Somut şiir, Avusturya’da ilk kez ‘Viyana Grubu’nu oluşturan birkaç şairin 1950’lerin başlarında ortaya koydukları çalışmalarında görülmüştür. Grup besteci Gerhard Rühm, mimar Friedrich Achleitner ve caz müzisyeni Oswald Wiener’la birlikte H. C. Artman ve Konrad Bayer isimli iki şairin bir araya gelmesiyle kurulmuş olup o dönemde çalışmalarında çeşitli görsel ve fonetik(sesçil) biçimleri denemeye başlamıştır. Bunların en çok bilineni Rühm’ün takımyıldızlar ve ideogramlar, fonetik şiir ve sayım (counting) şiirleri , montaj , fotografik ve diğer birtakım görsel metinler gibi birçok biçimi denediği çalışmalarıdır. Rühm “Die Blume” isimli çalışmasında Gomringer tarafından tanımlanmış biçimi(tez ve antitezin birlikte kullanımıyla anlamda bir gerilim yaratma) oluşturmak için “blüht”(çiçek açma) ve “welkt”(solma) sıralı sözcüklerinde yineleme tekniğini hem çeşitlemeler şeklinde hem de temel model olarak beceriyle kullanmıştır. “Die Blume Blüht”’te koyu sesli harflerden açık olanlara geçiş şiirin hem bir çiçek ve çiçeğin gövdesi şeklindeki görüntüsünü hem de anlamını pekiştirir.
Rühm, “bleiben”(kalmak) isimli grafik metninde de açıkça görülebileceği üzere görsel olanla kavramsal olan arasındaki organik ilişkiyi korumayı amaçlamıştır. Sözcüğü elle siyah bir kağıdın üzerindeki ince beyaz bir çizginin yanına yazma edimi(eylemi) kendi ışığınızı takip etmek konusunda verilen sıradan birçok söylevin içerdiği “kararlı ol” mesajını onlardan çok da etkin bir şekilde verir. “Und zerbrechen”( Ve Parçalanma) isimli çalışmada, sözcüğün monoton özellikte bir dizi “Ve”nin(unds) ardından parçalanarak dağılması psikolojik, sosyolojik ve biçimsel birtakım gizli anlamlar içeren bir ideogram oluşturur. “Kavramların grafiksel sunumunda tamamen betimleyici olmaktan kaçındım,” der Rühm “bunun yerine her iki boyut (kavramsal ve grafiksel) arasında gergin bir ilişki kurmaya çalıştım, böylelikle boyutlardan herhangi biri diğerini sadece desteklememiş aynı zamanda onu tamamlamış da oluyordu ya da optik biçim(görme biçimi) sayesinde kavram sarih bir görünüş kazanıyordu.”
Ernst Jandl (Viyana) 1955’te “…gelenekçiliğe karşı bir başkaldırı eylemi olarak” deneysel şiirler yazmaya başladı. “ ‘Somut’ olarak adlandırılabilecek” ilk şiirlerini ise 1956’da yazmıştır. O dönemde Gertrude Stein, Joyce, Stramm, Dadaistler, [Hans Arp] gibi sanatçıların birtakım eserlerini okuduğunu ve Gomringer’in iki şiirini bildiğini belirtmiştir. Sonrasında Viyana Grubu ile yakınlaşmış ve Rühm ile Artman’ın çalışmalarını - Jandl’a göre “son derece özgür bir yapıya sahip” oluşlarından dolayı- “çok daha teşvik edici, etkileyici” bulmuştur. Jandl “birkaç yılını” düz, yalın , demek istediğini açıkça ortaya koyan süssüz şiirler yazmakla geçirmiştir. Viyana Grubu’ndaki şairler ‘aynı ya da benzer olan şeyleri’ tekrarlamaktan kaçınmış bunun yerine şiirlerinde , oyunlarında, düzyazılarında vb. her türlü çalışmalarında ‘olabildiğince özgür’ olmayı şiar edinmişlerdi. Amaçları “geleneksel şiirden mümkün olduğu kadar uzaklaşıp, belli bir biçim duygusunu korusa da alabildiğine serbest, kısıtlanmamış ve tamamen kendilerine ait olanı yazabilmekti.”
