blog etiketi ile yaftalanmış yazılar

Yeisle saldıracağım kendime, düşmanı olacağım kendimin!

Bu işler adamı üzer, denebilir. Ama üzülmeye değecek işlerle uğraşmayı da ihmal etmemek gerekir. Her şairin "siktir" dediği bir an vardır, bu anların fazlalaşmaya başladığı başka anlar da. Seriler halinde, geometrik artışın başgösterdiği böyle zamanlarda, biricik kalan şey, yine "yaratma dürtüsüdür." Sırf dürtü de değil bu, inat. Ben, bu site, bu inadın en açık kanıtlarıyız. Fakat...

2005'ten bu yana ne değişti?

2005 yılında aşağıdaki metni yazmışım. Bundan yaklaşık 4 yıl önce ile bugün arasında, belki nicelik ve nitelik olarak görsel şiir ve buna benzer alanlardaki artış, deneysel şey tartışması, manifesto, postmodernizm-modernizm çelişkileri ve çatışkıları -ki bu tartışmaya asker de dahil olmuştur (bkz, )

Elinin tersi ile itmek

Dikkat ederseniz, görsel şiirin mevsimi geçti, bir çoğu için. Geç kalmış birkaç hevesli de, edebiyat tarihinin muhtemelen pek sallamayacağı birkaç cümlesini de söyledikten sonra, bu siteden başka bu konuda fikir beyan eden kalmayacaktır. Ben, umutsuz olmasam da, son 1 yıldaki gelişmeleri, şöyle anahatları ile irdelemek istiyorum, izninizle.

Medranonun orta yeri tombala

En azından şunu söyleyebiliriz, gazetelerin kitap ekleri de bazen, edebiyat dergilerinden, yani aslî görevleri bu ülkenin edebiyat gündemini izlemek olan yayınlardan, çok daha verimli olabiliyor. En azından bir Pazar Postası yerine geçmese de, gazetelerin kültür-sanat köşeleri, günlük olmanın getirdiği telaşla da olsa, zamanın peşinde koşturuyorlar. Meraklı sorular soruyor, biraz da işin işleyişini bilmediklerinden, olan biteni kavrayabilmek için ortaya birilerinin attığı kavramları önlerine alıp, sorular soruyorlar.

ASABIM BOZUK SUZAN

Sokağa çıktığınızda vitrinlere değil, vitrinlere bakan insanlara bakın. Kızıl ya da dipleri siyah, uçları röfle ile açılmış sarı saçlar, puantiyeli ayakkabılar, kocaman çantalar, aynı blue-jean modeli, askılı ve baskılı tişörtler, vakko desenli eşarplar ve suratlarda aynı aptal ifade. Ümraniye ya da nişantaşı manzara değişmiyor. Farklı olma çabası içindeki aynılıklar. Bireyselliğini yaşayan, kendi duygu ve düşüncesine, beğenisine güvenen, inanan yok. Her gün gittikçe büyüyen boşluk duygusu, antidepresanlar, uyuşturucular, sanal uyarılma ve ait olmama.

Blog Yazarlığı ya da Bir Çıkmaz

Blog yazarı olmanın anlamı ve yazınsal üretimin, bloglar içinde devamlılığını sağlamak üzerine düşünüyorum bir süredir. Bunun maddi olanaklarını ya da hep savunulageldiği gibi demokratik yapısını bir kenarda bırakırsak, diyaloğun kendini hangi koşullarda kuramadığını dert edindim sanırım.