşulan, daha çok yazılı metinlerde söz edilen pek çok konu ya da şey ise neredeyse her noktada ilişkiliydi, bazen tekerrür gibiydi, ya da bazı şeyleri çağırır gibi…
Genel olarak –biz batılı gruba dahil olmak üzere- aslında özelde Çin sanatından bahsederek ve kıyaslamalarla batı ile doğru arasındaki fark diyebiliriz.
Bütündeki meseleye dair ip uçları verecek anekdotlar:
“Görüneni değil de, görünendeki görünmeyeni çıkarma arzusunun yarattığı fark”
“Çayın değil, çayın kokusunun ya da ceylanı değil, ceylanın ayak izinin kişide yarattığı izlenimin peşine düşmek…”
"Dilsel ve görsel olanda onu kapatmaya değil açmaya çalışmak"
“İmgeye bakmakla, imgelerle bakmak; imgeyi görmekle imgelerle görmek arasındaki fark”
“bizde pencereden bakma geleneği vardır..”ın öznesi olmak ya da olmamak…"
“Tuvali bir çerçeve gibi düşünerek ona imgeyi kapatmak, ya da rulo ile tomar ile akışını sağlamak.. tıpkı bir ruloyu habire çevirirken bakışın sabit kalamaması gibi..”
“ya da tuvali karşımıza alıp bakmak, çerçeveyle aynı zamanda dünyayı da çerçeve içine alma arzusu”
“kitabın, tuvalin, rulonun, tomarın farklı varlık bilinçleri… bakmak, çevirmek…”
“resmin de soluk almayı sürdürmesi.. bitmemesi, kapanmaması.. imgenin, görselin soluk alması, yaşaması önemli olan, gerçek olup olmadığı değil..“
“bakışı kırmaya aşinayız.. bakış tehlikelidir.. oysa ruloda bakış yoktur, akış vardır.. “
“bakış tutmayan şey..”
“bakışın kaydırılması”
“bir resme bakarken odaklanmaya, fokusa alışık olmak.. o odağı aramak, tek bir noktada..”
“göz atmakla, gözünü dikmek arasındaki fark”
“perspektifi, sözün gerçek olmasını ummak, aramak.. “
“bilgelik tarihi olmayan bir topluluğuz.. bilgelik 4 şeyin yokluğunu ister: fikrin, zorunluluğun, egonun, pozisyonun…”
“hakikati sabitlemeyi seviyoruz. Bir anlık anlaşmayı sonsuza dek sürdürmeyi mesela…”
“ .. mesel gibi: dolunayın resmini yapmak istiyorsan, bulutlara bak; bulutların resmini yapmak istiyorsan dolunaya bak.. çünkü gözünü dolunaya dikersen, imge biter…”
“manastır resmi yapmak için, manastıra su taşıyan bir keşişi çizmek..”
“resmi yelpazeye çizdiğinde, o artık bakılan değil kullanılan bir şeye de dönüşerek hareketlenir… imgeyi çerçeveleyip asmayız yani..”
“bütünüyle çin sanatında, yaşama çağrı, duyuları uyandırma vardır.. sanat eseri ya da yapıt.. yerine”
“Wilhelm worringer’in ‘soyutlama ve özdeşleyim’ kitabına istinaden Worringer’e göre dünyaya iki türlü açılma var: soyutlama ve özdeşleyim… önce soyutlarız.. çünkü yüceleştirir yani uzaklaştırırız.. yüce ile kurulan ilişki uzaktır… sonra bu soyutlama üzerinden benzeşim ilişkisi kurarız.. “evren bana benziyor” der gibi… mekândan korkarız.. bu yüzden de kendimizden üstün kılarız.. önce soyutlar, sonra somutlaştırırz, figürasyona geçeriz…
"Bildiğimiz en büyük soyutlama.. Kâbe… Altı yüzünü de göremediğimiz küpün hipotetik kabulü… her yüzde aynı yüceyi varsaymak…"
Örnekleme: [w:Matisse], eggplant… still life with eggplant odakta duran patlıcanlarını en son görmek.. bakışın gezinmesi.. hatta sabitlenememesi…"
"bugün bir resme bakarken, artık düşünceyi okuyoruz.. bunu öğreniyoruz.. yani yeni bir okuma şekli"...
Akılda kalan öneriler:
Sezer Tansuğ: Şenlikname Düzeni
Malik Aksel: Anadolu Halk Resimleri, Türklerde Dini Resimler
ve muhtemelen, belki ki kaynağından temin edilmiş bir özel Çin sanatından önemli ve kıymetli resimlerden bir sunum…
……………………………
Bir “ders” olarak gece de konu da elbette yarım kaldı.