Jandl’ın gelenekçi geçmiş ve birikimi deneysel şiirlerinde “eski ile yeni unsurları birleştirebilme”sini sağladı. “Dilsel malzemeyi beceriyle kullanmak kendi içinde sürükleyici bir amaç halini almıştır”der Jandl. Şair, Schwitters ve Dadaistler’in ortaya attığı ve daha öncesinde Rühm’ün de denemiş olduğu ses şiirleriyle de bir süre ilgilendi. Bu dönemdeki çalışmalarının arasında “katıksız ses şiirleri”ne rastlansa da aslında çalışmalarının çoğunda “katıksız ses yerine sözcükler” kullanarak ses şiirini “değiştirmeye” çalıştı .
Bunlara “SPRECHGEDICTHE” (Sesli Okunacak Şiirler) adını verdi. “Siper” anlamına gelen “schützengraben” sözcüğündeki seslerin vurgulanmasıyla oluşmuş “Schtzngrmm” isimli çalışma özellikle şair tarafından okunduğu şekliyle savaşa dair yazılmış şiirler arasındaki üstünlüğünü muhtemelen hala korumaktadır.
Jandl “deneysel şiir yazarken uygulanabilecek en iyi yöntemlerin ancak bir kere uygulanabilecek yöntemler olduğunu, böylelikle ortaya çıkan şiirin yalnızca onu yazarken kullanılmış yöntemle özdeşleşeceğini(tanımlanabileceğini)” söyler. Şiirin kendisi ile yazılış yönteminin içiçeliğini en açık bir şekilde ortaya koyan şiir “erschaffung der eve”dir(Gece’nin Yaradılışı). Bu çalışmada Jandl, alfabenin “Gott”(Tanrı) kelimesinin merkezindeki “o” dan “eve” sözcüğünün merkezindeki “v” ye kadar olan bölümünü kullanılmıştır. Şaire göre “o” harfini Tanrı’nın ağzını simgelemekte ve ondan sonra gelen harfler “aşağı yönde düşey bir sıralanışla alfabetik olarak Tanrı’nın nefesini meydana getirmektedir”. Sol tarafta yer alan “rippe” (kaburga) ve “adam”(adem) sözcükleri belli bir düzende gittikçe eksilerek yok olmaktadır . Rippe sözcüğünün son harfi “e” , “eve” kelimesinin baş harfine indirgenerek ortadan kalkar. Aynı şekilde kaybolan “adam” kelimesi de “eva” kelimesinin son harfi “a”nın sağ tarafında yeniden türetilmektedir. Jandl’a göre “adam” sözcüğünün sol tarafta indirgenerek yok edilişi “yalnız erkeği” , ardından sağ tarafta yeniden türeyişi de “kadınla birleşen erkeği” temsil etmektedir. Sözcüğün sadece onu yeni bir içerikle tekrar bir araya getirmek için ezilişi ,yok edilişi Jandl’ın dil konusundaki ustalığını başarıyla uyguladığı çeşitli yöntemler arasında en tipik olanlardandır.
Heinz Gappmary’e göre (Innsbruck) “nosyonla işaretler arasında oluşturulan bağ” somut şiirin gerçekleştirdiği ana değişikliklerden biridir. “Görsel figürler , düz ya da kıvrılmış çizgiler , mürekkeple ya da kurşun kalemle yapılan çizimler düşüncelerle duygulara aracı olur… bir nosyonun içerdiği anlam , örneğin bir işaretin sayfanın başında mı yoksa altında mı oluşuna , sözcükteki işaretlerin tamamının ya da bir kısmının görünür oluşuna vs. bağlı olarak değişir. İşaretlerin biçimi nosyonun anlamında kendine özgü farklılıklar yaratır… Sadece işaretlerin biçimlerinden kaynaklanan bu farklılıkları görebilen okuyucu somut şiiri anlayabilir. Örneğin, somur şiirde “ışık” sözcüğünün nosyonuyla “ı-ş-ı-k” sözcüğününki aynı değildir. Gappmary’e ait metinde sanatçının “nosyon”ları taşıyacak “işaretler” olarak geometrik şekiller kullandığını görürüz. Bunun başka bir nedeni kendisinin bir tasarımcı olması da olabilir. İletmek istediği mesajı siyah bir kare yardımıyla ulaştırdığı şiirleri de vardır. Ancak şiirlerinde sadece geometrik tasarımlar kullanmakla kalmamış sözcükler de kullanmıştır. Ona göre “somut” dilin akla gelebilecek bütün durumlarını(koşullarını) içerir.
* “Somut Şiir: Bir Dünya Görünümü” isimli kitaptan alınmıştır.(1968, Indiana Üniversitesi Basımı)