Aslında sadece "suffixe pronominal" hakkında değil, "okunamayanın" topografisine dahil olan herşeyde -ki bunların çoğu birer skandal olarak karşılanıyorlar- karşı tarafın -burada izleyicinin, okurun, bakarın, gözleyenin algı eşiğine kısa devre yaptıran şey hakkında konuşmak gerekiyor. çünkü bizzat bunun sıkıntısı, modernleşme çilemizin de dibinde yatıyor.
durmadan bahsedilen "deney" bu. burada deney, hepimize öğretildiği gibi, türkçe'de okulu olamayan bir kavram. yani yapanın elinde kalıyor ve patlıyor. bu yüzden şairler, deneye çeşitli kıyafetler giydirip, sevimli kılmaya çalışmışlar. batılılaşma projesi dahilinde, sevimli/zararsız görülen birçok akım da, deneye olan ilgileri yüzünden, bu yolla "ithal" edilmiş. işte, biz, bu ithal-ikame politikaların çocuklarıyız.
çünkü deney konusunda tortulaşmış ve ete kemiğe bürünmüş, konuşmayı öğrenmiş bu cahilliği başka türlü açıklayamayız. son 5 yıldır gayet "içten" bir şekilde yapılan bu girişimleri adlandırma konusunda öyle kısır bir tablo çizildi ki, ben bile yaptığım çoğu şeyin saçmalık hazzını yaşamadan, "bunlar ne işe yarıyor harbiden?" diye çeşitli sorular sordum.
oysa buna gerek yoktur. deney, hiç bir şekilde bir şeyi elde etmek için yapıl(a)maz. nokta.
dil adına girilen bir deney içinde de, hiç bir insan evladı, sanatçı, şair, öykücü, konvansiyonel araçlarda elde edilebilecek şeylerin sınırlarını zorlamadan, bunları kırmadan, bükmeden filan iş yapamaz.
kafasının en fazla çalıştığını düşündüğüm insanlar bile, özgür iradeleri ile değil, tam tersine öğrendikleri kutsallar adına bakıyor deneye. deney ya da deneysellik (bir eğilim olarak) tam da gemileri yakma, kendisini kaybedecek kadar ihtişamla olanaksızlığın kapılarını zorlama işidir zira. fakat, bu, bir türlü anlaşılamadı.
anlaşılamadı çünkü, a) biz modernizmin sorunlarına içsel çözümler önermedik b) modernizmin sorunları zaten bizim sorunlarımız değildi.
c) geleneğin içinde yatan yıkma kinetiği değil, kurma/koruma potansiyeli yeğ tutuluyor. "geleneğin içinde bunlar yok", önermesi/hükmü zaten o kanattan geliyor. sanki geleneğin devasa Tarihsel gövdesi içinde, her türlü organ sağlıklı çalışıyormuş gibi.
şiir ile ilgili en sık karşılaştığım ve en çok korktuğum soru, karşıdakinin, soranın, anlama yetisine hakaret etmem gerektiğini düşünmemi sağlayan sorular olmaya başladı. modern şairimize hiç bir zaman dille uğraşma görevi verilmemiş, sadece onu politik olarak kırma görevi bırakılmış gibi. anlam'ın bu kadar haz verdiği bir dil/okur alışkanlığı var mıdır başka?
o zaman şu denebilir: suffixe pronominal'da serkan ışın ne yapmıştır? görsel şiir mi? Hayır! ya da belki! fakat, orada yapılan şeyin tekrarı yoktur örneğin. bu tarayıcının üzerinden geçen şeylerin, hiç birini aynı anda, aynı şekilde yapmam "imkansız". burada tekrar edilemez, kopyalanamaz birşey var artık. bu şey'e bakarken, onun içinde mi, yoksa bakan gözlerinizin içindeki binlerce nöronun alarm verişinde mi şiir vardır, bunu ben bilemiyorum. amacım bu değildi zaten.
elbette bunu herkes yapabilir, bunda hiç bir şüphe yok. fakat, deneye kalkan adamın, burada bir zor işi daha var, bu şeyin, bu yaratığın, bu ucubenin arkasında durmak, yanına ilişmek, onunla konuşmak ve en zoru, ona "öteki" muamelesi yapmamaktır.
deney, bu noktada, herkese göre değildir. herkes deney yapabilir evet, ama deneyin herkesle konuşabilmesini sağlamak, sanıyorum, orada büyük hüner yatar.
o zaman, şu denilebilir. modern olduğunu söyleyen türk şiiri, bana asla, Ercümend Behzad Lav'a yaptığını yapamayacak. İkinci bir KAOS açıklaması yapmak zorunda değilim. Bak Modern Türk Şiir ve Şairi, bunları 100 yıl önce gördüğünü söylüyorsun, o zaman, gördüklerini hatırla ya çalış, eski defterleri bir kontrol et. Bu saatten sonra, sana, savunma ya da açıklama yapmayacağım.
Şairimiz falan şu diyalogu kuruyor kafasında, en hastalıklı şekilde:
- Deneyimizden çıkacak sonuç, ne oldu biliyor musun? - Evet, tahmin edebiliyorum. - Haklıymışsın, o sıcacık dilin her türlü imkanını teptiğim için Allah beni bildiği gibi yapsın! - Sana demiştim. - Biliyorum, hep dedin zaten.
Böyle bir halt olmayacak.
