Zinhar no:1, söyleyişi yapan: serkan ışın
Soru: Ses şiirinin Rusya Döneminde, Zaum büyük bir rol oynamış görünüyor. Bu perspektiften bakıldığında, "mantıkötesi kelimelerin" (metalogical words) geçmişini ve geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bulatov: Evet, bu doğru. Kendi zamanı içinde [w:zaum] gerçekten devrimciydi. Bu akım, hak ettiği yerini, edebiyat ve sanat tarihi içindeki önemi ile almıştır geçen zaman içinde. Ve tıpkı diğer önemli fikirler gibi, zaum düşüncesinin 20. yüzyılın çeşitli on yıllık süreçlerinde tekrar farkına varılması ve birçok sanatçı tarafından meyvelerinin toplanması oldukça anlamlı ve değerlidir. Rus zaum ekolü dışında, OBERIU ve lettrizm, Viyana Somut Şiiri, Brezilya Noigandres, İtalyan Poesia Visia'sı, Fransız Domain Poetique, Fluxus biçimciliğin bunları izleyen akımları, 80'lerin Uluslararası Net kültürü var. Zaum düşüncesi hala güncel. Bana göre, bu düşünce sanatın yer katmanına erişecektir. Ne yazık ki, şunu da itiraf etmek gerek; her yeni zaum "zuhuru" dille ilgili birçok malzemenin dönüştürülmesi ile oluşmakta. Bana öyle geliyor ki, bu, dilin temel taşıyıcı malzemesinin (mecra, medya: bearer diyor Bulatov
) zamanla değişen prensipleriyle iş görülmesi demek. Önceki günlerde Dadaistler ya da Fütüristler gibi yazmak mümkün yeterli değildi. Bugün ise 1960'larda olduğu gibi somut şiir şairlerinin yazdığı şekilde yazmak mümkün değil.
Benim düşünceme göre, zamanımızın şairlerinin en esaslı özelliği, yeterli bir güncel dil taşıyıcısını tanımlamak ve onunla çalışabilmek için hüner geliştirmeleridir.
Soru: Katılır mısınız bilmiyorum ama, sanatçıya, şaire kendi odasında kayıt yapma ve canlı performans imkanı veren yeni teknolojiler (çoklu ortam, bilgisayar, kayıt cihazı vs) "mantıkötesi kelimeler"in etkisini azaltabilir mi ve şiir bir çeşit "şiir albümüne" ya da düşük seviyeli, semantik bir "aşk şiiri kaseti" haline getirebilir mi?
Bulatov: Evet, işte bu yüzden deneysel (deneyci) şair, paletine daha çok ifade etmenin teknik anlamını da katmalı. Zaum düşüncesi güncelliğini korurken, teknolojiler ve onun teknolojik araçları da değişti. Bakın "el yazısı-baskı"dan oluşan ikili bir metin-ilişkileri tasarrufuna sahibiz (ki bunlara mikrofon, ses kayıt cihazı, vs ve analog sunum eklendi). Analog metin taşıyıcısından sonra, dijital olanları kullanmaya başladık (bilgisayar, CD vs). Şimdi yeni bir metin taşıyıcısı kullanmanın tam zamanı -biyolojik olanı. Poetik sunum düzeyi güncelleşiyor. Bizim bakışımızla bu yeni bir alan oluşturuyor - ıslak teknolojik sanat (piksel, moleküler). Sanat etkinliğinin tüm öğelerini (sanatçı-yapıt-izleyici) temelden değiştirecek yeni bir yapılanma bu. Dil, bu bioteknolojik varolma hakkına sahip oluyor artık. Diğer bir deyişle ilk kez olarak bioteknolojinin araçları ile "yaşayan" mesajlar yaratma fırsatı geçiyor elimize.
Soru: Ses şiirini, şairin müzisyen olarak bir performansı olarak mı görüyorsunuz yoksa bu yeni ve belki de yenilenmiş (postmodern) bir zaum nostaljisi mi dünya çapında?
Bulatov: Şair her zaman şairdir. Değişen sadece poetik tekniklerin düzeneğidir. Örneğin görsel şiirde (visual poetry) şair görsel ifade araçlarını kullanır (tiopgrafi, kolaj vs). Ses şiirinde (sound poetry) bir takım ses olanaklarını kullanır. Burada esas nokta, şairin diğer alanlardaki araçları kullanması ile müzisyen ya da aktör olmayacağıdır. Hala düşünme yolu dildir. Aynı şey yeni gelişen diğer teknolojileri ve bu teknolojilerin araçları için de geçerlidir; çeşitli programlama olanakları, biyoteknolojiler, tele-sunum vs. Şair sadece tek bir özelliği ile ayırd edilir-onun dil ile ilişkisi teknolojinin elverdiği değişik araçlarla (ses, video, sci-sanatın değişik aygıtları vs) oluşur ya da dolaylı bir söyleyişe ulaşır. Bugün şair dilin, doğasından dolayı faşist (baskıcı) olduğunu bilir ya da başka türlü söylersek; dil gerçekten baskıcıdır, faşizmin özünde ise dili yasaklamak değil, onu tek bir şey söylemeye zorlamak vardır..Ve şair zaum aralıkları, açıklıkları yaratmak için tüm teknolojik araçları kullanır; dilin bu alanlar arasına "kaymasını" sağlar. İşte bu yüzden şair dile özgü ve karşı konulamaz baskıcı özden kaçınır, özgürlüğü (ya da onu andıran şeyi) bulmaya çalışır.
Bu bence zaum'un çekirdeğinde ve çağdaş şiire katkısında anlamdır.