Enformasyon ile ilişkimizin, dezenformasyon üzerinden belirlendiği, görsel kültürün, 2. Sözlü Kültür bombardıma altında yürüdüğü bir zaman yaşıyoruz. Bilgi edinme yollarımız aşırı bilgiden trafiğinden "tıkanmış" durumda. Şiir ve edebiyatın, kendi bilgilenme yolları ve epistemolojik gelenekleri olduğunu, en azından günün "popüler" kaynaklarından beslenmeyeceğini düşünürdüm, fakat yanılıyorum.
Daha geçenlerde Ali Görkem Userin, görsel şiiri "siteler arası bir şey" olarak tanımlayarak eleştiriye girişti. İnternet ve edebiyat konusunda bugüne kadar dosya yapmayan kalmadı. Google arama motorunun savcı iddaanamesinde, parti kapatmaya ilişkin deliller için kullanılması ile birlikte işler biraz çığrından çıktı. Dergicilerimiz ve edebiyatçılarımızın bir kısmı, zaten interneti öcü olarak görmek yolunda oldukça yol katetti. Antoloji.com gibi şiir sitelerinin varlığını, internette kötü edebiyat var diyerek ispat yollu kullananlar da mevcut. Ama ondan daha karmaşık ve kötü forum sitelerini kullanmaktan bir adım geride durmayanlar da bunlar. "Google'da arattım, 1.500.000 sonuç çıktı" gibi verilerle arama motoru teknolojisinin içine edenler de mevcut. DTP bile, kendisini savunmak için google'da kendi parti isimleri ile, "üniter yapı" kelimelerinin bir arada çıktığını delil olarak gösterdi.
Bu biraz fazla değil mi? Mahfil dergisinde 25. sayıda Manifestolarla ilgili yazan Cem Uzungüneş, örneğin;
"2000'den sonraki manifestolara da, böyle bir saygı ile, ama eleştirel bir bakışla yaklaşmak gerek. Yenilik diye sunulanın, ithal bir yenilik mi olduğuna bakmak zorundayız. Örneğin google'a "visual poetry" yazıp, tıklayıp, oradaki ("görsel şiir" yeniliğindeki) samimiyeti aramak zorundayız." (Bir Manifesto Parodisi, Olmayana Ergi)
Bu herhalde şaka. Çünkü google arama motorunda, visual poetry yazarak bulunabilecek şeyler arasından bir seçme yapmadan, bu seçimleri dikkatlice okumadan ve dikkatlice okuduktan sonra bir kaynakça oluşturmadan hiç kimsenin, değil görsel şiir, ozon tabakası ile ilgili birşey öğrenebileceğini sanmıyorum ben. Tamam, her ne kadar haksız rekabet olsa da, google inc'e bedavadan reklam imkanı sağlayan bu tür önerileri olumlu bulsak da (ingilizceye 'to google / googlelamak' fiilini armağan edecek kadar düzgün çalışmıştır şirket), herşeyin google'da olduğu ya da google'da bulunacak herşeyin de çok sağlıklığı olduğu ya da google'da "anahtar + kelime" yazıp, enter tuşuna basmanın her derde deva olduğunu herhalde düşünmüyoruz.
Arama motoru teknolojisini burada anlatmak herhalde benim işim değil ama bilgiye erişmek öyle tek bir web sitesinden kolay olmasa gerek, insanlar, robotların topladığı bu bilgileri daha insanî şekilde sınıflayacak, başka türlü yöntemler geliştirmişler. Örneğin google'da Cem Uzungüneş'in tavsiyesine uyarak "visual poetry" arattığınızda, ilk on sonuç içinde 5. sonuç şu site. 10. sırada yer alan ise şu site. Bu iki sitenin konu ile ilgisi neredeyse yok. Fakat her nedense, ilk sayfada çıkan sonuçlar bunlar. Aramada ilk çıkan sonuç, örneğin, Wikipedia, ki bu da google'ın bu tür aramalarda, wikipedia'ya öncelik vermesi ile ilgili birşey. Ama geri kalan bilmemkaç milyon tane sonucu araştırıp da, kendince bir görsel şiir kavramına ulaşabilmek, elbette pek mümkün görünmüyor.
Örneğin kelime seçimini "görsel şiir" olarak yaptığınızda, karşınıza Türkiye'nin ilk postmodern görsel şiir kitabı diye birşey göreceksiniz. Benim de ilk kez gördüğüm bu kitabın tanıtım metninde geçen ifadeleri, örneğin bizim yaptıklarımızla karşılaştırıp, bir fikre varmak, herhalde zordur.
Özetle, "google ile aramak" ve ne aradığını bilmek arasındaki bağ, eğer edebiyat eleştirisi içeriyorsa, işi biraz daha ciddiye almak gerekebilir. Ve herşey google'dan gelmediği gibi, google'a da gitmeyebilir.