Yorumlar
deney deneyim denildiği anda
Puanlar: 46
‘yukarı’ dedin
deney deneyim denildiği anda yapılacak işin sonu belliymiş gibi şeyler söyleniyor.o işin sonu belli olunca yapılan yorumlarda yok etme mantıklı oluyor.bunu engelleyemeyiz.deniyoruz kardeş size ne diyoruz da demiyoruz, bunun deney olmadığını söylüyoruz zira bunu engellemek onlar nezdinde daha kolay hamleler gerektiriyor.yani deney dışında bir şeyler söylesek zaten bizi tanımıyorlar.deney dediğimiz anda kırmızı görmüş boğa oluyorlar. ve anında öteki oluyorsun olumsuz bir öteki oluveriyorsun artık bunun üzerinden bir muameleye tabi tutuluyorsun.seni hem deneyci denilen bölgede tutuyorlar hem orda şamar oğlanı yapmak istiyorlar hem o bölgeden çıkışımıza izin vermiyorlar böylece şiirin ilerleyen yanını kontrol ediyorlar akıllarınca bir yığın böyle adam var kelli felli adamlar bunun için neler neler yapıyorlar.
görsel şiir zaten tanınmadık her şeyi barındırıyor.görsel olunca zaten şiir uzak falan acaip yorumlar geliyor,ister istemez işin içine resim sinema geyikleri giriyor.görsel olmayan bir şiirde resim ve sinema olamazmış gibi.modern türk şiiri görsel şiiri kaldıramıyor,kabul etmiyor falan filan sanki modern türk şiiri herşeyiyle yere basan bir şiir.
serkanışının yolu doğru bir yol bence, modern şiir safsatası burdan ancak bu kadar nasibini alır, buralarda varsa bir modern türk şiiri falan..
Benim bir yol iddiam yok,
Puanlar: 35
‘yukarı’ dedin
Benim bir yol iddiam yok, sadece eğer yapılacaksa, muhtemelen böyle yapılabilir demek istiyorum. Yani o yolun sonu varsa, geldiğim yere bakmak için de kullanacağım, kullanacağız.
O yüzden hani doğru mudur, yanlış mıdır bilmiyorum. Charles Bukowski'nin mezar taşında "don't try" diye yazıyor.
Sadece insanların bir birim olarak şiirden, bir tür olarak Şiir'e geçmelerini bu kadar kolay sağlayan zihinsel merdivenlerimiz çok fazla. Oysa bir tür olarak şiir ile, bir birim olarak şiir metni arasında çok çok büyük uzaklıklar var, modern içinde. O uzaklıkları kat etmek yerine, modern şiir tarihinin McDonaldlaştırılmış örneklerini yazanlara da şair demiyorlar.
En azından benim gördüğüm bu.
Hakikaten doğru yol nedir
Puanlar: 23
‘yukarı’ dedin
Hakikaten doğru yol nedir diye sorsanız bilmiyorum;ben şu dil çamurunun içinde debeleniyorum, çamurdan çıkmak için değil ama kendimi ve mücadele gücümü görmek için! Hayatla aynı anda akma telaşıyla veya gayretiyle.. Dil içre seslenen ve içten içe şekillenen bir şiirin deneyi niye olmasın, kimi zaman dışa dil çıkaran kimi zaman içerlerde yuvarlanan bir yaramazlık abidesi olmasın! Okunmazlık abidesi tanımı bu yaramazlığı çekecek hali olmayanların ibaresi olabilir ancak.. Hiç bir şairin de eleştirmenin de bunlar okunamadığı için yok sayıyorum demeye hakkı olamaz.. Orada duran bir şey var ister eleştirenin o çok ulvi çıkar ve amaçlarına hizmet etsin ya da etmesin, orda bir şey var uzakta! O deney malzemesi aslında bir şekilde konuşuyor ya da konuşmanın zamanını kolluyor; bunu işitmeyenler kendi alıcılarıyla oynayabilir!
En sinir olduğum şey bunlar daha önce yapıldı ibaresi.. evet yapıldıysa niye hala biz buralarda bir çıkışsızlık fenomeninin köleliğine mahkum ediliyoruz?
Hayır çıkış vardır ve herşeyin de bir sonu vardır; hiçkimse bizi bir sonsuzluk argümanı ile oyalayamaz.. Ben bu kadar ümitsiz değilim..
Son zamanlarda gördüğüm şu, biz aslında dilin deney alanından bahsediyoruz belki ama hayatın içindeki diğer deney alanlarına baktığımızda da hiç bir şey değişmiyor. Değişmeyen ne? Politikanın arzusunu sonsuzlaştırarak dilsel alanlar üzerinde kurduğu indirgeyici tavır.. Şiir dilinin bile bir amaca hizmet etmesinin altındaki gizil güç bu.. Bir şekilde bu toplum aydınıyla şairiyle bir dolduruş kültürüne dönüştürüldü, bu dolduruş kültürünün medyatik araçları diğer medyatik olmayan araçlarıyla derinleştirilip sağlamlaştırıldı..
Serkan'ın söyledikleri bu anlamda önemli; Serkan bile isteye bu emrivaki ve oldu bittiye hizmet etmeyeceğini açıklıyor; bu da benim için değerli.. Türk şiiri tanzimattan bu yana dolduruşa gelenlerle önündeki çukuru görüp üzerinden atlamaya çalışanlar arasındaki mücadeleye tanık oluyor. Benim de bu duruma bile bile lades diyeceğim düşünülemez tabii ki!
Modern Türk şiirinin (postmodernlik varsa o da dahil) kazanımları zor şartlarda ilerledi, palazlandı hatta politikanın ince hesaplarından daha önce de kurtuldu! Yine kurtulup kendi siyasetini dil içi siyasetini dille geliştirecektir. Politikanın sadece özden oluştuğu düşünülmesin, politikada bile nasıl söylediğin çok önemlidir hatta Türk toplumu barındırdığı özden çok söylediğini olagelenden farklı ve ikna edici bir şekilde dillendirenlerin prim yaptığı bir toplumdur, bu bile ne kadar biçimci değil mi?