"Dada Korkut"la ilgili hemen hemen kitabın çıkışından bir süre sonra bir yazı yazmıştım ve Radikal Kitap ekine göndermiştim. Biliyorsunuz bizde iki kemik kitap eki vardır. İkisinin kapısından da kolay girilmez. Beklemek gerekir vs. vs. Bugünkü Radikal Kitap ekinde bu yazı yayımlandı ancak kısaltılarak. Ve bu kısaltmayı yapan ben değilim. Bir yayım organının kendi kuralları, editöryal ilkeleri vardır filan.. Sonuçta olay döner dolanır ve "ya bu deveyi..." hikâyesine gelir. Ancak yazı da bu değil. Belki bir gün iklim değişir, editöryal sistem olur, o sistem işler, yazı sahiplerinin de haberi olur bu tür değişikliklerden vs...
Bu nedenle, yazının aslını buraya eklemek istiyorum. İtalik kısımlar kitap ekinde görünmemektedir.
Dada Korkut Ne Söylüyor?
Dada Korkut’un duyurusu “Görsel Şiirin İlk Kitabı” şeklinde yapıldı. Duyuruyu internet sitelerinde ya da e-postalarında gören pek çok kişi muhtemel bir şaşkınlık yaşadı. Akla ilk gelen belki de “görsel şiir mi?” ya da “görsel şiir olur mu” sorusuydu.
Adından itibaren şiir dünyamıza ironiyle yaklaşan Dada Korkut, 15. yy’a ait Dede Korkut Hikâyeleri’nin ‘Korkut’u ile ilk manifestosu 1918’de yazılan 20. yy’a ait Dadaizm’in ‘Dada’sını birleştirirken bunları bağlamaktan çok zihnimizdeki zinciri kırıyor. Görsel şiir, alışık olduğumuz bir kavram değil. Çünkü şiir okunmak istiyor, çünkü şiir sözcüklerle yazılıyor. Şiiri yatayda soldan sağa okumaya alışık gözlerimiz, anlamı sözcüklerin içeriğinde arayan zihnimiz, bir türlü kabul etmek istemiyor bunu. Gerçek, o denli katı ve tarafımızdan o kadar sarılıp sarmalanmış ki, şiire başka bir olasılık tanımak bile olmayacak şey. Oysa şiir sadece dille sınırlı değil. Evet, şiirde dil önemli ama şiir sadece bununla kurulmuyor. Tek başına dilin olması şiir yapmaya yetmiyor. Şiir yazılır mı, yapılır mı? Bu da görsel şiirin getirip önümüze koyduğu sorulardan birisi. Oysa şiir inşa ediliyor. İnşa etmek, yapmaktır.
Dada Korkut’u okumak, Işın’ın tabiriyle “dizeli şiir” yazan birisi olarak benim için başka bir deneyimdi. “Bunlar şiir mi” sorusunun karşılığına “bunlar neden şiir değil” ya da “onlar neden şiir” sorusunu koyduğumuzda, bize bir ‘şiir’le karşı karşıya olduğumuz hissini veren ‘sezgi’ ya da ‘algı’, ‘haz’ (evet, iyi şiir haz verir ya da düzeltelim şiir haz verir, kötü şiir ise şiir değildir zaten. Henüz olmamış bir şeydir, olmadığı noktada da ondan şiir yapamazsınız. Yine de yazmaya/yapmaya devam edebilirsiniz.)yol gösterici oluyor. Mevcudun yanına, onu oluşturan parçaları koymak, bu parçalardan yapılabilecek tek mevcut yerine onu dünyaya açmak, bunu yaparken de diğer mevcut her şeyden yararlanmak sadece deneye karşı hevesi değil başka bir algılayışı da gerektiriyor. Resim ya da grafik çalışmaları ile görsel şiiri birbirinden neyin ayırdığı da zihninizin terbiyesiyle alakalı. Bana göre Dada Korkut, şiirsel/şairsel iktidarın koluna giren; egemenliği sadece dizede arayan; hayatı, şiiri ve dili sadece sözcüklerden ibaret gören şaire/şiire meydan okuyor .
Serkan Işın, ilk kitabı Metropol Aşkları’ndan (Şiir, Liman, 1999) Dada Korkut’tan önceki son kitabı Bonus’a kadar (Şiir, yky, 2007) şiir yazan bir şair. Hâlâ da “dizeli şiir” yazmayı terk etmiş değil. Kuşağının ‘iyi’ şairlerinden birisi. Sıcak koltuğunu, imajını terk etmekten imtina eden pek çok şair gibi sözcüklerle yakaladığı şiirin üzerine yatmıyor. Hatta reddediyor. Bunu öncelikle kendi şiiri için yapıyor. Bu anlamda görsel şiir, onun için bir toplu “kalkışma” değil. Tüğün’de (Eleştiri, Ebabil Yayınları, 2008) ya da yürütücülüğünü yaptığı görsel şiir sitesi poetikhars’ta yayımladığı yazılarda da izlenebileceği gibi, görsel şiiri içinde yaşadığımız dünyada başı da sonu da belirlenemez olan bir açılım olarak görüyor.
Burada görsel şiiri uzun uzun tartışmak ya da beş yıldır yapılan tartışmaları yinelemek isteğinde değilim. Türkiye’de görsel şiir yazılıyor. Bunu görebilmek için, içinde olmak gerekmiyor. Ayrıca tüm bu tarz, bir tür “avangard” diyebileceğimiz çıkışlar da olmayacak zamanlarda, şekillerde; otların gürleştiği, yaban otlarının artık hiç temizlenmediği topraklarda ortaya çıkıyor.
Monet’nin yaptıklarına “resim”, Malevich’in yaptıklarına “böyle resim mi olur” demeyen herkes için “Dada Korkut” bir şiir kitabıdır. Görsel şiirin dünya şiirindeki ilk tohumlarının nasıl atıldığını, konunun kuramsal boyutunu izlemek herkes için (hem matbuu anlamda görsel şiir kitapları hem internet üzerinden) çok kolay. Kanımca görsel şiirin kuramsal bir kitaba değil de (en azından henüz) daha çok şiire ihtiyacı var öncelikle. Çünkü gerekli kuram bilgisi, çağdaş bir şairin edinmesi gereken kuramsal bilgiden daha farklı değil. Öncelikli okuma aracımız olan ve tek tip okumaya alıştırılmış göz içinse bir eğitim, ezber bozma, gerekiyorsa kemikleşmiş yerlerin kırılması ise şart.
Son söz olarak, geleneğin paçasını başka türlü tutmayı bilmeyen ya da bırakmayı hiç istemeyen pek çok şair için “Dada Korkut” ürkütücü olacaktır. Ama sanırım en çok ihtiyacımız olan şeylerden birisi de her şeyin güllük gülistanlık, beylik olmadığını gösteren şeylere karşı duyacağımız “ilk ürküntü”dür. Dada Korkut’ta kullanılan şiir teknikleri, görsel şiirin eleştirisi ve teknikle ilişkisi şüphesiz farklı şekillerde ele alınmayı da bekliyor. Benim eğilimim, “Dada Korkut”a dışarıdan bakışı ifade etmeye yönelik oldu.
Derya Önder