saçından tutarak bıçağı boğazına sürdüm 3-4 saniyede bitti. 14 yaşındaki gelin devlet korumasında. savcı şikayet edildi. geceyi annesinin cesediyle geçirmiş. Tecavüz edilen tavuk, olay yeri imamın evi. 2014 'e kadar istanbul'da deprem bekliyoruz.
20 yıl işgününü dolduran 20 yıl emeklilik için bekleyecek. otobüs dereye uçtu 27 öğretmen öldü. Bolu'da kar yağışı hayatı felç etti. flaş flaş flaş! dolarda yüksek ateş. Hemşireye zorunlu mini. 2000 " özel ıraklı'ya İngiltere'de yeni bir hayat sunulacak. Antartika paramparça. Salvador Dali İstanbul'da. Klübe baskın:2 ölü. Rüyalarımda hala alman subaylardan kaçıyorum. İnsan ruhuna aykırı davranıyoruz. Kutsallaştırılmış saçın tarihsel öyküsü. Başka bir dünya mümkün. mesaj istedin al sana mesaj. Bilgisayar hep açıksa hastalık yakın. Siyah ve dehşetli meryemler. Yeni nesil yaşamda siz de yerinizi alın. 2,5 ton bozuk et satılmış. Son itiraf: Kokoin kullandım. Ergenekon'da çok önemli bir gelişme. söndü sanılan yangınlar tekrar tekrar başladı. Siyasette laf çok diyalog yok. Kargo paketinden dinazor fosili çıktı. Yoksulluk sınırı 2269 YTL. Yeni estetik modası belli oldu: Doğallık. 09:31 Basra'daki çatışmalar: 40 ölü. Dededen porno işi miras kaldı. saatler 30 mart Pazar günü 1 saat ileri alınıyor.Yasin ilaç beklerken bürokrasiden öldü. Yasin ölünce ilacı buldular. Gözyaşı dökersem benden kahpesi yok.
Yorumlar
Hilmi Yavuz bugün Zaman'da
Puanlar: 31
‘yukarı’ dedin
Hilmi Yavuz bugün Zaman'da şöyle diyor:
Halbuki binbir ihale ile laleler dikildiydi İstanbul'a. Acaba oradan bir lirik tahayyül, ayaklandırılamaz mı da demiyor değil insan.
Bir kentin lirik tahayyül ile alımlanabileceğini düşünmek bir yana, İstanbul dahil, hiç bir kentimizin öyle bir lüksü olabileceğini sanmıyorum ben. Yukarıda Derya Vural'ın önümüze serdiği "haber koşusu" kurgusal birşey değil. Arka arkaya bakıldığında, insanı kanser edebilecek türden 'havadis'ler bunlar.
Lirik tahayyülün bir nesnesi olabileceğini düşünmesem de, o özneyi inşa etmek için herhalde bir Üsküdar sırtlarına çıkılması güzel olabilir. Turistler için hazırlanmış dekoru ile İstanbul, hepimizi belki de turist duyarlıkların şiirlerini yazmaya, anlık bakışın perspektife dalıp çıkardığı boktan hallerini 'öykülemeye' filan itebilir.
Son 30 yıldır kentlerimiz, başka türlü bir şekillenmenin esiridirler ve buna karşı gelmek, kenti anlamayı reddetmek demektir. Sanıyorum soruyu Necmi Zeka dillendirmişti:
"şehirlerin büyüdüğünü gördüğümüz gibi küçüldüğünü de görecek miyiz ah efendim ya bu kadar söylenmenin bir faydasını"
Oysa "kişiliksizleşmiş" değil, tam da o kişilik denen şeyden nasibini almamışlığının karşısında İstanbul, tam da lirik tahayyülün muhayyel nesnesi de olabilir.
