Siteyi biraz nadasa bırakıp, harsmatik.com adresine taşındığımızdan bu yana birkaç ay geçti. Bu arada edebiyat kamumuzda ilginç şeyler oldu, olmaya da devam ediyor. Yaz aylarında durgunlaştığını düşündüğümüz bütün o hareketlerin, en bayağı ve vıcık halleri ile karşımıza dikilmeye başladığını, dergilerin yeni sayılarından, saçma sapan söyleşilerden ve ilericilik, gericilik arasında kalma hallerinden anlayabiliyoruz. Sadece şiir için geçerli olan "az ilgi, bol zırva" bizi şaşırtmıyor.
Devam ederken..
Sitenin hali vakti değişti. Bunca yıllık tecrübeden sonra, teknik olarak, bir sitede birden fazla "içerik türü" tanımlanmasının zararlı olduğunu düşünmeye başladım. O yüzden sitedeki içerik türünü "blog" olarak teke indirdim. Bundan böyle eğer siteye içerik göndermek isterseniz, iş defteri, madde, resim gibi ayrı ayrı alanlardan göndermeyeceksiniz. Sadece Anasayfa menüsünde yer alan EKLE menüsünü kullanmanız kafi. Blog içerik türü tepesinde minik ve şık bir galeri aldı ve görsellerinizi buraya ekleyebilirsiniz. (Eski içerik %90 oranında yerinde duruyor.)
Devam edenler
140 karakter ile olan imtihanımız devam ediyor. Sitenin bir twitter hesabı var ve eklenen her içerik buradan twitter.com'a gidecek. Twitter.com'a gıcık olabilirsiniz ama etkisi her geçen gün artıyor. Facebook'a direniyorum ama twitter.com'a otomatik mesaj atılması fikri bana kötü gelmiyor. Ayrıca "canlı yayın" bölümü -site içindeki mikro blog servisi- devam ediyor.
Ya görsel şiir şeysi
İnsanlar herhalde ilericiliği, liberal gibi görünen yobazlara (ve bunların şen şakrak köşeyazarı türevlerine) bırakmaya karar verip, elde avuçta yüzyıllardır biriken küf kokulu defter/kalem/lirizm/söz yataklarına geri dönecekler gibi görünüyor. Roman aldı başını gidiyor. Diziler ile öyküler yakında evlenecekler ve 21. yüzyıla girerken, sanattan, sanatçıdan ve onun modernizm sonrasında elde ettiği "özgürlüklerden" bahsetmeye niyetli olan yok. Şairler, o bitmiş tükenmiş pillerini bir şekilde şarj edip, ihaleye kalmaya çalışıyor. Toplum olarak cahilliğimiz devam ediyor. Ve "göbeğini kaşıyan ayı" demekle de işin içinden çıkılmıyor. %58'e karşı %42'lik bir pazar payı var karşımızda ve her iki tarafa da mal satabilmek için bir yarış var. Bunları zaten görüyorsunuz. 21. yüzyıla da aynı ikiliklerle girdik, çünkü hepimiz şizofreniz. Şizofrengi dergisini okumadan, görmeden, bilmeden, bugünün şairini, yazarını avangard sayma gibi eğilimlerimiz var. Periferinin (çevrenin) çekim gücünü emen merkez dergiler ve yapılar mevcut. Heves'in pattadanak Kitap-lık dergisinde tam kadro boy göstermesi, Altay Öktem'in Kitap-lık dergisinde şiir göndermeye çalışıp da, başaramaması insanı üzüyor. Türkiye'de geçen yıl 163 milyon küsür dergi basıldı ve bunların 106 milyon tanesi öyle veya böyle insanlara gitti. Adam başı iki adet dergi düşüyor hepimize, yıl boyuncaKaynak: http://www.tuik.gov..... Aynı teraneleri okumamız bundan: zevksiz, renksiz ve tek boyutluyuz. Kitap okuma konusunda da geri bir ülkeyiz hala ve bu değişecek gibi de görünmüyor. Yazılı kültürün cahili olmak, insanı, elbette görsel kültürün cahili olmaya da itiyor -ki bunca kötü reklam panosu da bunun kanıtı.
Yani ne demek istiyorsun?
Birisi size, illa "sen şusun, busun" diyorsa, kendisindeki şuluk, bulukla ilgili sorunları var demektir, değil mi? Şiir ortamımızın, ampüte hali, beni endişelendiriyor. "Şiirden" diye dergi çıkıyor örneğin ve deneyi, 100 yıldır anlamamış kişilere sorular soruluyor bu dergide. En çok duyduğum şikayet "bizden bahsetmiyorlar!"olmakta. Kim ve ne sizden bahsetse, gerçekten hoşunuza gidecek? Toplamda 1.5 milyon TL bile tutmayan, herkesin birbirinin osuruğunu kokladığı şiir ortamımızda, gerçekten neden bahsedilmek bu kadar önemli olsun? Şiir ortamımız, bu toplumun ortalamasından çok ötede mi sanılıyor, nedir? Hayır, hiç de öyle değildir. Size açık açık söyleyebilirim, insanlar dergi çıkartıyorlar, çünkü tanınmak, bilinmek korkusu gütmüyorlar, yaşadığımız çağın hastalıklarından münezzeh olduğunu sanmak, aldanmaların en büyüğü.