------------- ~ -------------------- Hubble'ın Mercekleri
Kısa yoldan hayat
Puanlar: 37
‘yukarı’ dedin
Kısa yoldan hayat yaşanmıyor
insanlar hakkında öğrendiğim en önemli bilgi, istemediği sürece hiçkimseyi değiştiremeyeceğin.. Çünkü insanlar çok kırılgan ve zannettiğimiz kadar aptal değiller. Saygıyı, adam yerine konmayı hakediyorlar ve işlerine yarayacağını düşünse bile ona zorla dikte edilenlere tepki gösteriyor, sınırları çiziyor, iletişime kapanıyor. Bunun sebebi güvensizlik. sürekli kandırılan ve hakkında yargılara gidilen olduğu gibi kabul edilmeyip eğitilmesi, değiştirilmesi gereken canlılar gibi görülen insanlar değişime direnç gösteriyor haklı olarak. Çünkü önce insan olarak kabul görmek istiyor. Tepki olarak başlayan bu direnç bi süre sonra öfkeye ve radikal uçlara gidiyor.
Modernizme düşman bir çevre insanı yaratmayı beceriyor modernleşme meraklıları. Modernleşmeyi günlük yaşam stillerinde tuhaf bir özgürleşme anlayışıyla uygulamaya başlayan ve bilimsel, sosyal, kültürel, ekonomik olarak uygulamaya geçiremeyen sözde modern insan gelişmenin önündeki tek engel gibi duruyor. En büyük tehlike de özgürlükçü ebeveyn olmanın sınırlarını bilmeyen anne babalar ile güvensiz, öfkeli yetişkinlerin çocukları. Modern ebeveynler, kural tanımayan, istediği herşeyi küçük vahşi bir hayvan gibi yapabileceğini zanneden, toplumsallaşmayı beceremeyen ve kendi kendine yetemeyen bağımlı proje çocuklar yeiştiriyorlar. Diğer tarafta ise gelişmeye ve değişmeye dirençli, düşünmeden, tepki olarak kabul edilmiş inanışlarla, çarpıtılmış geleneksellikle yetiştirilen çocuklar. Sahip olmadıkları herşeyden nefret eden ve kısa yoldan, çabalamadan hayatını değiştirmeyi hayal eden genç insanlar. Ve sonunda 21. yy insanı yaratılmış durumdadır. Bağımlı, televizyonu, bilgisayarı, cep telefonu, hamburgeri elinden alınmadığı sürece hiçbir tepki göstermeyen, sorumluluk almayan, arada bir şikayet edip sızlanan ama harekete geçmeyen yeni çağ çocukları. Ailede ve okulda atlanan en büyük eksiklik karakter eğitiminin olmamasıdır. Adalet, güven, dayanışma, paylaşma, dürüstlük, çalışkanlık kaybedilen değerler olarak görülmemeli ve çocuklarımız bu değerlerle kendini bilen bireyler olarak yetiştirilmelidir.
Doğasından ve doğalından uzaklaşan hızlı gelişmelere ayak uydurmada zorlanan ve algılayamadığı gelişmeler karşısında kendini tehdit altında hisseden insan daha fazla stres yaşamakta, psikolojik olarak rahatsızlanmakta ve kendini kimyasal maddeler ya da olgusal tercihlerle uyuşturmayı tercih etmektedir. Kronik hastalıklara yakalanma oranı artmakta ve sürekli bir yetersizlik kaygısıyla insanlara iyi olmadıkları hep daha fazlasını yapmalarının beklendiği pompalanmaktadır. Sonuçta iki seçenek kalır, depresyon ya da kayıtsızlık boşvermişlik. Film izler gibi ölen insanlara bakıp geçersin, gazetelerin üçüncü sayfasında gördüğün haberleri macera romanı okur gibi okursun ve dünya değişirken kendi dünyanın da değiştiğini zannedersin. Bu büyük bir yalandır ve kendine inanmadığın için, yapabileceğine tüm dünyayı olmasa bile kendi dünyanı değiştirebileceğine inanmazsın.
Hayaller olmadığında hedef olmuyor, hedef amaç haline gelmediyse ve gerekenler yapılmıyorsa başarı gerçekleşmiyor. Hayat kısa yoldan yaşanmıyor. Herşeyin bedeli var o ödenmeden insan gelişmiyor.