Özetle
Bu site var çünkü açıkcası, kendisi görünmeden, işleri, şiirleri görünsün diye düşünen, şairin, yazarın hakimiyetini, o kutsal egosunu, şişkin "kendilik" yalanını şiirin, sanatın dışına atmak isteyen bir şey görsel şiir. Bütün teori bunun üzerine kurulu değil mi? Bunca zamandır, minör söylem, maksimum düzensizlik diye diye göbeğimiz çatlamadı mı? Evet, aynen budur. Ben, şair olarak bunun peşindeyim. Sizi öne çıkarabilecek, öteki ya da beriki ile tanışık kılacak bir şiir değil, tam tersi, farkın farklarına kucak açacak bir şiir peşindeyim çünkü. Bunu anlaması o kadar zor değil zannediyordum ama, o isimler, o kitaplar, o vitrinler ve camekanlar, kaybolmuş bir boyutun üzerini örterken, açığa çıkmış tek bir zilletin yolu oluyorlar. Bu zilletin adı "Şiddet"tir. Şiirimiz, toplumuzun şiddet kapasitesinden besleniyor. Görsel şiir bu şiddet lehçesinden beslenmediği için, bu site açık kalmaya devam edecektir.
Sonuç ya da sen nereden burada değilsin?
Açık toplum yerine, Açık Dövüş Kulübü'ne dönüşen şiir ortamımızın canı cehenneme, diyerek, siteyi açıyorum, buyrun. İçinizdeki gericiye, yobaza sıkı sıkıya sarılın, çünkü o sizi hiç bırakmayacak! Öyle olmasa, "orada" işiniz ne?
Yorumlar
Yazın bitmesine sevinenlerden
Puanlar: 26
‘yukarı’ dedin
Yazın bitmesine sevinenlerden birisi olarak poetikhars'ın yeniden açılmasına çok sevindim. Üstelik sitenin bu hali çok derli toplu ve güzel olmuş. Hatta insan siteye girerken de çeki düzen vermek isteyebilir kendisine... Açık Dövüş Kulübü benzetmesini çok yerinde buluyorum. Bu vb. konularda kendi kendime yazlıkta da çok konuştuğum için şimdi sesimi yutuyorum. "Durduğun gibi durabilmek" kolay değil, görüyoruz çeşitli örneklerini... Neyse... Sonuçta yaşasın güz diyelim (şiir dünyamızda) bütün daha görebileceklerimize rağmen...
yazın bitmesine en çok
Puanlar: 19
‘yukarı’ dedin
yazın bitmesine en çok Hürriyet Gösteri sevinmiş. Örneğin "rüzgar ayaklandı" dizesini barındıran lirik bir şiiri anlatan upuzun yazılar var. İnsan rüzgar ayaklandı gibi bir ifadeyi ve bunu barındıran bir şiiri neden anlatmak ister başkasına -kaldı ki şiir karşıtlıklardan kurulmuş, aydınlık, karanlık gibi- ve bir dergi bunun için neden iki koca sayfa ayırır, anlamak zor. kişisel fikrim, kötü şiire kötü şiir bu diyememekten kaynaklanan bir nezaket virüsü var aramızda.
Site çok derli toplu, çok
Puanlar: 13
‘yukarı’ dedin
Site çok derli toplu, çok güzel olmuş. Tam bir dergi havası var. İlk arkaplan'da yazıları okumak zordu, bu ahşap desenli olan daha iyi. Bir de facebook'suz normal giriş linki göremedim, bulamadım, drupal aşinalığından /user'la girebildim.
Bir de yorumların en yeniden
Puanlar: 13
‘yukarı’ dedin
Bir de yorumların en yeniden > eskiye değil de, en eskiden > yeniye dizilmesi daha iyi olmaz mıydı? Bütün bloglarda, komunitilerde öyle çünkü, zihnimizde ona alışmış.
sitenin rengini gri ve
Puanlar: -6
‘yukarı’ dedin
sitenin rengini gri ve tonları dışında bi renge boyamak mümkün müdür acaba.
sitenin en açık arka plan
Puanlar: 20
‘yukarı’ dedin
sitenin en açık arka plan şeysi bu. sadece siyah ve gri tabanlı temanın seçenekleri.
üyelik ve giriş şeylerini tek
Puanlar: 23
‘yukarı’ dedin
üyelik ve giriş şeylerini tek bir yerden Anasayfa bağlantısının altından verdim. Onun dışında giriş için facebook connect de kullanmak geçiyor içimden.
her yaz başında -özellikle
Puanlar: 1
‘yukarı’ dedin
her yaz başında -özellikle bahardan biraz sonra- okur şiirin görünümünü 'durağan'dan 'negatif'e çeviriyor. ne acayip ülke! ne acayip şair, şiir okuru, şiir yayıncılığı yarebbim!